Bizi öldürmeye gelenler bizde dirilsinler!
Hep söylüyorum, batılıların hali, doğudakilerden beter..
Soruyorum size, biz de terörden her gün üst üste toplasanız 5 kişi, yani haftada 35 kişi ölüyor mu? Ayda varsayalım 150 kişi.. 12 ayda diyelim 2000 kişi.
Biliyor musunuz, ABD’de intiharlar 1999’dan 2014’e kadar %24 artarak yılda 40.000’i geçmiş. İskandinav ülkelerinde ve Japonya’da durum daha da vahim.
Bakın bu da bir terör..
Şu hesaba bakar mısınız, İskandinav ülkelerinde anne-baba, 3 çocuk hesabı üzerinden 5 kişilik bir aile düşünün.. 5 kişilik bir ailede en az bir kişi, en az bir kez intihara teşebbüs etmiş.. 5 kişide bir kişi alkolik ya da uyuşturucu kullanıyor. 5 kişide bir kişi, homoseksüel, lezbiyen, biseksüel ya da ensest ilişki içinde.. 5 kişide bir kişi psikolojik destek almadan kendini yönetemiyor, 5 kişiden biri ya sakat ya da geriatrik engelli. Bunlar ölmüş de ağlayanı yok. Hani Ayı Yogi uçurumun kenarından ilerler ve boşlukta yürümeye başlar da, bunlar da boşlukta yürüyorlar, aşağı baktıklarında düşecekler.
Çağdaş batı..
ABD’de en çok da, hemen hepsi uyuşturucu kullanan, zaten hemen hiç kalmamış olan Kızılderililer, sonra beyaz erkekler, 45 milyon insan devletten Yemek Kuponu yardımı alıyor (yıllık yaklaşık 2000 dolar, ortalama ayda 140 dolar civarı, sadece yiyecekler için; çips, çikolata vs. dahil). Bu giderin devlete yıllık maliyeti 76 milyar dolar. Ama bu ülkede fert başına düşen milli gelir 48.000 dolar. Ama her yerde Homeless’ler. Evsiz-barksız insanlar.. Afrikanların hali zaten bir başka yürekler acısı durum. Dünya gelirinin yarısı 62 işadamına gidiyor ya, bunun da yarısı Amerikan vatandaşı ha!
Bunların dünyaya insan hakları dersi verdiklerine bakmayın, durumları bu, “Laf ile aleme verirler binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde”.
Böyle giderlerse bizim 10 sene sonra bu ülkelere yardım göndermemiz gerekebilir.. Biz 2023’e umutla bakarken, onlar 2023’ü kıyametin başlangıcı olarak görüyorlar.
Evlenmiyorlar, çocukları yok. Aile hayatları yok. Yaşlılarına bakmıyorlar.. Sağlıklı beslenmiyorlar. Mutsuzlar, aşırı stres sebebi ile psikolojileri bozuk. Dinlerini kaybettiler.. Çoğu agnostik, hiçbir şeye inanmıyorlar..
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz.. “Bizi öldürmeye gelenler bizde dirilsinler” demeliyiz.. Kardeşlerini affeden Yusuf gibi olmalıyız. Hem zaten Resulü Zişan Efendimiz de Mekke’nin fethinde Kâbe duvarlarına elini koyarak öyle demedi mi? “Kardeşim Yusuf’un kardeşlerine söylediği gibi söylüyorum, affettim.” Merhameti gazabından, sevgisi nefretinden büyük olan, alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti olarak, “yaşayan bir Kur’an”, “yaşayan bir Peygamber” gibi, “Veresetül enbiya” ruhaniyeti ile birçok şeyi yeniden düşünmemiz gerek..
Cehennemin ateşi Esed’in ateşinden daha yakıcıdır; ülkemizde ve tüm dünyada insanlar dolu dizgin cehenneme doğru koşarken, biz bu felakete ilgisiz kalamayız. Elbette zalimler için yaşasın cehennem, ama biz Hakk’ın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli ve haykıran sesi olarak uyarı görevimizi yapmak zorundayız.. Evet şunu söyleyebilmeliyiz bugün: “Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi bizim önerimiz olmayacak”tır.
Böyle giderlerse bunlar kendi çöplüklerinde boğulacaklar, kendi sırtlarında odun taşıdıkları bir cehennemde yanacaklar.. Bir ateş çukurunun kenarında bulunuyorlar.. Ve hâlâ “biz ıslah edicileriz” diyorlar, oysa onlar bozguncuların tâ kendileridir.
Hristiyan dünyası da, Asyatik din mensupları da inançları ve ruhaniyetlerini kaybettiler.. Bizde de dinlerini ideoloji, siyaset, felsefi ve vicdani kanaatleri ile bozanlar, inançlarını ezoterizm ile bozanlar, dinlerine bir şeyler ekleyip, ondan bir şeyler çıkararak dine hizmet ettiklerini sananlar aslında cehenneme giden yolu iyi niyet taşları ile döşemeye devam ediyorlar.
Ayet öyle diyor: “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın.”
Ayet öyle diyor: “Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin..”
Birileri kendi hastalıklarını bize de bulaştırmak istiyor. Birileri de bu hastalık konusunda hiçbir bilgiye sahip değil. Tehdidin farkında değil ve kendilerinden çok eminler.. Hatta bu konuda manevi bir koruma kalkanına sahip olduklarını düşünüyorlar..
Alkol ve uyuşturucu, fuhuş, sömürü, hedonizm, terör kadar tehlikeli bir hal aldı. Birçok ülke bu hastalıkların pençesinde can çekişiyor. Aile dağılıyor. İnsanlar sağlıksız ve mutsuz.. Son yıllarda kanser, alerji ve psikolojik sorunlar sebebi ile birçok kişi hastahane kapısında bekliyor. Psikotrop ilaç tüketiminde inanılmaz bir artış var. Bu iş ilanihaye böyle devam edemez. İşin kötü yanı bizim çocuklar da bu hastalığa yakalanmaya başladılar. Zayıf karakterli kişilerde iktidar ilişkileri ve servet, makam onların savrulmaları için bir vesile oluşturdu sanki.
Bir yandan kendimizi gözden geçirmek zorundayız, öte yandan bizim dışımızdakiler için davetçi ve güzel örnek olmamız gerekiyor..
Faşizm ve komünizmden sonra şimdi sıra kapitalizmin çöküşünde. Kapitalizme sırtını dayayan Siyonizm de çöküşün eşiğinde.. Bugün yaşanan kriz kapitalizmin krizidir..
Bir yanda savaş, terör, tefrika, açlık, öbür yandan batıdaki intihar ve ailenin dağılması süreci ve biz “Moda günleri” ile kendimizi kandırmaya devam ediyoruz.. Hiç kimse dünyada olup biten şeyleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her sözden hesaba çekileceğiz. Sonuçta yapıp yapmadıklarımızla ya kendi cennetimize kendi sırtımızda tuğla taşıyacağız ya da kendi cehennemimize, kendi sırtımızda tuğla taşıyacağız.
Hiç kimse doğduğu yeri, zamanı, anne-babayı, derisinin rengini ve cinsiyetini kendisi seçmedi.. Bundan dolayı üstün ve geri olamayız. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz. “Kuyudaki Yusuf”u Mısır’a sultan eden Allah, bizi yeryüzünün varisi kılmak istemektedir. Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir. Bizler Allah’ın açıklanmış rızasının tecellisinin vesilesi olmak üzere yaratıldık. O zaman haydi bu fıtri gerçeğe, haydin göreve..
Selâm ve dua ile..