Çin-Hindistan savaşı çıkar mı? * Dünyanın en kalabalık iki nükleer gücü, dünyanın zirvesinde neden çatışıyor?
Dünyanın en kalabalık nüfuslarını barındıran Asya’nın nükleer gücü Çin ile Hindistan arasında Himalayalar’daki sınırda yaşanan çatışmaları hafife almayın.
Hindistan’ın Ladakh eyaleti ve Tibet sınırlarında olan stratejik Galwan Vadisi’ndeki son çatışmada yirmi Hint askeri öldü. Bazı kaynaklar, kırk iki Çin askerinin de öldüğünü iddia ediyor. İki ülke arasındaki üç bin beş yüz kilometrelik sınırda 1975 yılından bu yana çatışma olmamış, kimse ölmemişti.
Çin’in yükselişi, Hindistan’ın dengeleyici rolü Peki neden şimdi?
Sorunu sadece sınır anlaşmazlığı olarak algılarsak üzerinde durmaya değmez. Masalar kurulur. Tansiyon düşürülür. Çünkü sınır çatışmaları her zaman olur.
Ama Çin’in yükselişini, küresel hegemon olma arzularını, Hindistan’ın “Batı yanlısı” olarak dengeleyici güç olarak öne çıkarılmasını, iki ülkenin dünyanın en kalabalık ülkeler olmasını, ağırlık merkezi olma niteliklerini, bir sınır çatışması ile provoke olacak ülkeler olmayacaklarını bilirsek, başka türlü düşünmemiz gerekir.
Bölge, bir bölümü Pakistan, bir bölümü Hindistan arasında kalmış Keşmir’le de alakalı. Keşmir ise Hindistan-Pakistan arasında büyük savaşlara neden olan bir bölge. Son yıllarda Çin ile Pakistan arasında yapılan askeri ortaklıklar ve anlaşmalar, Hindistan ile ABD ve İsrail arasındaki askeri ortaklıklar dikkate alınmalı.
Olayı düşünme biçimimizde bunlar bile daha mikro ölçekli kalıyor.
Dünyanın en ürkütücü jeopolitik savaş kuşağı. Onlarca ülke tehlikede.
Kore’den Avustralya’ya onlarca ülkeyi içine alan, Pasifik’ten Hint Okyanusu’na uzanan bölgede dünyanın en korkutucu jeopolitik kavgası yaşanıyor.
Aslında bu hesaplaşma ABD ve Avrupa ile Çin arasında, yani Batı ile Doğu arasında. Bu hesaplaşma Hindistan ve Pakistan dışında, Güney ve Kuzey Kore, Japonya, Filipinler, Vietnam, Kamboçya, Tayland, Burma, Malezya ve Endonezya’yı içine alıyor.
Bu ülkelerin tamamı, Doğu-Batı arasındaki güç kavgasında, ABD ve Avrupa’nın Çin’i çevreleme planları karşısında, Pasifik/Güneydoğu Asya güç savaşlarında bir pozisyon belirlemek zorunda kalacak. Görünüşe göre üçüncü bir şık olmayacak.
Batı siyasi aklı, Hindistan’ı Çin’e karşı sahaya sürüyor
Hindistan; Asya’da ABD/Batı ittifakının öncü ülkelerinden biri. Japonya, Güney Kore ve Avustralya da Çin’i sınırlayan ülkeler arasında.
Soğu Savaş döneminde ve sonrasında Batı ittifakında yer alan Pakistan ve Endonezya ise, ABD nüfuzundan çıkma arayışında. Asya’daki yeni güç yükselişine yaklaşıyor, onunla askeri ve ekonomik ortaklıklar kuruyorlar.
Batı siyasi aklı, Çin’in karşısında Hindistan’ı sahaya sürüyor. Onu askeri, ekonomik ve teknolojik olarak destekliyor. Böyle bir dönemde Çin’in Hindistan’la çatışmayı büyütmek istemeyeceği açık. Ama Hindistan krizi yükseltecektir. İşin tanımlanış biçimi böyledir.
Güney Asya, Pasifik bölgesi patlayacak..
Atlantik Ekseni, yani ABD ve Avrupa küresel düzeni tek başına yönetme gücünü ebediyyen kaybetti. Yüzyıllardır devam eden tartışmasız imtiyaz artık yok.
Belki son dört yüz yıldır ilk kez Batı’nın hakimiyetine meydan okuyacak, Batı dışı güçler oluştu, oluşuyor. Ama Batı, bunu asla hazmetmedi, etmiyor da. Hesaplaşmayı kendinden uzak coğrafyalara yayıyor.
Bugüne kadar Ortadoğu’da, Afrika’da güç çatışmaları yürütülüyordu. Ama görünen o ki; çatışma Güneydoğu Asya, Pasifik bölgesinde patlayacak ve çok tehlikeli bir hal alacak.
Doğu Türkistan ve Tibet konusu: Çin’i en zayıf yerinden vurmak.
Çin, bir taraftan Indo-China gibi arka bahçesinde ABD nüfuzunu kırmaya çalışırken diğer tarafta Afrika, Latin Amerika, Ortadoğu ve Avrupa içlerinde hesaplaşmayı göze almış görünüyor.
Hindistan-Çin sınır çatışması bu hesaplaşmayı bir üst lige taşıyor şimdi. ABD ve Batı, en güçlü kartını sahaya sürdü. Bugünkü Hindistan yönetimi, Batı’nın bu açığını biliyor, oradan güç devşirmeye çalışıyor.
Ama bunun çok riskli bir hesap olduğu açık. Uzun sürecek bir Çin-Hint krizi Hindistan’ın çöküşüne, Hindistan-Pakistan savaşına neden olabilir. Bunlar olurken Tibet ve Doğu Türkistan meselesi özellikle sahaya sürülecek. Bu da Çin’in en zayıf tarafını oluşturuyor.
Mesaj Kuzey Kore üzerinden verildi..
Hindistan-Çin sınır çatışması ile aynı zamanda Kuzey Kore’nin sınır hattına saldırması, diyalog için kullanılan binayı havaya uçurması, Güney Kore’yi tehdit etmesi asla rastlantı değildi. ABD’ye, Batı ittifakına verilen mesajdı. Hiçbir şekilde iki Kore ile sınırlı bir durum değildi. Tamamen Hindistan-Çin gerilimi ile bağlantılıydı.
Şu an için ABD de Çin de birbirini yokluyor, tartıyor. Ama bu tartma biçimi öncekilere göre çok sert sözler ve yöntemlerle yapılıyor. Bu da bir şeylerin yaklaştığı hissini uyandırıyor.
Rusya’dan sonra Çin’i çevrelemek.İşler tersine döndü. Onlar Batı’yı vuruyor.
Soğuk Savaş sonra erdikten sonra ABD ve Batı ittifakı, Balkanlar Doğu Avrupa ve Orta Asya üzerinden Rusya’yı çevrelemişti. Şimdi aynı şeyi Çin’e karşı yapıyorlar. Pasifik ülkeleri, Hindistan ve Güney Asya ülkeleri üzerinden Çin’i sınırlamaya çalışıyorlar.
Ama Batı’nın eli eskisi kadar güçlü değil. İşler biraz tersine dönmüş gibi. Rusya Doğu Avrupa, Kuzey Denizi, Baltıklar, Ortadoğu ve Akdeniz’de elini güçlendirmeye karşı atağa geçti. Çin ise Afrika, Latin Amerika, Avrupa içi, Güney Asya ülkeleri, Indo-China ülkeleri, Pasifik ve Hint Okyanusu’nda ağır müdahaleler yürütüyor. Batı’nın sütün nüfuz alanlarını vuruyor.
ABD’yi ve Avrupa’yı şehirlerinde vurmak.
Salgın sonrası ABD’deki iç gerilimler, Avrupa’daki çaresizlik görüntüsü, ırkçılık ve sömürgecilik sembollerinin saldırıya uğraması, kitlesel protesto ve toplumsal patlama riskleri, işte bu büyük hesaplaşmadan besleniyor.
Trump; “Terör örgütleri şehirlerimizde” derken, aslında bu örgütleri kimlerin evlerine taşıdığını elbette biliyor olmalı. Onlar Pasifik’te Çin’i sıkıştırırken o da bilinen her yerde, ABD ve Avrupa içinde bile Batı’yı sıkıştırıyor.
İşte bu restleşme boyutu yüzyıllardır ilk kez oluyor. Çünkü güç haritası ilk kez bu kadar yayıldı. Hindistan ABD/Batı adına Çin’e sataşırken Kuzey Kore de ABD ve Batı’ya karşı Günel Kore’yi tehdit ediyor. Her iki blok da Filipinler çevresinde savaşa görebilecek ölçüde birbirini tartıyor.
Bu zıtlaşmayı, yukarıda saydığım bütün bölgelerde görebiliriz.
Yeryüzündeki bütün fay hatları harekete geçecek. Kim çöker, kim yükselir!
Büyük ölçekli bakışları keşfedemezsek, güç haritasındaki değişimin fotoğrafını çekemezsek bir adım sonrasını görmemiz mümkün değildir.
Çin ve Hindistan, dünyanın zirvesindeki çatışmayı “masa kurarak” çözse bile kriz büyüyecektir. Masa değil, güç hesaplaşmaları bize bunu söylüyor. Böyle olunca da ilk etki, Pakistan, Kore, Tibet ve Doğu Türkistan üzerinde olacaktır.
Doğu ile Batı, ABD/Avrupa ile Çin ve Asya küresel güç hesaplaşması daha çok uzun süre devam edecek. Yeryüzündeki bütün fay hatları hareketlenecek. Bu da bir çok ülkeye yıkımlar getirecek ya da yükseliş imkanları sağlayacak.