‘Rusya’yı köşeye sıkıştır’, ‘Türkiye’yi durdur’ planı: Ama bu hesap bozulacak!
Türkiye-Rusya yakınlığı sadece iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesiyle, ekonomik ve siyasi ortaklıklarla sınırlı değil. Akkuyu nükleer santrali, askeri teknoloji işbirliği, savunma alanında birbirini anlama hali, Suriye’de koordinasyon, ekonomide dev ortaklıklarla da sınırlı değil.
Rusya’nın Suriye savaşına müdahil olması, Türkiye ile ABD’nin beraber başladıkları Suriye meselesinde yaşanan kötü anılar ve bu uğurda bir Rus savaş uçağının düşürülmesi, iki ülkenin savaş sebebi olabilecek krizlere sürüklenmesi, sonrasında Ankara ile Moskova’nın bir ortak irade etrafında yakınlaşması ve Suriye meselesinde belirleyici hale gelmesi Ankara-Moskova yakınlığını ABD ve Avrupa’nın en önemli hedeflerinden biri haline getirdi.
“Rusya’yı köşeye sıkıştır”, “Türkiye’yi durdur” planı
“Rusya’yı köşeye sıkıştırma”, “Türkiye’yi durdurma” gibi bir Batı önceliği her alanda ve her cephede kendini gösteriyor artık. ABD ve Avrupa’dan yükselen tehditler, iki ülkeyi de hedef alıyor artık. Yükselen Doğu-Batı hesaplaşmasında, en Batı’daki iki ülke bir anlamda Batı için “cephe” görülüyor artık.
Türkiye ve Rusya benzer tehditlerle yüzleşiyor. Ve bu tehditler gerçekten çok ciddi. Sadece Suriye meselesinde yaptıkları işbirliği bile, ABD ve İsrail’in Suriye üzerindeki bütün tezlerini sıfırladı. Bu durum, Batı’nın yeni Ortadoğu dizaynına ağır darbe indirdi.
Türkiye Batı’nın coğrafya ayarını bozdu, harita taslakları boşa çıktı
Suriye savaşı onların istediği gibi sonuçlanamazsa coğrafyaya dönük harita taslaklarının tamamı boşa çıkacak. Bu durum bile Batı için iki ülkeyi tehdit etmek için yeterlidir. Çünkü onlar, 21. yüzyıl küresel güç haritasındaki payın, bizim coğrafyanın ne kadarını yönettiklerine bağlı olduğunu çok iyi biliyorlar.
Bu yüzden, hiç kimseyi bölgeye yakınlaştırmıyor, istedikleri ülkeyi parçalıyor, yerel rejimleri bu küresel istila için seferber ediyorlardı. Türkiye’nin bir anda pozisyon değiştirmesi, Batı’dan gelen tehditleri ve saldırıları görüp kendi tarihsel tezlerine dönmesi oyunu büyük oranda bozdu. Rusya’nın Akdeniz’e kadar inmesi ve Suriye-Irak ortak haritasına müdahale etmesi Atlantik ittifakının hesaplarını zaten bozmuştu.
Onların hesapları Fırat’ın Doğusu’nda bozulacaktır
Şimdi Türkiye-Rusya-İran arasındaki üçlü mekanizmanın her türlü saldırıya rağmen bozulamaması, Suriye’de Batı’nın inisiyatif alanını daraltması hesaplaşmayı daha da şiddetlendirdi. Trump’la Macron arasındaki son anlaşma, Fransız askerlerinin Suriye’ye nakli, ülkenin kuzeyindeki terör koridorunun Türkiye tarafından bozulması, Afrin operasyonuyla Akdeniz kapılarının kapatılması, Türkiye’nin Fırat’ın Doğusu’na doğru yönelmesi çatışmayı daha da artıracaktır. ABD ve Avrupa’nın bütün gizli anlaşmalarının içinde Türkiye-Rusya-İran üçlü mekanizmasını bozmak bir şekilde vardır.
S. Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht’ı Muhammed Bin Zaid, Batı’nın yeni Truva atları olarak sahaya sürülmüştür. Bu liderlerin kendi ülkelerini imha edecek bir tuzağa sürüklendikleri, fena halde kullanılacakları ama Türkiye ve İran’a karşı bir güç inşa edemeyecekleri ortadadır. Onlar, coğrafyamız üzerinde yoğunlaşan güç kavgasında yüz yıldır devam eden Batılı istilanın devamı için, yeni bir saldırı dalgası için sahaya sürülmüşlerdir.
Türkiye ve Rusya açık tehdit altında
Rusya açık tehdit altındadır. İngiltere-Rusya gerilimiyle başlayan, diplomat kriziyle devam eden, son olarak ABD’nin altmış, birçok Avrupa ülkesini birer ikişer Rus diplomatı sınır dışı etmesiyle büyüyen, St. Petersburg’daki ABD konsolosluğunun kapatılmasına kadar varan gerilim daha da tırmanacaktır.
Çünkü ABD ve Avrupa açık biçimde Rusya’ya saldırının alt yapısını hazırlamakta, bu ülkenin kaynaklarını talan etme planları yapmakta, Sovyetler’den sonra Rusya’yı ikinci kez dağıtma fikriyle hareket etmektedir. Bunu bilen Rusya’nın, Vladimir Putin’in savunma yerine taarruza geçtiği bir gerçektir.
Türkiye ise, tarihi coğrafi tezlerini yeniden keşfettikçe, onlara sarıldıkça Batı’nın hedefi olmuştur. Atlantik ittifakının merkezindeki bir ülke bizzat Atlantik ittifakı tarafından vurulmakta, terör örgütleri üzerinden dize getirilmek istenmektedir. 15 Temmuz bu ittifakın Türkiye’ye açık saldırısıdır. PKK ile Güneydoğu’da işgal girişimi böyle bir plandır. PKK/PYD üzerinden Suriye’nin kuzeyinden çevreleme hesapları böyledir.
‘Muhafazakar muhalefet’,15 Temmuz karargahları, ve Atlantikçi operasyon..
“İçeriden operasyon”a dair bütün gelişmeler bu çerçevededir. Suriye savaşının ABD’nin istediği yönde gitmesine yönelik içeride yürütülen bütün çabalar, kim yaparsa yapsın, Atlantikçi bir operasyonun parçasıdır. 15 Temmuz saldırıları ile bu operasyonları yürütenler aynı merkezler tarafından yönetilmektedir.
Türkiye için de en büyük tehdit Batı’dan, eski dostlarından gelmektedir. “Türkiye’yi küçültme” hesapları yapan dışarıdaki güçleri, içerideki operasyoncuları dikkatle izlemek, bu bağlantıyı görmek, tedbir almak zorundayız.
Bugünlerde kullandığım “muhafazakar muhalefet” ve “muhafazakar müdahale” kavramlarına bu açıdan özellikle dikkat çekiyorum. Buradan gelebilecek bir “masum muhalefet” görünümlü girişim, işte bu yeni çokuluslu müdahalenin parçası olacaktır. Saldırı yine Batı’dan gelecektir ve 15 Temmuz karargahları tarafından yönetilecektir.
Ankara-Moskova yakınlaşmalı: Afrin’le başlanan iş bitirilmeli
Türkiye ve Rusya hemen hemen aynı tehditlerle yüz yüzedir, benzer savunma hatları inşa etmektedir, benzer savunma söylemi dillendirmektedir. İki ülkenin yakınlaşması, iki ülkenin de lehinedir. Ankara ve Moskova birbirine daha açık olmalı, güven ilişkisini güçlendirmeli, bir tür dayanışma ilişkisi geliştirebilmelidir. Türkiye’nin Rusya’ya ihtiyacı vardır, doğru ama belki Rusya’nın Türkiye’ye çok daha fazla ihtiyacı vardır.
İki ülkeye yönelik Batı’dan gelen fırtınalar, saldırılar şiddetlenerek devam edecektir. Rusya buna direnç göstermek zorundadır yoksa kapılarına büyük bir felaket dayanacaktır. Türkiye Afrin’le başladığı işi, bedeli ne olursa olsun, devam ettirmelidir yoksa yeni bir saldırı dalgasıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır.
Batı için dünyanın haritası daralacaktır
Dünyanın Doğu-Batı olarak ikiye bölündüğünü net biçimde söyleyebiliriz. Türkiye ve Rusya’nın bütün manevraları taktik, güncel hareketler değil, jeopolitik manevralardır. Batı’dan gelen ve iki ülkeyi hedef alan saldırılar da böyledir.
Türkiye için kendini savunma, geleceğini koruma, büyüyerek varolma, kendi coğrafyasının inşasında belirleyici olma diye vazgeçemeyeceğimiz gerçekler vardır. Rusya için ikinci kez parçalanmanın önlenmesine dair büyük bir mücadele vardır.
Ama Batı’nın karşısında sadece Rusya ve Türkiye yoktur. Asyalı güçler hızla yükselmekte. Batı için dünya haritasını daraltmaktadır. O haritanın daha da daralacağını, bizim coğrafyamızdaki nüfuz alanlarının daha da kırılacağını göreceğiz. İki ülkeyi değerlendirirken, bugünkü küresel güç haritasını, değişimlerini, sarsıntılarını çok dikkatle incelemek bir zorunluluktur. İşte gerçek o zaman ortaya çıkacaktır.
Batı duraklıyor, Doğu yükseliyor!
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ziyareti, bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Putin, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani üçlü zirvesi, coğrafyanın kaderini biçimlendirecek güçtedir. Üç ülkenin de, Atlantik kıyılarından gelecek dalgalara kapılmamaları, coğrafyamızın içindeki işgal senaryolarına tarihi bir siyasi dil ve duruş ile karşı durmaları gerekiyor.
Gerçekten de yeni bir dünya biçimleniyor, Batı duraklıyor, hırçınlaşıyor, Doğu yükseliyor, güç kazanıyor. Türkiye olarak, bütün bu karmaşayı iyi okuyoruz, ona göre adım atıyoruz. Selçuklu’dan beri devam eden siyasi genetik bizi 21. yüzyılın merkezine taşıyacak.
Sabır, azim, dirençle devam edeceğiz..