Suriye’de tek sorun ABD işgalidir. Bu, doğrudan ‘Türkiye meselesi’dir.
Artık “Suriye sorunu” bir “Amerikan işgali” sorunudur. Ülkenin üçte biri PKK ve DEAŞ gerekçesi üretilerek işgal edildi. Bunun dışında hiçbir tanımlamanın, Suriye meselesinde çözüme odaklı olması mümkün değil.
En önemli sorgulama, “ABD’nin burada ne işi var” sorgulaması olmalı. Kim davet etti, hangi meşruiyetle geldi, hangi gerekçeyle masaya oturabiliyor?
Göz göre göre, adım adım bir ülke işgal ediliyor. Bu, sadece Suriye’nin sorunu değil. Bu bütün coğrafyanın sorunu. Tahmin edemediğimiz ölçekte, bölgenin tamamıyla ilgili ağır sonuçlar doğuracaktır. Herkesin buna hazırlıklı olması gerekiyor.
SURİYE’DEKİ ABD İŞGALİ BİR “TÜRKİYE SORUNU”DUR
Türkiye’nin bütün güvenlik kaygılarının ana kaynağı da işte Suriye’deki Amerikan işgalidir. Çok büyük ve en yakın tehdit buradan geliyor. “Türkiye düşüncesi” olan herkesin acil biçimde bu konu üzerinde kafa yorması, tepki göstermesi gerekir.
Suriye’deki Amerikan işgali bir “Türkiye Sorunu”dur. Çünkü bu savaş, “Türkiye Cephesi”ni açmak için çıkarıldı. O günden bu yana bu cepheyi kapatmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin güvenlik sorunlarını çözmek istiyorsak önce Suriye’deki Amerikan işgalinin sona ermesi gerekiyor.
Suriye’deki Amerikan işgali Türkiye içindeki siyasi kimliklerin çok ötesinde bir gerçekliktir, öyle algılanmalıdır.
O işgale karşı, bugün kimlerin hangi cephede olduğuna bakmaksızın, ortak bir tepki vermekten, ortak bir akıl üretmekten başka hiçbir yolumuz yok.
1. DÜNYA SAVAŞI’NDAN SONRAKİ EN BÜYÜK CEPHEYİ KURUYORLAR..
O işgal sona ermezse Türkiye’nin güvenliği her zaman tehdit altında olacak. Yarını bugünden çok daha tehlikeli hale gelecek. PKK ve terör üzerinden tartıştığımız her şey, bir “Türkiye Cephesi” inşası. Öyleyse, bu bir ulusal meseledir, ortak meselemizdir.
Bunun için geleceğe bakmaya gerek yok. Bugüne bakmamız yetiyor. İran sınırından Akdeniz’e uzanan ve Irak ile Suriye’nin bütün kuzeyini kapsayan kuşak, bir cephe inşasıdır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’yi hedef alan en büyük cephedir. Bu cepheyi, değişik gerekçelerle “normalleştirmeye” çalışan herkes ülkemizin geleceğine kurşun sıkmaktadır.
CEPHENİN “İÇERİDEKİ AYAĞI”.. HİÇBİRİ İŞGALİ SORGULAMIYOR
Bu cephenin içerideki ayağını oluşturmak, tehlikeli milletimizin zihinlerinden uzak tutmak, güneyimizdeki işgalle iş tutmak, bunları da süslü cümlelerle, “hakkaniyet nutukları”yla örtbas etmek bildiğimiz ihanettir.
İçerideki cephe açık savaş için, dışarıdakilerin işini kolaylaştırmak için formatlanıyor. Dikkat edin hiçbiri ABD işgalini sorgulamıyor. Ağızlarından “ABD niye burada” diye bir itiraz yükselmiyor.
PKK ve HDP eksenli düşünenler olabilir. Oy hesabı yapanlar olabilir. Ama PKK ve HDP’nin çok ötesinde çokuluslu bir kurgu var ve uygulanıyor. Kurgunun ana hedefi İran değil, Türkiye!
Çünkü sadece Türkiye, bütün coğrafyayı harekete geçirebilir. Sadece Türkiye yeni bir coğrafya ve tarih inşa edebilir. Bu güç sadece Türkiye’de var. Bu yüzden Türkiye “tehdit” görülüyor. Bu yüzden onu yavaşlatmanın, durdurmanın, küçültmenin hesapları yapılıyor.
“SURİYE’DEN BİZE NE” DİYENLER, ASLINDA TÜRKİYE’Yİ KONUŞUYORUZ.
“Suriye’den bize ne” diyebilirler. Ama gerçekten de bu, Suriye meselesi değil. Yaklaşmakta olan bir büyük tehdit ve biz şuan bile bu tehdidin içindeyiz. Bir adım sonrasını düşünmek bile istemiyor insan. 15 Temmuz’da bunun bir örneğini gördük çünkü.
Sadece Suriye’nin kuzeyine silah yığınağı yapılmıyor, “iç cephe” de hızla güçlendiriliyor. Öyleyse bu içerideki cepheyi “normalleştirmek”, onunla dayanışma içine girmek hiçbir şekilde iç siyasi tartışmalarla alakalı bir durum değil.
Bu, Türkiye’nin önceliği olduğu kadar, Suriye’nin, İran’ın, Rusya’nın ve bölge ülkelerinin ana hedefi olmak zorundadır. Hangi senaryo, hangi teklif, hangi çözüm önerisi gelirse gelsin, nihai noktada hepsinin çözüm adresi burasıdır.
BU ÜLKEYİ SAVUNMAK SADECE ERDOĞAN’IN MI GÖREVİ? HANİ SİZ NEREDESİNİZ?
Bu ülkeyi savunmak sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve ona destek olanların görevi değil. O, zaten bu yüzden hedef alınmakta, saldırılara ve ihanetlere uğramaktadır. O, “Türkiye Ekseni”ni güçlendirdiği için küresel ölçekte ve “iç cephe” tarafından hedef alınmaktadır.
Türkiye’yi savunmak bu ülkeyi “vatan” bilen herkesin görevidir. Hangi siyasi kimlikten olursanız olun, hiçbir iç politik hesap bu büyük görevin üstünde değil ve olamaz.
Bu yüzden, Fırat’ın Doğu’suna müdahale ülkemiz için milli bir mesele, Türkiye’yi savunma meselesidir. Artık Suriye sorunu yok, Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu tehditler var.
Nerede duracağımıza ona göre karar verelim.