Türkiye ekseni’ ve Türkiye jeopolitiği: Selçuklu gibi, Osmanlı gibi, Cumhuriyet gibi..
Türkiye Ekseni”, “Türkiye jeopolitiği” bundan sonra dünya genelinde en ciddi tartışma konularından biri olacaktır. İçeride kendini yeniden kuran, küresel ölçekte güç hareketliliklerine göre merkez iktidar alanını güçlendiren, ekonomik, siyasi ve toplumsal dinamizmini hızla artıran, yeni bir yüzyıl inşasında tam merkeze yerleşmeyi kafasına koyan Türkiye, kendi jeopolitik güç haritasını da kendi gelecek tasavvurlarına göre bağımsızca şekillendirmeyi biliyor artık.
Siyasal aklı, bölgesinin dışına taşan ekonomik ilgisi, tarihi-siyasi genetiğini yeniden keşfetmesi, “çokuluslu içeriden operasyonlar”ı bir bir boşa çıkarması, “çevreden kuşatma” planlarına Afrin’le başlayan ve devam edecek olan müdahaleleri, coğrafyanın derinliğinde inşa edilen “Türkiye’yi durdurma”ya ayarlı yeni “cephe” hesaplarına burun kıvıracak noktaya gelmesi, önümüzdeki yıllarda dünyaya bir ülkenin nasıl yıldızlaştığını gösterecek, bir ülkenin nasıl yükselişe geçtiğini öğretecek, birçok ülkeye model olacak bir tarihi sıçrayıştır.
Bunun adı büyük uyanıştır!
Yüz yıl önce “Hasta Adam”, “Şark Sorunu” olarak bir çöküşün hikâyesi yazılıyordu. İngilizlerin öncülüğünde bütün Batı dünyasının, Osmanlı siyasal otoritesini darmadağın edip, devasa coğrafyayı küçük garnizonlara bölmesinden sonra, 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde o çöken gücün yeniden uyanışına tanık oluyoruz.
İnşa ettikleri coğrafyanın ömrü bir yüz yıl sürdü. Fas’tan Endonezya’ya uzanan kuşakta hepimiz için, her ülke için farklı siyasal ideolojiler ürettiler, rejimleri biçimlendirdiler, toplumları dizayn ettiler, tarihi hafızayı sildiler, bu rejimlere iktidar verip karşılığında sadece petrolü, enerjiyi değil Müslüman toplumların 20. Yüzyılını çaldılar. Şimdi aynı şeyi deniyorlar. Bunu bir yüzyıl daha yapabileceklerini sanıyorlar.
“İslâm’la savaş”larında Müslümanlar kullanıldı..
Otuz yıldır, İslâm’la savaşlarını, Müslümanlarla savaşlarını, İslâm’ı ve Müslüman’ları kullanarak kurguladılar. Bu coğrafyadaki Müslümanları birbiriyle savaştırdılar, Müslümanları İslâm’la savaştırdılar, kendi medeniyetleriyle savaştırdılar. Kurdukları terör örgütleri İslâm kimliğini kullandı, Müslüman coğrafyayı, ülkeleri, şehirlerimizi yok etti.
O örgütlerin ardından Batılı istilâ orduları geldi, coğrafyamızın kalbine yerleşti. Şimdi de silahlı olmayan muhafazakâr yapıları “Türkiye’yi durdurma” planı çerçevesinde sahaya sürmeye hazırlanıyorlar.
Türkiye bir coğrafya direnci inşa ediyor..
Hiçbir ülke, hiçbir toplum, ABD’nin Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de hangi meşruiyetle bulunduğunu sorgulayamaz hale getirildi. Bugün ABD neden Münbiç’te, neden Suriye’nin kuzey şehirlerinde üs kuruyor, onları çağıran kim, bir terör örgütüyle bölgenin tamamına meydan okuyan bu işgale neden kimse ses çıkaramıyor, meselemiz budur!
Türkiye bu soruyu sormuş, daha ötesi ABD’nin bölgedeki müttefikleri olan terör örgütlerini bir bir tasfiye etmeye başlamıştır. İşte yüzyılın mücadelesi, bu coğrafyaya biçim verecek “tavır” budur. İşte yükselen, tarih sıçraması yapan, zamanla etkisi bütün coğrafyaya yayılacak olan “duruş” budur. Türkiye artık, sadece çevresindeki silahlı saldırı gruplarını değil, içeride sahaya sürülen, hangi siyasal çevreden olursa olsun, büktün çokuluslu aparatlara karşı da o duruşu sergileyecektir.
Yüz yıl sonra “Hasta Adam” Batı’dır: O ülkeler imha edilecek
Artık bugünün “Hasta Adam”ı Batı’dır, Avrupa’dır. Bu, sadece Osmanlı mirasçısı olan bizler için değil, dünyanın geri kalanı için de böyledir. Bugünün küresel sorununu Batı’nın duraklama dönemi oluşturmakta, bütün dünyaya tehditler Batı’dan yayılmaktadır. Çöken, gerileyen, duraklama dönemine giren, bu nedenle daha da saldırganlaşan, cinnet halini alan bir Batı tehdidi, bizim coğrafyamızı ve bütün dünyayı, insanlığı tehdit etmektedir.
Her ne kadar Türkiye’ye karşı yeni bölgesel direnç hatları kursa da, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), S. Arabistan, Mısır üzerinden bir ABD, İngiliz, İsrail projesi devreye alınsa da, Türkiye’nin yürüyüşü durmayacak, bu cepheler de bir bir dağılacaktır.
Çünkü o ülkeler, o rejimler, Batı’nın otuz yıldır sürdürdüğü istilânın son halkasını oluşturduklarını, savaşın aslında kendi vatanlarına taşındığını, imha edilecek olan ülkenin kendi ülkeleri olduğunu hâlâ anlamıyorlar. Çünkü o ülkeler bağımsızlıklarını tamamen kaybetmişlerdir.
Bin yıllık hafıza geri geldi: Bunu İngiliz bilir, biz biliriz
Onlar anlamıyor, bazıları ise bu istilânın gizli ortakları ama biz biliyoruz, anlıyoruz. Çünkü biz, daha yüz yıl önce Gazze’de, Kanal’da, Yemen’de, Irak ve Suriye’nin her yerinde bu kadim mücadeleyi veren son ordu, son ülkeydik. Çünkü biz, bu coğrafyaya taşındığımızdan bu yana, tam bin yıldır küresel ölçekte bir güç mücadelesinin içindeyiz, tarih ve coğrafya inşa etme derdindeyiz. Bu büyük dava için dünya savaşları verdik. Bu büyük mücadele ile kimlik, siyasi genetik, hafıza biçimlendirdik.
Bir yüz yıl önce karşımızda olanları ve neden bizimle hesaplaştıklarını unutmadık. S. Arabistan bunu bilmez, BAE bunu bilmez, ama İngiliz bilir, biz bu davanın ne olduğunu biz biliriz. Bu nedenle bugün attığımız adımların ne anlama geldiğini, bize karşı atılan adımların ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz. PKK ile, FETÖ ile durdurma çabalarının arkasında yatan ne varsa biliyoruz.
Selçuklu gibi, Osmanlı gibi, Cumhuriyet gibi..
Türkiye’nin büyük tarih yürüyüşünün öncüsünü, kadrolarını, destekçilerini ve ona omuz veren milletimizi tarih dışına itmeyi hedefleyen büyük projeyi biliyoruz.
Evet, Afrin’le yeni başladık. Devam etmek zorundayız. Ayaklarımıza takılanlara bakmadan büyük hesaplara odaklanmak, ona göre hareket belirlemek zorundayız. Onlar bu coğrafyayı yeniden biçimlendirmeden biz inşa etmek zorundayız. Onlar bize yeni roller tayin etmeden biz kendi yolumuzda yürümeyi bilmek zorundayız. Bir Selçuklu gibi, Bir Osmanlı gibi, Bir Cumhuriyet gibi düşünmek zorundayız.
Biz o gücü yeni yeni keşfediyoruz, bekleyin..
Batı’nın duraklamasından faydalanarak, Doğu’nun yükselişini arkamıza alarak bir “Türkiye Ekseni” kurmak zorundayız. 2019 seçimlerini “Türkiye’yi durdurma” tarihi ilân edenlere en güçlü cevabı vermek zorundayız. Suriye’nin kuzey bölgelerinden gelen “Türkiye çağrısı”na, “bizi kurtarın” çağrısına kulak vermek zorundayız.
Peki, bütün bunlara gücümüz yeter mi?
Biz, daha o gücü yeni yeni keşfediyoruz. Bekleyin..
O gücün coğrafyayı nasıl sarsacağını göreceksiniz..