Virüs salgını mı, korku salgını mı? Tedbir mi, büyük korkular mı var?
İnsanlık tarihinde hiç görmediğimiz şeylere tanık oluyoruz.
“Olamaz” dediğimiz şeyler ardı ardına ve çok kısa sürede oluyor.
“Tam bir felaket senaryosu” diyebileceğimiz ve söyleyenin aklıyla dalga geçeceğimiz şeyler çok hızlı biçimde gerçeğe dönüşüyor.
En fantastik hayalî şeyler bile gerçeğe dönüşüyor.
Dünyanın ve insanlığın geleceği için en çılgın düşüncelerin mümkün olabileceğine dair zihinsel bir dönüşüm yaşanıyor.
İmkânsızın sınırından en aciz halimize dönüş. Başka bir korku mu var?
Jupiter’in uydusu Europa’da virüs, bakteri arayacak güç ve imkâna, bilgiye ulaşan insan ırkı kendi evinde bir virüs tarafından tehdit ediliyor.
İnsan imkânsızı zorlayan gücü ve yetenekleriyle en aciz halini aynı anda yaşıyor.
Bir virüs salgını, ondan daha kötüsü bir korku salgını bütün insanlığı rehin alıyor.
Tedbirler olağanüstü. Devletler alarma geçmiş, sanki çok daha büyük bir felaket için ön hazırlık yapıyor.
Sanki korona virüsü için değil, bir sonraki dalgada neler geleceğini öngörmüş gibi hazırlık yapıyor.
Dünya durdu, ülkeler durdu, insanlar durdu.
Ülkeler sınırlarını kapatıyor. Hava sahalarını kapatıyor. Bütün ulaşım yollarını kapatıyor.
Ülkeler, milletler birbirinden koparılıyor. Ulus-üstü ölçekte bütün platformlar kaldırılıyor.
Camiler kapanıyor. Kâbe’de tavaf durduruluyor. Cuma namazı, cemaatle namaz kaldırılıyor.
Kiliseler, mabetler kapanıyor. Vatikan Meydanı boşaltılıyor. Toplu ibadetler kaldırılıyor.
Okullar kapanıyor. İşyerleri kapanıyor. İnsanların birlikte vakit geçirebileceği bütün alanlar kapanıyor. Sosyal alan yok oluyor.
Seyahat, ulaşım yasaklanıyor. Uçak, gemi, tren seferleri durduruluyor. İnsanların birbiriyle temas edebileceği bütün alanlar kapatılıyor.
İlk kurban Avrupa Birliği oldu. Kimse kimseye yardım etmedi.ABD tam bir çaresizlik örneği..
Peki, nedir bu?
Bir sağlık tedbiri mi? Daha büyük korkular mı var? Şu an sadece bir tedbir olarak görünüyor? Bu hal uzun sürerse, başka denklemleri, başka köklü değişiklikleri tetikleyecek.
Avrupa Birliği ülkeleri dağıldı. Her ülke kendi mücadelesini veriyor, ortak dayanışma kalmadı.
AB üyelerinin, yüzyılların sömürgeci ülkelerinin bütün büyüsü bozuldu. Bütün zaafları ortaya serildi. Kendi halkları üzerinde bile güven oluşturamayabilirler.
Korona kâbusu bütün ülkeleri çözdü. Zengin ülkelerin aslında ne kadar zayıf olduğu otaya çıktı. AB ülkelerinin kimseye “hava atma” imkânı kalmadı.
ABD, dünyanın en zengin ülkesi, korona yüzünden panikte. Nasıl çözeceğini bilmiyor. Ne yapacağını bilmiyor. Panik açıklamaları öne çıkıyor.
Trump’ın “ekonomik durgunluk” ifadelerinin geri dönüşü çok zor ve paniği artıracaktır. ABD ile AB ülkelerinde aynı “çaresizlik ve korku” hâkim.
Yoksa birileri şunları mı istiyor?
Korona değilse bile, alınan tedbirler gerekliyse bile, birileri bu tehdit üzerinden şunları mı istiyor?
Yeni bir sosyal düzen mi şekillendirilecek?
Yeni bir siyasi düzen mi kurulacak?
Yeni bir ekonomik, finansal sistem mi kurulacak?
Yeni bir dünya düzeni mi kurulacak?
Yeni bir siyasi dil, yeni ideolojiler mi şekillenecek?
Güç, zenginlik ve başarı eksen değiştiriyor: Türkiye “model ülke..”
Şu an dünyada olağanüstü güç kayması yaşanıyor. Bazı ülkeler bütün zaaflarıyla ortada kalırken bazı ülkeler inanılmaz güç biriktiriyor.
Çin, salgınla mücadelede başarılı olurken Avrupa resmen kaybetti.
Güç, zenginlik, başarı eksen değiştiriyor.
Türkiye, hemen bütün Batı ülkelerinden çok daha başarılı bir mücadele, soğukkanlılık ve tedbir örneği sergiliyor.
İran, Suudi Arabistan, Avrupa çökerken Türkiye bir “model ülke” olarak öne çıkıyor. Öyleyse yaşanan güç kaymasında Türkiye’nin güçlenerek çıkacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Çin, Rusya, Almanya, Türkiye gibi ülkelerin “salgın krizi”nden yükselerek çıkacağını düşünüyorum.
Devletler merhamet, bireyler sabır sınavında. Dijital dünyaya hoş geldiniz!
Büyük deprem, büyük değişim başladı. Daha şimdiden ülkeler kapandı, şehirler kapandı, insanlar evlerine kapandı.
Konvansiyonel şirketler çökerken insanlık sanal/dijital alana mecbur kaldı. Bu alandaki şirketlerin çok büyüyeceği, dünyayı yöneteceği şimdiden görüldü.
Devletler merhamet sınavına, kitleler psikolojik dayanma sınavına giriyor. Büyük felaketler, büyük savaşlar döneminde olmayan gelişmelere tanık oluyoruz.
Geleceğin kapısını aralayanlar yürüyüp gidecek. Geleceği, bu büyük değişimi okuyamayanlar burada saplanıp kalacak.
Bireyler de, devletler de, şirketler de, siyasi hareketler ve kimlikler de…