Yerküreye mi? Yoksa Sahibine mi Saygı?
Geçen gün TV’deki bir program dikkatimi çekti!
İsmi “Yerküreye saygı” idi.
Yerküreye nasıl saygı duyacağımızı düşündüm!
Önce yerküre nedir? Nelerden meydana geliyor konusunu değerlendirelim!
Hepimizin bildiği gibi yerküre, yani içinde yaşadığımız dünyamız, taş, toprak, hava, su, bitkiler gibi muhtelif maddelerden meydana gelmiştir.
Şimdi akıllı, şuurlu insanlar olarak bizler, bu gibi akılsız, şuursuz, sağır, dilsiz maddelere saygı gösterip minnettar mı olmamız gerekiyor?
Çok teşekkür ederim ağaç ve bitkiler, bana ihtiyacım olan meyve ve sebzelerimi veriyorsunuz, iyi ki her yerde varsın hava, benim sana hayâtî yönden ihtiyacım var, sen olmazsan ben ne yaparım, sayende nefes alabiliyorum; minnettarım size güneş ve toprak, siz olmasaydınız sebze ve meyvelerimizi kimler pişirirdi; sen su, şu sıralar senin kıymetini yeni yeni anlamaya başladık, sana çok teşekkür ederim! Gibi şeyler söyleyip, yerküre’ye saygımızı belirtmeliyiz, öyle mi?
Evet Aziz Dostlar!
Gülünecek şeyler yazdım, fakat Allah’ı hesaba katmadan bu tür icraat ve fiilleri konuşmak, ne kadar anlamsız ise, bir o kadar da gülünç duruma düşürür bizleri!
Kendi kendimizi kandırmaya gerek yok! Bu saydığımız maddeler, insanları tanıyor ve ihtiyaçlarını mı biliyorlar ki, tam da bize göre şekil alıyorlar!
Bu icraatlar, tesadüfen veya kendi kendine olacak işlere hiç benziyor mu?
Yeryüzünün içini bizim ihtiyacımız için depo ve anbar yapan, gökyüzünü su kaynağımız yapan, yerin üstünü nimetler sofrası yapan, denizin dibini doğalgaz ve balık gibi nimetlerle dolduran kim?
Emin olalım ki, bunlar bizleri tanımazlar, bilmezler!
Bizi tanıyan, bizi bilen, bizi seven bizim ihtiyaçlarımızı bilen Birisi var! Yani yerkürenin sahibi var!
Niçin gidip ağaca, taşa, toprağa saygı gösterip, minnettar kalıp, teşekkür ederek gülünç duruma düşelim!
Nitekim Cenab-ı Hak kutsal kitabımızda konumuz ile alakalı şöyle buyuruyor:
“Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah hakkında şüphe olur mu!”
Ayakkabıyı yapan olur da, ayağı yapan olmaz mı? Gözlüğü yapan olur da, gözü yapan olmaz mı? Eldiveni yapan olur da, eli yapan olmaz mı?
Son olarak Bediüzzaman Hazretlerinin şu vecîzesiyle yazımızı noktalayalım:
“Bir köy muhtarsız olmaz, bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olmaz, bir harf kâtipsiz olamaz biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur!”
Demek ki aziz dostlar, çok dikkat etmeliyiz ki, gülünç duruma düşmeden şu imtihan dünyasını bitiririz...
Saygılarımla...