Allah nazarında yerinizi görmek isterseniz?
Allah’ın indinde makamınızı görmek isterseniz, sizi neyle meşgul ediyor ona bakın.
“İman ettik” demekle yakamız bırakılıvermeyecek! “Bizden öncekilerin başına gelenler, bizim başımıza gelmeden cennete girdirilevermeyeceğiz”. “Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek cennete girdirilivermeyeceğiz.” “Kimsenin kimseye hiçbir faydasının olmadığını, annelerin evlatlarından kaçtığı o gün” yalnız başımıza imtihan olacağız ve hiçbir koruyucu ve yardımcımız olmadığı halde.
Allah yaptıklarımızı, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızı, söylediklerimizi ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizi, kapalı kapılar arkasında fısıldaştıklarımızı görmekte, duymakta, bilmektedir.
İbadet ve hayırlarını günahlarına perde yapanlar bilsinler ki, “Habitat ağmalüküm” yani amelleri boşa gitmişti. “Vay o namaz kılanların haline ki” denilenler arasında isimleri yazılanların vay haline! Kitapta 28 peygamberin adı yazılıdır. 4 peygambere kitap verilmiştir. Bunlardan Tevrat Hz. Musa’ya (a.s.), Zebur Hz. Davud’a (a.s.), İncil Hz. İsa’ya (a.s.) ve Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’e (a.s.) indirilmiştir. Ayrıca 10 suhuf Hz. Âdem’e (a.s.), 50 suhuf Hz. Şit’e (a.s.), 10 suhuf Hz. İbrahim’e (a.s.), 30 suhuf Hz. İdris’e (a.s.) gönderilmiştir ki bu “suhuf”ların toplamı 100 sayfa yapmaktadır..
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen 30’a yakın peygamberin başına gelenler, onların duaları, İlahi uyarılar kısa kısa bize anlatılır. Bunun sebebi işte onların yaptıkları ve söylediklerinde bizim için işaretler vardır. Mesela, geçmişe bir yolculuk yapıyoruz. Hz. Musa ile birlikte deniz kenarındayız, arkamızda Firavun’un ordusu var. Önümüzde deniz. Siz ne yapardınız? Kaçar mıydınız, ya da Firavun’dan özür mü dilerdiniz. Ya da Talud’la beraber savaş için yola çıktınız, Karşınızda 100 bin kişilik ordusu ile Calud duruyor. Siz 70.000 kişi topladınız ama yolda 69.700’ü nehir kenarında içme denilen sudan kana kana içince orada yığılıp kaldılar. Siz genç bir delikanlısınız, orduya yolda katılmışsınız, adınız Davud olsun. Zırhınız ve kılıcınız da yok. Sadece sapan taşınız var. Ne yapardınız. Hz. Süleyman’la birlikte yola çıktınız, Hüdhüd’le, karıncalarla konuşan bir komutanınız var. Zenginliği göz kamaştırıyor. Cinler ve bukağılı Şeytanlar, emrinde çalışıyor. Sarayda eğlenmek varken, “kâm almak varken dünyadan” savaşa gitmek niye diye düşünür mü idiniz? Mağarada Hz. Peygamberle berabersiniz, Süraka’nın atının ayağı toprağa saplandığında onlara karşı nasıl davranırdınız. Hz. Yunus’un sabredemediği, sonunda “inni küntü minezzalimin” dediği kavminin inadı karşısında siz ne yapardınız!
Meryem olmak ister miydiniz, hayatı mabede adanmış, ömrü itikafla geçen bir kadın.! Ya da adınız Asiye olsa “Firavun’un hanımı” olsaydınız, sarayı bırakır Hz. Musa, Hz. Harun, Hz. Yuşa ile çöle gider miydiniz, Hz. İshak’ın annesi Hz. Sare’nin Mısır saraylarını bırakıp, çöle, Hz. İbrahim’e gittiği gibi. Benim hanımımın adı da Asiye. (Hz. İsmail’in annesi, Safa - Merve arasında ayak izlerinden koştuğumuz, Kâbe’yi tavaf ederken Beytullah’ın içinde oğullarını seyreden annemiz, Şeytan taşlarken yanımızdaki kadın Hz. Asiye’ye selam olsun) Sahi Hz. Asiye gibi çoğunuzun Allah yolunda kurban edilmesine razı olur muydunuz? Hz. Eyyüb’un sabrı sizde var mı? Hz. Rahime annemizi düşünün, onun gibi sadık bir hanım olabilir miydiniz, evinizin hizmetçisinin evine hizmetçiliğe talip olup da kovulsanız! Yoksa “tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna” mı derdiniz, “malum sözleşme” sonrası bir kısım kadınlar ya da erkekler gibi.
Hz. Adem’e, Hz. Şid’e Hz. İdris’e, Hz. Nuh’a, Hz. Hud’a, Hz. Salih’e, Hz. İbrahim’e, Hz. Lut’a, Hz. İsmail’e, Hz. İshak’a, Hz. Yakub’a, Hz. Yusuf’a, Hz. Eyyüb’e, Hz. Şuayb’a, Tevrat’ı müjdeleyen Hz. Musa’ya, Hz. Harun’a, Hz. Zülkifil’e, Zebur’u müjdeleyen Hz. Davud’a, Hz. Süleyman’a, Hz. İlyas’a, Hz. Elyesa’ya, Hz. Yunus’a, Hz. Zekeriya’ya, Hz. Yahya’ya, İncil’i müjdeleyen Hz. İsa’ya, Furkan’ı müjdeleyen Hz. Muhammed’e salat ve selam olsun. Hz. Yuşa’ya, Hz. Lokman’a, Hz. Üzeyir’e ve Hz. Hızır’a da selam olsun.
Dikkatinizi çekti ise, bazı sure adları bu peygamberlerin adını taşımaktadır ya da onların başından geçen olayları anlatan bir isimle anılmaktadır. Mesela Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa’nın adı 136 defa geçmektedir.
Başa dönersek, Hz. İbrahim’i ateşe atmak için karar verildiğinde biz orada olsak ne yapardık, ya İbrahim’in yerinde biz olsak!
Her peygamberin ayrı bir yönü, ayrı bir özelliği var. Mesela Hz. Adem’e eşyanın isimleri öğretildi, o ilk evde oturandı, elbette konuşuyor ve yazıyordu. Dahası, hayvanları ehlileştirmiş ve ilk ziraatı başlatan kişi olmuştu. Oğlu Şid aleyhisselam ise kimya, matematik, sanayi konusunda ilimler hayat buldu. İdris aleyhisselam yıldız ilimleri ile ilgilendi ve insanların giyinmeleri ile ilgili yeni uygulamalara öncülük etti.
Yakub aleyhisselamın yerinde olsak ne yapardık. 13 çocuğundan 11’i olan kardeşleri Yusuf’u kuyuya atıyorlar. Biz Hz. Yusuf’un yerinde olsak ne yapardık? Kuyuya atılan, daha sonra köle pazarında satılan, ardından saray hayatı ve hemen ardından 7 yıl süren hapis. 7 yıl bolluk ve 7 yıl kıtlık.. Onun hayatından kendi hayatımız için nasıl dersler çıkartıyoruz. Nuh’un gemisine binenlerden olur muyduk acaba? Hanımı ve oğlu bile binmedi o gemiye. Hz. Lut’un peşinden de kimse gelmemişti. Biz ne yapardık acaba!
İrem bağları, Babil, Mısır, Ad, Semud, Medyen, Eyke, Sodom ve Gomore, Asur ve Ninova bizim için ne ifade ediyor. Kur’an bize örnek olacak peygamberlerden söz ederken, onlara karşı direnen halkların işledikleri kötülüklerden de söz eder ve onlardan sakınmamızı ister.
Evet, bu pencereden baktığınızda, nerede durduğunuzu göreceksiniz. Asıl önemli olan nerede olduğunuzdan çok, nerede olmak istediğiniz ve o yolda ne yaptığınız ile ilgili.
Allah’ım bize hakkı hak, batılı batıl göster. Hakk’ta toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazabına uğrayanlardan değil. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Bizim ellerimizle zalimleri cezalandır ve mazlumlara yardım et. Selam ve dua ile.