Aşılanmayacağım!
Türkiye’de ilk aşılama 2021 Ocak ayında başladı. Sinovac ile başladık, Sputnik’le sürdürdük, Biontech ile devam ediyoruz.
İlk günden beri itirazımız vardı. Mikrop izole edilmedi. Grip için aşı olmaz. Mikrop izole edilmeden aşı da olmaz ilaç da. Tanı kiti de olmaz. Nerden geldiği, nasıl yayıldığı bilinmeyen, hızlı bir şekilde mutasyona uğrayan ve sürekli yeni varyantlarından söz edilen bir “mikrob”a karşı zaten aşı ile mücadele edemezsiniz. Çünkü o “mikrop” dediğiniz şey o aşıdan daha hızlı hareket eder.
Aslında o klasik bir “mikrob” değil. O bir “biyolojik ajan”! Biz bunu; siz bu işin adını bile duymadığınız zamanlarda konuşup yazarken, bize “komplocu” diyordunuz!
Ne Global Reset’den söz ediyorsunuz, ne Neuralink’ten, ne Klonoid’den, ne 5G’den, ne Starlink’ten.. Bilmiyor musunuz, işinize mi gelmiyor. Global Health Pass.’a da “komplo” diyordunuz, Performans Pass.’a da. Chip takacaklar dediğimizde de, “komplo” deyip çıkıyordunuz işin içinden.
Mutasyon sırası “insan”a geldi. Zaten “Neuralink”ten sonra, insan, hayvan, bilgisayar ne fark eder ki, bu üçü de sadece bir nesne. Beyninize kayıt da yapılabiliyor, silinebiliyor da. Cinsiyetiniz bile bir “toplumsal bir değer ve bireysel bir tercih sorunu” artık. “Biyolojik insan” türünün son örnekleri olabilirsiniz. Siz resmen “din, ahlak, gelenekten bağımsız” bir BİREY’siniz artık. Siz bir GENDER’siniz, açın bakın kimlik kartınıza, pasaportunuza!
CoVID’i gözünüze çok yaklaştırınca arkasında kocaman bir dünyayı kaybediyorsunuz. Çünkü siyaseti, bilimi, diyaneti kendi yalanlarına şahid gösteriyorlar. “Ah, küçük hokkabazlık, Sefil aynalı dolap; Bir şapka, bir eldiven, Bir maymun ve inkılap”.. Meğer asıl büyük inkılap buymuş, bilemedik. Biz 1920 model bir inkılapla uğraşırken, 2020 model bir inkılapla vurulduk, hem de tam kalbimizden, beynimizden ve midemizden, tüm dünyada, tüm insanlıkla birlikte, hem de kim tarafından nasıl vurulduğumuzu bilmeden, kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşarken!
İstanbul sözleşmesi ve CoVID süreci birbirine çok benziyor. Tek Parti dönemi devrim yasaları da. Dün tercüme yasalar, tercüme hataları ile gerekçesiz olarak meclise sevk edilip müzakeresiz bir şekilde oy birliği ile kabul ediliyordu. Bugün de durum pek farklı değil. Bugün de imzalanan metin, meclisten geçen metin, Resmi Gazete’de yayınlanan metin farklı olabiliyor. Anlayacağız “Şark cephesinde yeni bir durum yok” “Batıya kalkan tren”, 70 yıldır Ankara garında bekliyor, hurdaya dönmüş vaziyette! Çağdaşlık yolunda 6 ay bir güz gittik bir arpa boyu bile yol almadan “yeni normal dönem”e geldik. Bakın daha şimdiden Çin’den yeni bir kuş gribi “Müjdesi” geldi.
Şimdi varyant üzerine varyant haberleri geliyor.
4 işlemden ibaret bir soru: 5 yılda tamamlanacak bir aşıyı 6 ayda tamamladık diyorsunuz. Tamam. 6 ayda da bunun milyonlarca seri üretimini yaptınız. 3 ay bunu satın alan ülkeler resmi kabul ve dağıtımı için zaman kaybediyor. 2 ayda da aşılamayı yaparsınız 6+6+3+2=17 ay. Yani yaklaşık 1,5 yıl geçti. Size yola çıktığınızdan itibaren, yani sizin ilk “izole ettik” dediğiniz mikrobun bulaşından bu kadar zaman sonra bu aşıyı yapıyorsunuz. Ama bu arada bu mikrop 17 kez mutasyona uğramış ve 7 varyant gerçekleşmiş. Yani sizin aşısını ürettiğiniz mikrop yok artık, o kendini dönüştürmüş. Siz yeni aşıya başlıyorsunuz, sonuç yine aynı. Zaten bu aşılar 6 ayda etkisini kaybediyor. Zaten bu geni ile oynanmış, biyolojik bir ajana dönüştürülmüş bir grip. Siz aslında SARS, MERS, Kuş, Domuz gribine de aşı bulamamıştınız daha. Covid’in aşısını nasıl buldunuz? Almanya mRNA diyor, Ruslar Sputnik, Çin Sinovac diyor. Biz yerli ve millisini yapıyoruz. Aslında varolan aşı üretim merkezini bile işletememiştik, daha sonra aşı fabrikası kuracağız diye arazi tahsisi yapılmıştı, teşvikler verilmişti ve bir şey olmamıştı. Şimdi bir anda her şey yoluna giriverdi, “az zamanda çok işler başarıldı”(!). Tekirdağ, Ankara, Antalya, Kayseri, Çorum, herkes aşı üretmeyi başardı! Sahi bu arada Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün sesi neden hiç çıkmıyor? Oysa bunlar bu işler başlamadan her hafta kapsamlı, karşılaştırmalı yaygın hastalık raporlarını analiz ederek yayınlıyorlardı. Gerçekten bu hikayeye inanıyor musunuz?
Şimdi bize şuraya buraya almayacaklarmış. Çalışanlara aşı zorunluluğu getireceklermiş, ekmek bile vermeyeceklermiş. Birileri av hayvanı gibi, olmayanları uzaktan aşılama hayalleri kuruyor maalesef ülkemizde.
Hâlâ maske dayatması bir şekilde inatla sürdürülüyor. Ve ben resmi istatistik verilerin doğruluğundan ciddi anlamda kuşkuluyum. Aşıların muhtevasından, etkileri ve yan etkilerinden kuşkuluyum. Bunun bu şartlarda yerlisine de yabancısına da güvenmiyorum.
Bu beladan korunmak için yapılan alternatif tekliflerin görmezden gelinmesine, yabancılardan gelince acil kullanım onayını devreye sokanların, bir de kullanmayı zorunlu tuttukları bir ilacın riskleri karşısında sorumluluk kabul etmediklerine dair beyanı imzalatmalarına rağmen, aşının muhtevasını inceletmek için talep edenlere vermemelerini anlamak mümkün değil. Ama aynı anlayış ve kolaylığı, diğer yerli saygın bilim adamlarına, geleneksel tıb uzmanlarına göstermemelerinin de bir mantığı yok.
İsteyen olsun ve sonucuna katlansın. Ben olmuyorum ve sonucunu da kabul ediyorum. Gölge etmeyin başka istediğim de yok. Pedofili Bill Gates, Satanist Elon Musk’ın, DSÖ’nün, FDA’nın, Global Reset’çilerin, TransHumanizm senaryosunun gönüllü kobayı olmayı reddediyorum. Onların yolu onlara, benim yolum bana!
Dilerim aşı konusunda yönetim daha fazla inatlaşmaz. Bu olayın toplumsal olaylara sebeb olmasından endişe ederim.
Evet, evet;
“Akıl, olmazların zoru içinde.
Üst üste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!”
Birtakım insanların gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar sanki. Birileri korkuyorlar, ama neden, nasıl, niçin korktuklarını da bilmeden, düşünmüyorlar sanki.
Selâm ve dua ile.