Barış Pınarı Harekâtı: Siyasi tarihin en ciddi jeopolitik müdahalesi.
Kim ne dersen desin, ne anlarsa anlasın Türkiye; “Barış Pınarı Harekâtı” ile siyasi tarihinin en büyük jeopolitik müdahalesini başlattı. İran sınırından Akdeniz’e uzanan “güneyden çevreleme”ye dönük bütün hesapları sıfırladı, yüz yıl sonra kurulan yeniden paylaşım masasını devirdi.
Kim ne kadar karşı çıkarsa çıksın, ne kadar bağırıp çağırırsa çağırsın Türkiye; hem kendi geleceğini güvence altına alacak, hem coğrafyaya yönelik harita planlarını boşa çıkaracak en ciddi kararı verdi, en büyük adımı attı.
Kim ne kadar muhalefet ederse etsin, ne kadar cehaletle bakarsa baksın Türkiye; Anadolu topraklarındaki bin yıllık siyasi tarihi yeniden diriltti. Selçuklu-Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti sürekliliğini bir sonraki aşamaya taşıyacak bir misyonla harekete geçti.
“ABD NE DER, AVRUPA NE DER” DİYENİN, TÜRKİYE’Yİ DURDURMAK İSTEYENLERİN DEFTERİ DÜRÜLDÜ..
İçeride kim ne tür “cephe”ler kurarsa kursun, kimler ne kadar “yeniden mandacılık” için çalışırsa çalışsın Türkiye; o tarih inşa eden, coğrafya biçimlendiren aklı bir kez daha harekete geçirmeyi bildi.
“ABD ne der, Avrupa ne der, Arap dünyası ne der, İsrail ne der” cümleleri artık sadece bir enformatik mücadele biçimiyle alakalıdır ve büyük siyasi kararlar üzerinde caydırıcı değildir. İşte bu, “Türkiye’nin yeni gücüdür”, “Türkiye’yi durdurma”ya dönük küresel planlamanın çöküşüdür.
Kim ne kadar inanırsa inansın, kim ne kadar hafife almaya çalışırsa çalışsın Türkiye; 1. Dünya Savaşı’ndan sonra ikinci kez coğrafyada yalnızlaştırılıp tarih dışına itilmeye çalışılmasına, Anadolu içlerine hapsedilip orada küçültülmesine meydan okumuş, bu hesabı yapanların tamamının defterini dürmeyi bilmiştir.
GÖRÜNEN “TERÖR” AMA ARKASINDA DÜNYA VAR..HAREKÂTLA “İÇ İŞGALCİ CEPHE”LER DE ÇÖKTÜ..
Irak ve Suriye’den, Doğu Akdeniz’den, Ege’den, Karadeniz’in batı kıyılarından sıkıştırılan, içeride “iç işgal cepheleri” ile diz çöktürülmek istenen, 15 Temmuz’la Suriyeleştirilmeye çalışılan Türkiye; devletler oyununu, güçler oyununu en iyi şekilde oynamayı bilmiş, bölgesel ve küresel güç hareketliliklerini çok iyi hesaplamıştır.
Evet, mesele terördür. Suriye’nin kuzeyinden ülkemizi vuran ve on yıllardır bu ülkeye ağır bedeller ödeten terördür. Ama arkasında bir dünya vardır. Terörü kullanan, vekâlet savaşı yöntemini kullanıp Türkiye ile savaşan, yüz yıl önceki hesaplaşmayı bugüne taşıyan, yeni yükseliş dönemini terörle ve bütün araçlarla boşa çıkarmaya çalışan bir çokuluslu cephe, bir Batılı koalisyon vardır.
TÜRKİYESİZ HİÇBİR HARİTA ÇİZİLEMEZ. TÜRKİYESİZ BİR DENKLEM KURULAMAZ..
İşte Türkiye, görünüşte PKK ve DEAŞ’la ama asıl bu çokuluslu cephe ile mücadele etmektedir. Alınan kararlar, atılan adımlar bu büyüklüktedir. PKK’nın, DEAŞ’ın hatta Suriye savaşının çok ötesindedir.
ABD yerleşik sistemi ile, Avrupa merkez ülkeleri ile, Suud ve BAE ile, İsrail ile karşımıza dikilen güç ve akıl, küresel bir akıldır. Türkiye böyle bir akıl ve güç ile bilek güreşine girmiş, bırakın PKK’yı, onlar bile Türkiye’yi durduramamıştır.
Bu coğrafyada Türkiyesiz denklem kurulamaz, kurulamayacaktır. Türkiyesiz harita çizilemez, çizilemeyecektir. Türkiyesiz güç inşa edilemez, edilemeyecektir. Tarih boyunca bu ülkenin yükselişi de çöküşü de coğrafyayı değiştirmiştir.
BİZ YÜZ YILDIR HİÇ GERİ ADIM ATMADIK. BU ÜLKENİN AKLINA VE GÜCÜNE GÜVENİN
Yine bir yükseliş devridir, coğrafya yine “Türkiye Yükselişi”ne göre biçim alacaktır. Atılan bu adımlar, en yakın örneği ile Kıbrıs Barış Harekâtı’nın devamıdır.
İstiklâl Savaşından bu yana, hiç geri adım atmamış bir ülkenin, tarihi tersine çevirmesinin örneklerinden biridir. Bunu, Doğu Akdeniz ve Akdeniz’deki çıkışlar takip edecektir.
Bundan sonra Türkiye’nin her hareketi bölgesel bir sarsıntıya, küresel güç kaymalarına neden olacaktır. Artık Türkiye’nin gücüne, imkânına, aklına ve basiretine inanmayanların da inanması gerekir. Çünkü tarih bu yönde seyredecektir.
HANİ SAVAŞ KIŞKIRTICILIĞIYDI? O GİZLİ EL ŞİMDİ NERELERDE?
İki yıldır “Fırat’ın Doğu’suna müdahale” çağrıları yaparken birileri bunu savaş kışkırtıcılığı diye mahkûm ediyordu. Etnik bir tavır, “uçuk” bir düşünce sanıyordu. Ekranlarda, gazete köşelerinde, bürokraside merkezi yerler tutan bazıları, bu düşünceyi “tehlikeli” buluyordu.
Onlar Türkiye’yi, dünyayı, geçmişi ve geleceği okuyamadılar, okuyamıyorlardı. Bir hafta öncesinden, bir hafta sonrasından öteye geçmez ufuklarıyla bu ülkeye roller biçiyor, ahkâm kesiyorlardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, müdahale yönündeki her açıklamasını, yüzyıllardan süzülüp gelen cümlelerini hafife almaya, boşa çıkarmaya çalışıyorlardı. İçeride ve dışarıda bir “el” Türkiye’yi felç etmeye çalışıyor, onlar da bunu kendi akılları sanıp pazarlıyorlardı.
“ERDOĞAN’A UYARI YAZILARI”YAZAN ‘MIZMIZ ADAM’,SEN NE DİYORSUN BU İŞE?
Tarih, coğrafya, kimlik, bu milletin kaderi onları bir kenara attı şimdi. Gelmemiz gereken yere geldik. Hani onlar nerede?
“İbrahim Karagül’ün sırtında yumurta küfesi yok, ne işimiz var Fırat’ın Doğu’sunda” diye “Erdoğan’a uyarı yazıları” yazan o çokbilmiş adam, neredesin?
“Bu adam savaş kışkırtıcılığı yapıyor, aman bunlar yayılmasın” diye televizyon kanallarına çıkış ambargosu koydurtanlar nerede? Cezalandırmak istediğiniz ben değildim, gizlemek istediğiniz bu millete kurulan tuzaktı.
BU ÜLKENİN AYDINLARI DA AKILLI VE CESUR OLMALI,BİR TÜRKİYE DERDİ OLMALI
Bu ülkenin askeri kadar, siyasetçisi kadar aydınları da akıllı ve cesur olmalı. Üretebilmeli… Oturdukları yerden hiçbir emek ve zihinsel çaba sarf etmeden atıp tutmamalı. Tarihi ve coğrafyayı tanımalı, bugünü ve geleceği öyle düşünmeli. En önemlisi de böyle bir derdi olmalı.
“Hiçbir ülke Fırat’ın Doğu’suna müdahale eden Türkiye’ye açıktan karşı çıkamayacak” dedik. Hani, nerede, çıkabildi mi? Bundan sonra da çıkamayacak. Bugünkü küresel güç denkleminde bu mümkün değildir. Türkiye’nin gücüne, etkisine inanmayanların, korkakların anlayabileceği bir şey değil bu.
BİZ BÖYLE YAPA YAPA BUGÜNLERE ULAŞABİLDİK
Hiçbir ülke, kendini sınırlarının sıfır noktasında savunamaz. Hiçbir ülke, sınırında büyüyen böyle bir tehdide duyarsız kalamaz. Hiçbir ülke, böyle bir tehdidi ittifak ilişkilerine dayanarak savuşturamaz. Hiçbir ülke böyle bir durumda kendini başka bir ülkenin ya da gücün inisiyatifine bırakamaz.
Yüzlerce yıllık, binlerce yıllık siyasi tarihi olan hiçbir millet böyle yapmaz.
İşte şimdi Türkiye de böyle yapmıyor. Kendimizi başkalarının eline, merhametine, insafına bırakmadığımız için böyleyiz biz. Bugün elimizdeki en büyük güç bu akıl, bu basiret, bu siyasi genetiktir.
ETNİK SAVAŞ DEĞİL, BİRLEŞTİRİCİ AKIL BU. BİN YILDIR ONLAR BÖLDÜ BİZ BİRLEŞTİRDİK
İran sınırından Akdeniz’e kadar bütün o koridor temizlenecek. Orada bir Türkiye kuşağı, bir barış kuşağı oluşacak. Coğrafyayı bölenlere karşı birleştirici akıl daha da güçlenecek. Bu akıl, önümüzdeki yıllarda bölgemizde daha da kök salacak.
Biz bu topraklarda etnik savaş yürütmüyoruz, hiç yürütmedik. Bin yıldır başkaları bölmeye, biz hep birleştirmeye çalıştık. Şimdi yine başkaları parçalıyor, biz birleştirmeye çalışıyoruz. Arap dünyası hızla çöküyor, coğrafya yeniden paylaşılıyor. Sadece biz birleştirmeye, toparlamaya çalışıyoruz. Bu millet kadar, coğrafyadaki bütün etnik unsurları birleştiren başka kim var?
BATILI SİYASİ AKIL BU TOPRAKLARDA BİTTİ. ERDOĞAN O YERLİ SİYASİ AKLIN ÖNCÜSÜ.. GÜÇ HARİTASINI DEĞİŞTİREN İŞTE BUDUR..
Terör kartı dâhil, her türlü çirkinliği kullananların bu topraklarda saygınlığı yoktur. Batılı siyasi akıl bu topraklarda bitmiştir ve o aklın bir geleceği yoktur. Öyleyse Türkiye aklı artık bir bölgesel akıldır, bilinçtir, kimliktir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyet’ten geleceğe yönelen o siyasi aklın öncüsüdür, taşıyıcısıdır. O bir yükseliş dönemi öncüsüdür. Tarih yapıcı genetiğin sözcüsüdür.
Bugünlere dünya ile, içeridekiler ile, iç ve dış vesayetle boğuşa boğuşa geldi. Barış Pınarı Operasyonu başlaması için içeride ve dışarıda ne büyük engeller atlatıldı. Ama o siyasi genetik, o siyasi öncülük hepsine baskın gelmeyi bildi.
DIŞARIDA ÇARESİZLİK, İÇERİDE DAYANIŞMA.. ALLAH ERDOĞAN’A GÜÇ, ASKERİMİZE ZAFER VERSİN.
Operasyon dışarıda çaresizlik, içeride müthiş bir milli dayanışma oluşturdu. Dışarıdaki çaresizlik Türkiye’nin tezlerini iyi anlatmasından, içerideki dayanışma milletimizin inancından geliyor. Bu inancı ve dayanışmayı güçlendirmek zorundayız. Çünkü Türkiye büyüdükçe kavga daha da büyüyecektir.
Bu tarihi kararı alan ve uygulayan, bütün dünyada hayranlık uyandıran liderliğini ve tarih yapıcı gücünü bir kez daha sergileyen Başkomutan Erdoğan’a Allah güç versin.
Cephedeki bütün askerlerimize, onlarla birlikte savaşan Suriye Milli Ordusu’na zafer nasip etsin.
ONLARA DESTEK OLMAK BOYNUMUZUN BORCU..
Harekâtı yöneten Savunma Bakanımız Hulusi Akar ve ekibine, Türkiye’nin haklı davasını dünyaya anlatmak için çırpınan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve ekibine, diplomasi cephesinde mücadele veren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve ekibine destek olmak boynumuzun borcudur.
Ayağımız bu topraklarda sabittir. Asla sendelemeyeceğiz.. Dünya karşımıza dikilse burada sabit kalacağız. Kendini bu vatana bağlı hissedenler, yeni yükseliş döneminin kurucu kuşağıdır.