Beterin de beteri var!
Bu gidişin sonu nereye varacak bilmiyorum. Yazık ediyorlar, yazık oluyor bu millete, bu ülkeye. Biz “dünya 5’ten büyüktür” diye birini seçtik, onun adamları bizi DSÖ, FDA, Bill’in adamları, Elon Musk çetesine, Huawei’nin adamlarının eline bıraktılar!
Kanada Başbakanı Trudeau: “İngiltere aşılamada başı çekiyor ve sert kısıtlamaları hâlâ sürdürmelerine rağmen çok ciddi bir üçüncü dalga ile karşı karşıyalar. Yani, aşılar işe yaramıyor. Hatta tam tersi bir etki söz konusu. Aşılar salgını sürdürmek için” diye açıklama yaptı geçen gün. Adamın Türkiye’den haberi yok. Trudeau’nun anladığını Ankara’da birileri anlamamakta direniyor!
Modern tıp, geleneksel tıp alanında düşünen birçok insan aşıya, maskeye, kapatmaya karşı. Aşının ve uygulanan koruma ve tedavi yönteminin vakayı artırdığı, daha ölümcül hale getirdiği konusunda başından beri uyarıda bulunuyorlar. Daha az oksijenle tedavi nerede görülmüş?!. Bu hali ile maske dayatması bulaşı artırıyor, hastalığa yakalanma riskini artırıyor ve vakaların daha ağır bir hal almasına sebeb oluyor. Zaten ayrıca bir de psikolojik baskı sözkonusu. Her tarafta polis, her tarafta afiş, her tarafta maskeli insanlar. Yazıktır, ayıptır, günahtır ya hu. Bu millet böyle bir zulmü az gördü!
Bu aşılar, mikrobun mutasyona uğramasına sebeb oluyor ve vücud direncini düşürüyor. Ayrıca mikrobun daha fazla direnç kazanmasına sebeb oluyor. RNA, çeşitli mekanizmalarla DNA’ya dönüştürülüp kromozomlara zarar veriyor. Çünkü virüsün bileşenleri olarak yanlış yorumlanmasına sebeb oluyor ve vücudun kendi enzimlerini olumsuz şekilde etkiliyor.
Bize açıklanan istatistik veriler doğru değil, karşılaştırmalı, analitik veriler değil bunlar. Bir yandan durum felaket deniliyor, sonra aşılama ve sağlık hizmetleri övülüyor. Yoğun bakım doluluk olanı ile verilen rakamlar birbiri ile örtüşmüyor. 2017 yoğun bakım doluluk oranı ort. %73, 2018 yoğun bakım doluluk oranı ort. %74, 7 Nisan 2021 itibarıyla %66. Felaket de felaket!. “Pozitifliğinin anlamı belirsiz” PCR testi yaptırıp memleket hasta ilan ediliyor. Allahınızı severseniz, ne yapmak istiyorsunuz.
Bir profesör arkadaş diyor ki, “65 yaş ve üstü ile yine 18 yaş ve altı için yapılan uygulama dünyanın başka hiçbir ülkesinde yok! CoVID bir hastalık ama ağır tablo ve ölümlerin bir numaralı müsebbibi metaflamasyon ile karakterize kronik metabolik hastalıklardır. Bu metabolik hastalıklar özellikle beslenme yanlışları ve aşırı işlenmiş hazır gıdalarla ilişkilidir.” Bu konuda bir şey söyleyen var mı! Gıda Tarım Bakanlığında bir çalışma var mı! Tam tersi işler oluyor.
Tuncay Uludağ ısrarla bir konunun altını çiziyor: “Frekans yükseldikçe, dalga boyu kısalır. Dalga boyu ışık hızının frekansa bölünmesi ile bulunur. (Işık Hızı/Frekans= Dalga Boyu) 299792458 / 80Ghz = 3.7mm Dalga boyu, canlı boyuna ya da hücre boyuna yaklaşınca büyük zarar verir. Hayvan beyninde ek ısı ise hasara sebeb olur. Canlılarda panik ve saldırganlığa yol açar. Aşırı seviyede çöküntüye yol açar. Kısırlık sebebidir. Dişi ve erkek spermlerinin ısı absorbe farkı çok yüksektir. Yani X kromozomları ısıya dayanıklı Y ise yani erkek dayanıksızdır. Bu şu demek oluyor, manyetik alana çok maruz kalanın ya sadece kızı olur ya da hiç olmaz. Olanda da sakat olma riski olur. Müjde, 5G kapınızda. Huawei bunun için çalışıyor. Nokia bugünlerde 80 Ghz taşıyıcılı Baz İstasyonlarını tanıttı.”
Evet ölümü hayat ve mutluluk garantisi ile pazarlıyorlar. Sadece “Akıllı şehirler” projesi ile sokakları değil, “Akıllı Ev” projesi ile evleri, “Daha akıllı insan” için (!) Transhümanizm projesi kapsamında, Neuralinkler ve Nesnelerarası iletişim yolu ile insanları Siborg haline dönüştürmek için beyne ve deri altına Chip takma çalışmalarını başlattılar bile. Biz aşı karnesi, HES kodu ile adım adım bu cehenneme doğru yol alıyoruz! Baz istasyonları, yer altından gelen fiber kablolar ile merkeze bağlanırdı. Telefonlara ise bu fiber kablolar üzerinden aldığı interneti ulaştırır. 5G ile bu yapı tamamen değişiyor. Güle oynaya Bill’in adamlarının cehennemine doğru sürükleniyoruz!
Bakın bu 5G, CoVID’in işbirlikçisidir. Aynı tezgahlarda üretilmiştir. Aynı büyük resmin parçasıdır.
Daha önce “uyduruyor” diye beni kınayanlar, şimdi “Dilipak haklı çıktı” diye haber yapıyorlar. “ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’da görevli bilim insanları Kovid-19 salgınıyla mücadele kapsamında mikroçip geliştirdi. Savunma Ar-ge Projeleri Dairesi’nde (DARPA) görevli bilim insanları, koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında ürettikleri cihazda, deri altına sokularak koronavirüs enfeksiyonunu tespit edebilecek bir mikroçip geliştirdi”. Olan olduktan sonra, bad-el harab-ül basra, haklı çıkmam neyi değiştirir ki!
Biz de suçluyuz..
Bu yanlışlara karşı sesini yükseltecek ilim adamı, kanaat önderi, STK temsilcisi, işadamı, bir avuç insandan başka kimseden ses yok!
Bu tedbirler, bu ilaçlar, bu aşılar, CoVID denilen o ne idüğü belli olmayan mikrobdan daha tehlikeli ya da onu üretenlerin planladıkları aynı tezgahın 2. Etabını oluşturan şeyler. Bu mikrop biyolojik bir ajan. Bu bir pandemi değil, biyolojik savaş. Ben bir gazeteci olarak haklı çıktım demek için söylemiyorum bunu. Sıradan bir habercilik değil. Bir felakete doğru sürükleniyoruz. Bu çığlığı duyun!
Dün ırkçılık tehdidi ile Osmanlıyı yıkmak için, birlik ve beraberliğimizi bozmak için her türlü fitne ve fesadı örgütleyenlere karşı 6 Mart 1913’te millî şairimiz Akif şöyle haykırıyordu:
“Artık ey milleti merhume, sabah oldu uyan! / Sana az geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan?
Ne Araplık ne de Türklük kalacak, aç gözünü! / Dinle Peygamberi zîşânın ilahi sözünü.
(…) Veriniz baş başa, zira sonu hüsranı mübîn, / Ne hilafet kalıyor ortada, billahi ne din!
Medeniyet size çoktan beridir diş biliyor, / Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
(…) Ne bu şûrîde siyaset ne bu fasit dava? / Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz, / Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!”
Bugün o “haydut” kim? Yine “ıslah edici” rolündeler ve oysa ifsad ediyorlar! “İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridirler”. Akif o gün bu satırları batının kışkırttığı tefrika için yazmıştı. Bugün batıdan başka bir tehdit geliyor ve daha az tehlikeli değil. “Medeniyyet denilen maskara mahluku görün” artık! Yoksa, biz böyle kaçtığımızı sandığımız şeye doğru koşmaya devam edecek olursak, gelecek günler geçen günleri aratabilir. Selâm ve dua ile.