Buruk bir bayram
Son yılların en hüzünlü bayramlarından birini yaşıyoruz.
Korkarım bu sentetik et ve iklim fitnesi yüzünden Kurban Bayramı daha zor geçecek..
Her sene bayram namazlarını açık alanlarda kılma geleneğini canlandıralım derken pandemi yalanı ile onun da önüne geçtiler. Pandemi, sadece ekonomi ve eğitimi değil içimizdeki bazı insanların kadere, rızka ve ecele imanlarını da yaraladı sanki. Mayıs ayı çok hareketli geçecek gibi gözüküyor.
1 Mayıs öncesi, Kavala kararı sonrası Gezi benzeri yeni olaylar endişesi yanında bir de “İstanbul Sözleşmesi” ile ilgili Danıştay’da duruşma vardı. Bayram namazı sessiz-sakin kılındı, zaten hava şartları da açık havada kılmak için müsait değildi.
Farkındasınız sanırım, bayram trafiği bu sene eskisi gibi değildi. Ne otobüs ne de uçak fiyatları mevcut ekonomik durum da göz önüne alındığında hiç uygun değildi. Özel otomobille bile şehirlerarası yolculuk orta gelir grubu için lüks haline geldi. Siyaset de sanki bu sene bayramlaşmaya pek istekli değildi. Bayram mesajları da donuktu sanki.
Biraz da insanlar bayram sonrası ekonomik ve siyasi durumla ilgili endişeliydiler..
İstanbul Sözleşmesi fitnesi birkaç yıldır, milyonlarca aile için kâbusa döndü. Çocuklar ve akrabalar birbiriyle davalı-davacı oldular. Lanzarote ve “Toplumsal cinsiyet” fitnesi de gençliği bitiriyor.
Fuhuş ilk kez bu kadar aleniyet ve yaygınlık kazandı. Allah’ın lanetlediği bir iş birileri için “Onur” vesilesi oldu.
Kadir gecesi, “Allah kabul etsin” diye kadeh kaldırıyor birileri.
“Hayvan hakları yasası” çıktı hayvanlar saldırmaya başladı ne oluyorsa.
Arapça “Fe eyne tezhebun” diyoruz olmuyor. Zaten “Bu gidiş nereye” diyorsunuz, adam “hava almaya çıktım” diyor.
“Que vadis” desen “Hı!” diyor.
Bu İncil’de de sorulur aslında. Kimi laik, kimi seküler, kimi deist, kimi agnostik oldu. Bu sorunun cevabını bilmiyor insanlar.
Komünistler “Materyaller” üzerinde düşünüyordu. Bir “Meta”ya takılıp kaldık. META değil hani şu MetaVerse’nin Meta’sı değil bizimkisi. Bizimki alınıp satılan “Meta’”. Emtia: Arapça “meta” kelimesinin çoğulu, ticareti yapılabilen, alınıp-satılan, üretilen ya da toplanan, işte biz Meta’cılardan olduk. “Meta” tüm mal ve ürünlerin genel adıdır. Paranın, meta’nın, ona sahip olanların peşinde koşuyoruz. Akıbetimiz de, onların akıbeti gibi olacak bu gidişle. Bu gidiş oraya. Bu konuda çağ atlıyoruz, savunma sanayimiz, yollarımız, tünellerimiz, şehir parklarımız ve şehir hastanelerimiz var yerli ve milli! Uzaya çıkacağız, 5G’lerle donatacağız yurdu bir baştan bir başa. Az zamanda büyük işler başardık, milyonlarca genç var DEİST artık.
Bu dünyevi kazanımlar hiçbir şey değil ama kaybettiklerimizle karşılaştırınca insan bayram edemiyor sanki. Nefretimiz sevgimizden, gazabımız merhametimizden büyük gibi. Korkularımız umudumuzdan büyük olmamalıydı. Bayrama giderken, son bir hafta içinde İslam dünyasının gündemine bakın. Bizler âlemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. KKTC’ye bakın, bölgemize, dünyaya bakın. Filistin’e bakın, Suriye’de canlı canlı çukurlara doldurulan insanlara bakın. İslam dünyasının dağınıklığına bakın.
Neyse siz bayramda da sakın maskenizi çıkartmayın, sosyal mesafeye dikkat. Yerli ve milli aşınızı daha olmadınız mı yoksa.(!?) Kadınlaaaar! Üniversitelerimizin desteğinde yapılacak “Toplumsal cinsiyet adaleti” konferansına hazır mısınız!? Sahi ne olacak bu Müslümanların, İslam dünyasının, insanlığın hali. Aile ve gençlik nereye gidiyor! Devletin hali malum. Medyanın da. Sermaye ve siyaset, bürokrasi, akademi, medya, söz konusu olan batıdan gelen taleplerse, hepsi bir koro halinde, aynı şarkıyı söylüyorlar. O takdirde yok birbirlerinden bir farkları, tek farkları adları. İstisna dışında hepsi aynı. İnsanlara duymak istedikleri şeyi söylüyorlar, gerçek niyetlerini kapalı kapılar arkasında dostları ile fısıldaşıyorlar. Allah onları görmekte, duymakta, bilmektedir ve onlar için can yakıcı bir azap vardır, elbet, bir gün, mutlaka!
Bayram öncesi iki “çok önemli”(!?) olay yaşandı: Bir futbol karşılaşması ve bir de 1 Mayıs.. Her ikisinde de insanlar gürültülü bir şekilde sokaktaydılar. Biz bayram namazında sessizdik. Duadaydık, insanlığın geleceği için, İslam dünyası ve ülkemiz, halkımız için. Yalnızdık, ama şükür ki, bizim sahibimiz vardı. O da kadir-i mutlak ve bir olan, din gününün sahibi Allah’tı! “Faydasız bilgiden Allah’a sığınırım” diyen bir peygamberin ümmeti olarak insanlar ne kadar anlamsız, boş işlerle meşguller. Nasıl faydasız işler uğruna bol bol para harcıyorlar. Aynı coşkuyla, mazlumların, yoksulların, açların, dulların, yetimlerin yardımına koşmuyorlar. Onları sana hava ediyoruz Rabbim. Biz onlardan beriyiz. Dünya hayatını oyun ve eğlence zannedenlerin sergiledikleri manzara utanç verici. Onları sana havale ediyoruz. Kimi de çıkıyor, milletin parası ile “Ramazan eğlencesi” diye dansöz oynatıyor, kimi kadir gecesi kadehini kaldırarak, dinle alay ediyor. Birileri de çıkıp iftar veriyoruz diye, “Biyolojik insan neslinin sonunu getirmekten”, insanın tanrılaşacağı yeni bir evrim sürecinden söz eden bir inkârcıya dua ediyor. Onlara dua edenler ve onlara amin diyenler, onlarla haşrolsunlar. Kim kime yardım ediyorsa, onlara onlardan bir pay vardır. Kim zalimlere yardım ediyorsa, onları yakacak ateş, onlara yardım edenlere de dokunur.
Birçok İslam ülkesinde durum farklı değil. Al Suudileri vur Mısırlılara. Suriye rejimi ya da bir başkası, say say bitmez. Bunların kimi hırsız, kimi zalim, kimi ahlaksız.
Temiz kalabilen o kadar az ki! Birçoğu da münafık.
Biz âlemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmetiyiz. Bizim peygamberimiz ahir zaman peygamberi. Fitne zamanıdır. Onun için çok dikkatli, sabırlı olmalıyız. İmanı muhafaza bile büyük bir başarı gerektiriyor. Bilelim ki, “iman ettim demekle yakamız bırakılıvermeyecek”. Çokça tevbe edelim. Sabırlı olalım. Tefrikaya düşmeyelim. İstişare ve şura’dan ayrılmayalım. Akraba ve komşularımızdan başlayarak ulaştığımız herkesi hakka davet edelim. Cahillerden ve zalimlerden uzak duralım.
Sağlığımıza; yediğimize-içtiğimize, ilaç, kozmetik, diğer kimyasallar, akıllı(!?) otonom sistemler konusunda dikkatli olalım inşallah. Kâfirler, münafıklar ve fasıklar bize bir haber getirdiklerinde hemen inanmayalım.
Selam ve dua ile.