Dünya nereye gidiyor?
1. dünya savaşının 100. yılında olacaklara hazır mısınız?!. Dünya ve bölgemiz şiddetli bir türbülansın eşiğinde. Türkiye olarak, karanlık bir gecede, çalkantılı bir denizde, doğru yönde ileri doğru yol almaya çalışıyoruz.
Bu kriz kapitalizmin krizidir. Kapitalizm bütün kavramları ve kurumları ile birlikte çöküyor. Dünya tarihi bir kavşak noktasında. Gelecek geçmişten çok farklı olacak. Bu süreçte, din, tarih, gelenek, ekonomi, siyaset, aile her şey değişecek. Eğitim, sağlık, gıda, haberleşme, STK’lar, hayat tarzı, neredeyse değişmedik hiçbir şey kalmayacak. Para değişecek, ev, iş, yol, ulaşım araçları her şey.. Tarım, sanayi, hizmet sektörü değil sadece, yasama, yürütme, yargı, yerel yönetimler, meslek örgütleri, özgürlük anlayışı, demokrasi.. Hümanoidler geliyor. Uzaylılardan önce onlar işgal etmeye başladı bile dünyayı. Genom hayatın özüne dokunacak. Siborglar aramızda artık. “İnsanımsı canlılar” için çok beklemeyecek insanlar. Bilgi guruları, bilgi aristokratları yeni egemen sınıfı oluşturacaklar.
Allah servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında dönüp dolaştıracak ve zenginlik coğrafya ve halklar olarak el değiştirecek.
Göz göre göre yeni bir dünya savaşına doğru sürükleniyoruz. Çok insan ölecek. İnsanlık çok acı çekecek. Bir meteor sağanağı gibi bir cinayetler sağanağına giriyoruz sanki. Avrupa, ABD de dahil buna. Biz faili meçhuller dönemini yaşadık daha önce. Kaşıkçı olayı da Suudi versiyonu bunun. Kaşıkçı ne ilk ve ne de son örnek.
3. dünya savaşı belki de başladı. Eğer başlamadı ise, kimse savaş sonrasını göremediği ve kendi geleceğinden emin olamadığı içindir. “Dehşet dengesi” birilerinin gözünü korkutuyor. Bu anlamda en zenginlerle en fakirler arasında çok fazla bir fark kalmadı. Çok basit bir şekilde ve çok kısa sürede, çok düşük bir maliyetle üretilecek biyolojik, kimyasal silahlar, elektronik manipülasyonlar ve EMT’lerle güçlü, zengin, büyük ülkelerin altı üstüne getirilebilir.. Birilerinin Atom bombası ile birilerine verdiği zarardan daha fazlası o ülke halkının diğer ülkelerdeki bakiyeleri tarafından hedef ülkelere verilebilir.
Birbirimize dünyayı cehennem etmek hiç de zor değil. Yeni bir dünya savaşı, kazananı olmayan bir savaş olabilir. Sonunda biri daha şanslı gibi gözükse de tarafların ödeyeceği bedel çok büyük olacaktır.
Bugün savunma ve silah açısından şöyle bir “asimetrik denge” var: ABD tek başına dünyayı cehenneme çevirecek bir güce sahip, ama aynı zamanda, birilerinin kaybedecek fazla bir şeyleri yok. İşte onlar, o kaybedecek çok şeyleri olanlara onların hayal bile demeyecekleri zararları verebilirler. Onları kendi silahları ile vurabilirler.. Ölen ölür belki ama, o zafer kazandıklarını zanneden kalanlar içinde korku dolu bir gelecek, acılarla dolu bir dünya miras kalabilir..
Şunu görelim, anlayalım artık: Böyle bir dünya sürdürülemez. Evet “Dünya 5’ten büyüktür”. Ama tek gerçek bu değil. 1. ve 2. Dünya savaşından sonra kurulan düzen adil değil. Dünya gelirinin yaklaşık yarısı doğrudan ve dolaylı olarak ABD’ye gidiyor. Geri kalan yarısının yarısı Avrupa’ya, geri kalanın yarısının yarısı Çin, Japonya ve Kore’ye. Geri kalanı tüm dünyaya! Böyle bir dünya sürdürülemez.
Toprak olarak, yaklaşık dünyada yaşayan dört insandan birinin, üç Müslümandan birinin yaşadığı Hindistan’ın sahip olduğu toprak, Dünyada yaşayan dört insandan birinin yaşadığı Çin’in sahip olduğu toprağın yarısı değil.
Öte yandan; dünya nüfusunun yaklaşık yarısının yaşadığı bu iki ülkenin sahip olduğu toprak, 170 milyonluk Rusya’nın sahip olduğu toprağın yarısı kadar değil..
Grönland 3 milyon km. kare, görsel olarak dünya haritasında, Avustralya’nın iki katı gibi gözüküyor. Ama Grönland 7 milyon km. kare. Kanada, Kazakistan.. hangisini sayalım ki. Afrika’da kaç kişi yaşıyor, onu bile bilmiyoruz. Rakamlar kilise raporlarından damıtılmış.
ABD’deki bombalı paketler, Avrupa’daki arkası arkasına patlak veren suikast girişimleri durduk yerde olmuyor. ABD ve AB ülkelerinde yeni bir terör dalgası ile faili meçhul cinayetler hiç de sürpriz olmayacaktır. Ya da yeni 11 Eylül’ler.
2019 kolay geçmeyecek gibi. Öncü sarsıntıları bugünden başlayarak hissedecek ve göreceksiniz.
İnsanlar aslında depremi hisseden kediler, kuşlar gibi, “geliyorum” diyen felaketi hissediyorlar ama anlamlandıramıyorlar sanki. Ekonomik ve siyasi krizden daha vahim bir kriz dalgası geliyor.. Bunun tedirginliğini aile ve gençlerin agresifliklerinde, beklenmedik tepkilerinde görebiliyoruz. Deizm gibi akımlar, Hedonizm, Agnostizm, tatto, piercing, LBGT, uyuşturucu ve alkol kullanımındaki artışlar, genel olarak daha asabi tepkiler vermemiz, biraz biyolojik, biraz psikolojik, biraz da şuuraltımızdaki tepkiler olsa gerek..
Düşünsenize ABD’de her yıl 50.000 küsur insan intihar ediyor. Bu sayı giderek artıyor. Bunlar başarılan intihar sayısı, başarılamayan-kurtarılanların sayısı çok daha fazla. Bir de bunlar doğrudan ve açık bir şekilde “intihar” olarak tanımlanan, raporlanan vakalar. Yoksa, kişiyi intihara sürükleyen şartların sebeb olduğu ve ölümle sonuçlanan daha birçok vaka var. Aşırı alkol ve uyuşturucu alıp, otomobile biniyor. Ölüm sebebi trafik kazası olarak kaydediliyor. Ya da alkol alan biri bir kavgaya karışıyor ve çıkan çatışmada yaralanıyor, sakat kalıyor ya da ölüyor. Kayıtlara öyle geçiyor. Yoksa yılda 15.000 de silahlı saldırı sonucu ölüm vakası yaşanıyor. Çoğu yaralanıyor ve sakat kalıyor. ABD’nin nüfusu Türkiye’nin dört katı gibi bir şey. Yani Türkiye’ye kıyaslarsak 12.500 intihar, 3.500-4000 silahlı saldırı sonucu ölüm olması gerek yılda. Batı cephesinde durum bu ve bu durum giderek daha da kötüleşiyor. Bu intiharların ve saldıranların, saldırıya uğrayanların büyük bir bölümü, sınır ötesinde görev yapan askerlerden oluşuyor..
Değişim istiyorduk değil mi? Evet, bir yandan değişim kaçınılmaz, öte yandan bu değişim sürecinin dünyaya çok ağır bir bedeli olacak. Asırlar süren bir yağma öyle bir anda sonra ermeyecek, yıkılışı kolay olmayacağı gibi yerine yeni bir nizam inşa etmek de öyle çok kolay olamayacak.
Hep söylüyorum, Batıda intihardan ölen insan sayısı Doğuda terör ve savaşta ölen insan sayısından fazla. Batıda aşırı beslenmenin sebeb olduğu obeziteye dayalı hastalıklardan ölen insan sayısı, Afrika’da acından ölen insan sayısından fazla..
Tekrar söylüyorum; bir yerlere doğru sürükleniyoruz. İnsanların çoğu bu kötü gidişin farkında değil.. Bunu söylerken sizi korkutmak ve umutsuzluğa sevk etmek de istemiyorum. Şüphesiz ki, geleceği yalnız Allah bilir. Ben görünen köyün hikayesini anlatıyorum. Mekerallah, Allah tuzak kazanları görüyor ve O, tuzak kazanların tuzaklarını başlarına geçirecek olandır ve Allah hafızdır. Kendi dinine hizmet edenleri muhafaza eder. Değil mi ki, bizim bir kaderimiz, rızgımız ve ecelimiz var ve onu Allah’tan başka kimse değiştiremez. O zaman ne gam! Selâm ve dua ile.