FUTBOL, FUTBOL, FUTBOL!
Futbol ve şike…
“Futbolla yatıp kalkmaktan gına geldi” diyen varsa pek haksız sayılmaz. Futbolda dünya kupası maçlarının bazılarını izlerim. Türkiye’nin milli maçlarını da izlemek için özel gayret gösteririm. Bunun dışında “sözde Fenerbahçeli olmak” gibi bir özelliğim de var…
Futbolla alakam bununla sınırlıdır deyip de “alay konusu olmak” gibi bir kaygı da taşımıyorum. Benim gibi fanatik taraftar olmamak veya takım tutmamak gibi ayrıcalığı kendilerinde gören önemli bir kesim var. Duyarlı bir kesim…
Futbolun kendisiyle hiçbir sorunum yok. Sorun olması bir yana sempatim var. Kaldı ki bana fırsat verilseydi belki de büyük bir futbolcu olurdum, kim bilir!
Sorun; futbolun dışından, futbolla ilişkilendirilen konularda…
Bir kere futbolun dışında futbolun “kumar” boyutu var. Bu birincisi ve bu çok önemli!
Havadan para kazanma, emeksiz zenginleşme hayali…
Spor Toto, Spor Loto, İddia vs…
İnsanların “spor” adı altında genç yaşlı demeden kumara teşvik edilmesine inancım müsaade etmez!
İkinci en önemli husus ise; yine futbol oyununun paralelinde gelişen “şiddet” olaylarıdır. Futbolun çeşitli suç aletleriyle “suikasta” kadar götürecek kriminal boyutu var…
Futbolun özünde barış, kardeşlik ve centilmenlik ilkeleri varken, “düşmanca” tavırların nedenlerini araştırmak durumundayız. En azından kafa yormalıyız…
Ortada “şiddet” varsa, bu şiddet, bir boşluktan kaynaklanmaktadır. Bunun adı manevi açlıktır…
Üçüncüsü ise; futbolda ‘fanatizm’dir. Bu fanatizm, ülkenin gerçek problemlerini unutturacak, uyuşturucu etkisi olan bir hastalıktır. Çok önemli toplumsal reflekslerimizi fanatizme kurban veriyoruz. Mesela; bir yandan açlıktan ölen milyonlarca insan varken, onların içinde bulunduğu şartları hayal bile edemezken, diğer yandan futbolcuların transfer ücretlerinden aldıkları milyon dolarlar hakkında en ayrıntılı yorumları yapabiliyoruz. Bu transfer ücretlerini konuşurken, bu paralarda dünyadaki açların da hakkı olduğunu idrak edemiyoruz…
Futbol fanatizminin bir uzantısı olarak ülke meselelerini ele alış biçimimizde çok önemli! Ülke sorunlarının birinci gündemini futbol belirlediği için gerçek meselelerde araştırma ruhunu da kaybediyoruz. Tartışmalarımız ve yorumlarımız takım tutarmış gibi yüzeysel kalmaktadır…
Çocuklarımızın taze dimağlarına “ahlak ve maneviyat” ilkelerini nakşedeceğimize, biz, bu dimağları daha çok futbol fanatizmi ile meşgul ediyoruz…
Çabuklarımıza varlık sebebimizi nasıl anlatacağımız hususunda kafa yoracağımıza, “damarlarına” kadar fanatizmi öğretiyoruz. Sonra çocuklarımızda sonu gelmez tatminsizliklerin, boşluğun olacağını hesaba katamıyoruz…
Artık çocuklarımız için “akıllı olmanın ölçüsü” futbol olmuştur. Futbolla ilgilenmemenin karşılığı “ot” olmaktır…
Futbolla çocuklarımızın enerjisi tüketiliyor…
Futbolla çocuklarımızın zihinleri işgal ediliyor…
Yetişkinler futbolcu transferlerini, milyon dolarları konuşmakla yorulmuyor. Oysa ebeveyn ve yetişkinler bilimsel transferlerden alınan paraları konuşmalıydı. Çocuklarına bu transferleri örnek olarak sunmalıydı…
Bir örnek olsun diye söylüyorum; hatırlayacaksınız 2001 yılında ünlü Kalp Damar Cerrahı Profesörü Bingür Sönmez, Florance Nightingale Hastanesi’nden İstanbul Memorial Hastanesi’ne 1 milyon dolara yatırım transferi karşılığında sözleşme yapmıştı. Bir bilim insanı için ilk kez bu kadar yüksek meblağ konuşuluyordu. İsterdik ki çevremizde de hep bu tür transferler daha fazla konuşulsun ve çocuklarımıza ışık olsun!
Futbolcuya verilen para ile bilim insanına verilen parayı kıyaslayın ve bilim insanı ile futbolcu arasındaki transfer ücretinin farkını futbol fanatizmine mahsup edin…
Acı gerçek bu…
Dördüncü mesele ise; “şike” meselesidir. Şikenin haksız bir kazanç olduğunu, her türlü haksız kazancın da metodolojik olarak dinde yasak(haram) olduğunu, gayri ahlaki bir durum olduğunu bir şekilde herkesçe biliniyor. Şikenin din boyutunda günah ve yasak olduğunu bilmek için akademik din-ahlak eğitimine, popüler fetvalara ihtiyacımız yok. Ama bir şeye çok ihtiyacımız var. Futbolun bu şartlarda caiz olup olmadığını söyleyecek bir fetvaya ihtiyacımız var!
Futbol oyununun kendisi dinen caiz olduğu, oyun oynamanın hiçbir sakıncası olmadığını, bilimsel tabiriyle “haram liaynihi” olmadığını, ama bunun dışında “kumar, şiddet, fanatizm, şike” gibi unsurları da taşıması halinde futbolun bu yönüyle “haram ligayrihi” olduğunu açıklayan bir din bilgini kolay kolay revaç bulmuyor! Din bilginlerinin fetvaları popülizmin ötesinde olmalıdır. İnsanlar neyin Haram(yasak) ve neyin helal olduğunu bilirlerse; şiddetten, kumardan, şikeden ve fanatizmden olabildiğince uzaklaşır. “Bunu vazedecek spikerler olmalıdır” dersek, “laiklik” devreye girer değil mi?
Futbol bu yönüyle "haram mı, helal mi" siz karar verin. Hadi iyi seyirler…