Göründüğünden daha yakın!
Suriye’deki ABD askeri konvoyuna öncülük yapan komutanın aracının aynasında, özel olarak yazılmış kalıcı bir yazı dikkat çekiyor: “The new world order is closer than it appears”. Yani “Yeni dünya düzeni göründüğünden daha yakın!”
İşte işin “bam noktası” burası: “Yeni dünya düzeni beklenenden daha yakın!”. Yani birileri kıyamet savaşına hazırlanıyor. Önümüzdeki günlerde şu kelimeleri daha çok duyacaksınız: Mehdi, Mesih, Deccal, Melheme-i Kübra, Armageddon. Aslında Baba Bush Irak’a girerken “Mesih’in ordusu”ndan söz ediyordu. İran da “Mehdi’nin ordusu”nu sahaya sürmüştü.
Şam insanlık tarihinde, Habil-Kabil olayı ile ilk kanın döküldüğü yerdi. Bugün ise tarihin trajik savaşının adresi olacak gibi duruyor.
Ben size, sizin anladığınız anlamda bir kehanetten söz etmiyorum. “Kehanet” onlar için vahiyle ilişkili bir kaynaktan gelen gelecekle ilgili bir haberdir. Kâhinler, bizdeki “Aziz”lere benzer onların dünyasında.
Katolikliğin kurucusu Tarsuslu Saul, Hristiyan olduktan sonraki adı ile Pavlus’un gittiği yerlere bakın. Madem “Yeni dünya düzeni göründüğünden daha yakın!”, o zaman şu şehirleri takibe alın: İstanbul, Hatay, Tarsus, İzmir, Manisa, Denizli’deki 7 Kilise (Pergamum, Smyrna, Ephesus, Thyatıra, Sardis, Philadelphia, Laodicea). Bursa’da Tiriana (Tirilye) ve İznik, Ankara, Konya, Kayseri, Urfa, Hatay(Antakya), Antalya, Muğla, Maraş, Antep, Kilis.. Bu şehirlere dikkat edelim. Gelen-gidene bakalım. Bunların ne anlama geldiğini anlamak için Yuhanna Vahyi ve Saul (Nam-ı diğer Pavlus) hayatına bakmak gerek.
Saul ya da Tarsuslu Pavlus, miladi 1. asırda yaşamış, Ferisi Yahudilerinden bir Roma vatandaşıdır. Luka’nın kaleme aldığı İncil’de önemli bir yere sahip olan bu kişi hakkında çok çelişkili bilgiler söz konusu. Yaygın görüşe göre Roma yolculuğuna 59 yılının sonuna doğru başladı. Roma’ya geldiğinde 60 yılının baharıydı.. Luka’nın Elçilerin İşleri 28:30-31’de anlatıldığına göre Roma’ya geldikten 2 yıl sonra Pavlus serbest bırakıldı. Köln ve Strasbourg’dan sonra Sezar’ın öldürdüğü söylenirse de Luka İncilinde anlatılana göre Roma’dan Girit’e gitti. 62-64 yılları arasında 2 yıl Girit’te kalan Pavlus’un yeniden Neron’un adamları tarafından yakalanarak Roma’ya getirilip 64-65 yıllarında idam edildiği kabul edilir. Milattan sonra 5’te Tarsus’ta doğan Pavlus, MS 60’lı yılların ortasında 60 yaşlarında Roma’da öldüğü kabul edilir. Cesedi daha sonra St. Paul Bazilikasına gömüldü.
Yeni Zelanda saldırısı bu işin işaret fişeği olabilir. Bu adam daha önce Türkiye’ye de gelmiş, hem 15 Temmuz öncesi, hem sonrası. MİT, Atina-Selanik-İstanbul üçgenindeki temaslarını inceliyor. Türkiye’de daha birçok ile gitmiş. İsrail’e gitmiş. Hatta Rahip Brunson ile bağlantısı olduğu şüphesi söz konusu.
Adam 72 sayfalık bir bildiriyi dünya gündemine oturttu. Bu bildiride “hedefteki düşman” belli. Harekete geçirilmek istenen taraf da. Avrupalı “Beyaz adam”a hedef gösteriliyor ve “Medeniyetler arası çatışma”ya “hazır ol” deniyor. “Tanrı kıyamete zorlanıyor”. Aslında yapılan iş bir “işaret fişeği”nin ateşlenmesidir. Hedefteki düşman, Müslümanlar, İslam dünyasının şahsında Müslümanlar, genelde ise ötekiler, yabancılar, göçmenler. Yahudiler ve Hristiyanlar dışında kalan herkes. Adam açıkça bizi düşman ilan ediyor. AB ve NATO’dan ihraç edilmemizi, düşman ilan edilmemizi istiyor.
Bunun arkasında kim var diye sormaya gerek yok, BÇG’nin arkasında, FETÖ’nün, PYD’nin, PKK’nın DAEŞ’in, Sisi’nin arkasında kim varsa onlar var.
Mesela niçin oraya Merkel’in adı sıkıştırılmış! Almanya deyince düşüneceksiniz. Tek bir Almanya yok. Almanya işgal altında bir ülke. Perdeyi çekerseniz arkasında ABD, İngiltere ve Fransa’yı görürsünüz. Ve tabi ABD ve İngiltere’nin, Fransa’nın olduğu yerde tabi ki İsrail de vardır. Vestfalya deyince Vatikan’ı, Vatikan deyince İtalya’yı da bu daireye eklemeniz gerek.
Zaten Almanya demek aynı zamanda ABD, İngiltere, Fransa, İtalya/Vatikan ve İsrail demektir. Bu derin koalisyonda olmayan yok. 6 tane Almanya var. Almanya’nın “tahtında müstetir” ülkelerin “tahtında müstetir” daha onlarca ülke var! “Almanya” deyip geçmeyin, “Almanya var Almanya’dan içeru”.
Bu saldırının bir sonraki adımında hedef Almanya olabilir. Neonazi örgütleri Almanya’da çok güçlü. Bunlardan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütü en meşhurları. 4 Aralık 2018’de Almanya’da haklarında tutuklama kararı bulunan 467 aşırı sağcının izini kaybettirdiğini açıklamıştı Amerika’nın Sesi. 2014’te 253 faşist izini kaybettirmişti. Bunlar başka bir isimle dünyanın bir başka yerinde faaliyetlerini sürdürüyor olabilirler.
Almanya’ya dikkat etmek gerek. Fransa’daki sarı yeleklilere benzer sokak eylemleri Almanya’ya ve İtalya’ya sıçrayabilir. Almanya Protestan, Fransa Laik, İtalya Katolik. Bu üçgenden çok iş çıkar. Zaten İsrail, Mescid-i Aksa’ya saldıracaksa, bir adım sonrası Kıyamet ve Doğuş kilisesi olacak. Müslümanları ve Hristiyanları bir şekilde kendi içlerinde ve birbirine düşürmek gerek!?
Yani Merkel’in işi zor. Eğer Filistin ve Türkiye’de askeri, siyasi ve iktisadi bir kriz olacaksa, Türkiye üzerinden Avusturya ve Almanya’ya bir göç dalgası gelebilir. Onun için bu bölgede hassasiyetin artırılması, yabancı düşmanlığının körüklenmesi için birileri iş üzerinde olabilir.
Yeni Zelanda canisi, bakalım mahkemede ne diyecek. Avukat istemiyor, pişmanlık duymuyor. Aksine saldırılarını sürdürüyor. Yabancı işçi çalıştıran kuruluşları tehdit ederek, onların işten çıkarılması yönünde bir mesaj veriyor. “Onlara karşı tepkimiz çok sert ve acımasız olacak. Avrupalılar yerine göçmenleri tercih eden şahıs, şirket sahibi, şirket yöneticisi, kamu görevlisi, kim olursa olsun bu hainleri yok edeceğiz” diyor.
Alman ırkının “Beka sorunu” yaşadığına ilişkin haberler de Alman sosyal medyasında sıkça tartışılıyor. Bu anlamda eş zamanlı olarak Türkiye’de “Beka sorunu”nun tartışılıyor olması düşündürücü.
Bu süreç NATO’yu da, AB’yi de, BM’yi de, uluslararası düzeni de zora sokar. Bu da “Tanrıyı kıyamete zorlayanlar” açısından özel bir anlam taşır. Tabi eş zamanlı olarak “Yeni dünya düzeni” açısından iddia sahibi her ülkeyi ve hareketi yakından ilgilendirir. Yani buradan yola çıkarak Yeni Zelanda saldırısının arkasında herkes olabilir. Yukarıda adı geçen ülke ve örgütler de bu süreçte kendi içlerinde bir birlik ifade etmiyorlar. Tek bir ABD’de yok, tek bir İngiltere de. Ve aralarında örtülü bir savaş da sürüyor. Herkes bir yandan da değişen şartlara uyum için multi disipliner politikalar kurguluyor. Aktif denge politikası izliyor. İngilizler bir yandan Rusya, öte yandan Çin’le bir araya gelmeye çalışırken, Almanlar da bir yandan Fransa ile öte yandan Rusya ile dirsek temasını kaybetmemeye çalışıyor. Kambersiz düğün olmayacağı gibi, bu tür işlerde İsrail olmadan olmaz. Ama onlar bir yandan ABD, İngiltere ve AB ülkelerini arkalarına almaları gerekiyor, öte yandan bu gerilim süreci devam edecek olursa ya da kontrolden çıkacak olursa bu işin yabancı, göçmen karşıtlığı, Yahudi düşmanlığına dönüşmesinden kaygı duyuyor..
Dünya, bölgemiz ve ülkemiz zor bir sürece giriyor. Herkes dikkatli olmalı. Kışkırtmalara gelmemeliyiz. Fasıklar bir haber getirdiklerinde hemen inanmayalım. Paniğe kapılmayalım. Sonunda bugünler de geçer ya hu! Hem değil mi ki, bize şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. O zaman ne gam. Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, Kadir-i Mutlak bir Allah var! Selam ve dua ile.