Harari ne demek istiyor?
İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari, Davos’un demirbaşlarından. İnsanların chiplenmesi konusunu yıllar önce Davos’ta ilk gündeme getirenlerden biri de o idi. Cüneyt Zapsu da canlı yayında Harari’nin konuşmasını yorumlamıştı hatırlarsanız. O gündeme getirmişti. Harari geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği CNN’deki röportajında yine önemli açıklamalarda bulundu ve “insanlar yakın zamanda ‘salgın hastalıklardan korunma’ adı altında özel hayatlarına ilişkin bütün bilgilerden vazgeçmek zorunda kalabilirler” dedi.
“Homo Deus / Yarının Kısa Tarihi” ve “Sapiens” gibi kitapların yazarı olan İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari, CNN ile gerçekleştirdiği röportajda dünyayı etkisi altına alan koronavirüsün üstesinden gelme yolları ve gelecekte oluşturabileceği muhtemel durumları yorumladı. Harari, izolasyon ile virüsün durduralamayacağını, bu salgını kontrol edebilecek bir liderin olmadığını aynı zamanda salgın ile beraber kişisel gizliliği yok edecek durumları olabileceği şeklinde dikkat çekici iddialar öne sürdü. Ve bir de uyarıda (!) bulundu: “Ya bilime, bilgiye güveneceğiz, ya da hükümetlerin gözetim sistemlerine” dedi!
Harari 2017 başında “İnsanlığın sonunu getirecek insan” diye tanımlanan “Homo Deus”u yazdı. Yani, ‘Tanrı İnsan”ı. ‘Hayvanlardan Tanrılara Sapiens’. Bu kitap yazarına göre “yarının kısa tarihi” ve hedef insanın tanrılaşması. Yani “yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat”.
Ona göre, insanlar artık ahirette bir cennet değil, bu dünyada onu istiyorlar. Göksel bir pasta değil, satın alacağı bir pasta için çalışmak istiyor! Harari’ye göre, insanlar göksel pasta hayali ile oyalanırken, dünyada gelir dağılımı bozuluyor, ideolojik ve politik çatışmalara bir de dini çatışmalar ekleniyor. Adil bir paylaşım için planlı bir üretim şart. Bu da ancak “Tanrıyı yeryüzünden kovmak”la mümkün olacak. Bu hedefe ulaşmak için bu kadar insan çok fazla. Bunun için üretimle. Birlikte insanı üretiminin de planlanması gerek. Bunun için o geleneksel din ve ahlak anlayışından vazgeçmek gerekiyor. İşte Grip 19 ya da bu iklim safsatası bunun için gerekli.
Harari Sapiens’den sonra 21. YY İçin 21 Ders’i yazdı. Adamların bir şeyi gizledikleri yok. Ve bizimkiler kör bir gidişle bu tuzağa doğru koşar adım gidiyorlar. Harari’ye göre “Homo Sapiens ekolojik bir seri katile dönüştü?” İklim’cilerin ana mantığı bu. Bunların durdurulması gerek!
Maske ile başladılar, şimdi çipleyerek manyetik bir tasma takmaya hazırlanıyorlar. Buraya gelirken önce “Para herkesin güvendiği tek şey?” haline nasıl getirildi, ona bir bakmak gerek. Harari bir de feministlerin sorduğu şu soruyu soruyor: “Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?”
Çözüme gelince, insanın din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetten bağımsız bir BİREY’e dönüştürülmesi. Sonuçta din ve ideolojileri kaldırıp, yerine bilim ve teknolojiyi koyarsanız, herkese chip takarsanız, yapay zeka sizin adınıza karar verebilir. Demokrasi ötesi bir toplum düzeni. O zaman güç, savaşa değil mutluluğa hizmet eder. Silahlanmaya gerek kalmaz ve o imkanlar refaha hizmet eder!
Varmak istedikleri yer burası: “Geleceğin dini bilim olacak!” Bill’in adamlarını hor görmeyin, onlar bu anlayışın peşinde yeni Siber Religionsun yeni misyonerleridir!
“Bugünkü biyolojik insan miadını doldurdu” diyor Harari. Yani TransHumanizme ve NeuraLink’e atıf yapıyor. Yeni dünya düzeninin inşasında artık tanka tüfeğe gerek yok. Mikrop yeter. Elektromanyetik silahlar, ışın silahları, kimyasallar ve biyolojik silahlar yeter. En kolayı da “Mikrop”. Sahi Jared Diamond’ın “Tüfek, Mikrop ve Çelik” kitabı bize neyi anlatmaya çalışıyordu? Diamond dinin “örtülü cevaplar”!? verdiği zor sorulara bilim daha net cevap veremez mi idi diye soruyor!
Sahi, “Scientologyist İslam” projesine hazır mısınız! Uyarıyorum, o zaman “Mütrefinlerden” olursunuz! Kim onlar derseniz, nimet ve bolluk yanında, azdırmak, azgınlıkta ısrarcı olmak anlamına gelmektedir. Ayetlerde bu konuda, kendi dinlerinden kopan, geçmişine sırt çeviren yaşadıkları gibi inanmaya başlayan insanlara gönderme yapılmaktadır.
Onlar “yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat hayali kuran, çileyi reddeden, heva ve hevesleri peşinde koşup dünya hayatını bir oyun ve eğlenceye dönüştürmek için koşturan, o dünya haz ve mutluluğu, refahı peşinde koşanlardan söz ediyorum. Kur’an-ı Kerim’de Vakıa/45’de “(…)Çünkü onlar bundan evvel mütrefîn: Keyflerine düşkün şımarık müsriflerden idiler. (…)” İsra 17/16’da toplumda bozulmayı mütref zümresinin fısk fiilleri başlatmaktadır. Türkiye bu duruma nasıl geldi merak edenler bu kaynaklara bir baksınlar. Kitaba göre, “Mütref” denilen varlıklı ve nüfuzlu ‘azgın azınlığa’ bir gün (ahirette) bu bozgunculuklarının ve fısklarının hesabı sorulacaktır. (Enbiya 21/13)
Harari’nin kitabında anlattıklarına göre, doğulu liderleri yakın takibe almışlar, hepsi de bir şekilde bilim, teknoloji, kalkınma, refah, dünyevileşme yönünde desteklenmişler. Türkiye de bu anlamda İslam dünyasına rol model olarak özel bir şekilde ele alınan ülkelerin başına geliyor!
Harari’ye göre 100 bin yıl önce Yeryüzü’nde yarım düzine insanımsı canlı vardı. Ve eğer biz kendimizi yeniden yapılandırmaz, “varoluşumuza yeni bir anlam ve sorumluluk yükleyemez isek bir şekilde bu biyolojik insan nesli yok olacak.
Bu adamlara göre “Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?” Onlara göre insanoğlu varoluşunu (!) sürdürmek için Kimeralar, Klonoidler, Humanoidler, Siborglar bu anlamda kaçınılmaz.
Artık insanlar “Bilimsel bir devrim”le her şeyi yeniden yapılandırması gerek. Değer yargıları, tarım ve toprağa bağlı ekonomiler, yeni uluslararası düzenle birlikte ortaya çıkan sanayi devriminden sonra bilişim teknolojisi ile birlikte hiç eskiye benzemeyen yeni bir durum ortaya çıkıyor.
“Harar” bizde “saman çuvalı’na verilen ad! Yuval “Jübile” demekmiş, “Noah” da Nuh!
Bizimkiler bu adamların peşinden onların gösterdikleri istikamette emin adımlarla ilerlemeye devam ediyorlar.
Bizi “Faiz, enflasyon, kur üçgenine hapsetmişler.
Üretim yapmak isterseniz, onların tanımladığı alanda çalışmazsanız, Nuri Demirağ, Killigil’i hatırlayın.
Erbakan Gümüş motoru yaptı ne oldu.
Kavala’nın babası Lombargini’nin TR temsilcisi idi.
Geldiler Gümüş motoru batırdılar.
Finansman, KnowHow, Teknoloji, hammadde, pazar, maliyet hepsi ayrı bir sorun.
Başkalarının yaptığını yaptığınızda rekabet edebilme ayrı bir sorun, tamir-bakım, sürdürülebilirlik!
Onlar konuşurken, bütün media kamera ve mikrofonları onların önünde hazır. Biz konuşmak için meydan, kürsü bulamıyoruz. Kablolar kesik. Global bir sansürle karşılaşıyorsunuz bugün olduğu gibi.
Onların tenekesi altın, bizim altınımız teneke oluyor. Bugün bazı şeyleri yeniden düşünmemiz gerekiyor. Onların bize açtığı alanda oynayarak onlarla rekabet edemeyiz.
Onlardan aldığımız kavram ve kurumlarla da özgün bir medeniyet inşa edemeyiz.
Onların açtığı yoldan ilerleyerek de Cennete ulaşamayız.
Selâm ve dua ile.