Haydaaa!
Haber şöyle: Türk savaş gemileri Akdeniz’de yabancı bayraklı 7 gemiyi geri püskürttü!
Kim bu ülkeler derseniz: KıbrısRum yönetimiyle anlaşıp Kıbrıs’ın batısında doğalgaz arayan İtalya, Fransa, İngiltere, Almanya ve Malta bayraklı 7 geminin Türk savaş gemileri tarafından geri püskürtüldüğü ortaya çıktı. Tabii böyle bir listede Yunanistan olmadan zaten olmaz.
Siz buna Mısır, İsrail, Suriye’yi de ekleyin, 10 olsun, tam olsun!
Karşı cephede 7 düvel yok, 10 ülke var! Deniz kuvvetleri bu ihlal girişimini engellemiş ve bu ülkelerin geri çekilmesini sağlamış.
Karadeniz’de de sular ısınıyor, Akdeniz’de de.. Ege’de zaten hep sıcak.. Karada da sıcak günler yaşıyoruz.
Bu sıcaklık, sadece Türkiye’ye ya da bölgemize has değil. Dünya çok sıcak günler yaşıyor ve giderek daha da ısınıyor, kış soğuğuna inat! Ve daha da ısınacağa benziyor. Arap yarımadası mı sakin, Kuzey Afrika mı? Asya mı, Rusya mı?
Biliyorsunuz, İngiltere Brexit krizi sonrası Fransa’daki olaylara benzer olayların yaşanması ihtimaline karşı yedekleri göreve hazır olmaya çağırdı.
Bu olaylar sivil toplum refleksi ile oluşan olaylar değil. Kendi içlerindeki soğuk savaş taktiklerinin uygulandığı “Vekalet savaşları”. Suriye’de bu “vekalet savaşları”nın sıcak şeklini görüyoruz.
Bana kalırsa son olarak Afganistan’daki ya da Suriye’deki bazı saldırıların da benzer bir planın parçaları. Göreceksiniz bu kriz daha da yayılacak ve derinleşecek.
May, Macron’un başına gelenlerin kendi başına gelmesinden korkuyorsa, Merkel’de korkar bundan. Bu korkunun yansıması olarak Trump’ın da korkması gerek. Göz ucu ile İtalya ve İspanya’yı da izlemek gerek. Yunanistan’da karışıklık zaten hiç bitmiyor.
Sanırım Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetiminin Ege ve Kıbrıs açıklarındaki taciz girişimleri biraz da içerideki krizi dış tehdit algısı ile kontrol etme çabasının bir sonucu.
Aha size bir çıban başı daha! Doktor diye gelen, kapıyı çalan bu adama dikkat! ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo diyor ki: “İsrail ve Filistin arasındaki ana farkları çözebileceğimiz, dünyayı çok uzun süredir rahatsız eden sorunların giderilmesi için iki tarafın da bir araya gelmesini sağlayabileceğimiz bir noktada olduğumuza inanıyorum.”
ABD burnunu sokuyorsa orada bir sorun çıkacak demektir. Kaşıkçı olayından sonra, Dahlan’ın epey zamandır sesi çıkmıyordu. İş başa düştü demek ki, Pompeo konuştu. Bu konuda Pompeo Suudi veliahd prens ve Sisi’nin başına ekşiyecek demektir.
Zaten sözkonusu haberin devamında onu görüyoruz: Trump’ın İsrail-Filistin meselesinin çözümü konusunda Suudi Arabistan, BAE ve Mısır’la işbirliği içinde. “Yüzyılın Anlaşması” adını verdikleri planının, Filistin devletini kurmak için Sina topraklarının bir bölümünün alınması sözkonusu. Yani bu plana göre İsrail Kudüs’ün tamamını almakla kalmayacak Sina’ya, Suriye, Lübnan ve Ürdün’e doğru da genişleyecek. Bunu kademe kademe yapacaklar akıllarınca. Bu planda Mekke ve Medine de Ürdün’e verilecek. Hatta Batı Yaka’daki yasadışı Yahudi yerleşim bölgeleri de resmi hale getirilecek. Bütün bunlar ne için, kukla bir Filistin devletinin tanınması karşılığında.
Siyonist kahinler sıkıştı. Süleyman mabedinin inşası için öngörülen zaman geride kaldı. Böyle bir planla ortaya çıkıp, bu plana karşı çıkan Filistin halkına ve ona arka çıkan Arap ülkelerine sopa gösterecekler. Onun hazırlığı içindeler.
Planda, yurtlarından çıkarılan 6 milyon Filistinli mültecinin geri dönüş hakkından söz edilmiyor. Birtakım maddi yardımlar ile Kudüs’ün kenar mahallelerinden birinde sembolik olarak başkent olması teklif ediliyor.
Dahlan senaryosunun moderatörü, Yahudi asıllı Siyonist Kushner ile Uluslararası Müzakereler Özel Temsilcisi Greenblatt, “Yüzyılın Anlaşması” planı adını verdikleri projeyi 2018’de açıklamış, Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır, Katar ve İsrail’i ziyaret etmişlerdi. Filistin’i konuşuyorlardı ama Filistinli yetkililerle görüşmemişlerdi. Filistinli grublar da bu teklifi protesto ederek, kesin dille reddetmişti. Şimdi bu ekip yeniden devrede. Trump ve Evanjeliklerin bu projesinin sonuçlarının ne olacağını göreceğiz. Bu projenin aynı zamanda Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Lübnan ve Suriye’yi yakından ilgilendirdiğini de not edelim. Daha önce gündeme gelen “Arap NATO’su” fikri de bu senaryonun bir parçası idi.
Bakın yine Fırat’ın doğusunu, İdlip’i filan konuşuyoruz. PYD’yi unutun. SDG’nin içinde PYD’nin perdelediği bir “Chistianity Army” yani modern bir Haçlı ordusu. ABD bundan asla vazgeçmeyecek. Bakın “Arab NATO’su” yeniden gündemde. ABD bu gücü “Arab NATO’su”nun içine yedirmek istiyor. Birileri bunu görmek istemiyor. ABD geri çekilecekmiş, güvenli bölgeymiş. Bakın gerçek çok farklı.
ABD’nin bölgede ne yapmak istediği belli. Rusya’nın da yapabilecekleri, yapamayacakları belli. Ortada bir taktik savaşı dönüyor. Elleri ayakları boş değil, tuttukları iş değil! Fırsat kolluyorlar, kayıkçı kavgası yapıyorlar. Dostlar alışverişte görsün kabilinden işler.
Bu arada ABD cephesinden yeni haberler var. Trump’ın rakibi, ABD merkezli antivirüs yazılımı şirketi McAfee`nin kurucusu ve ABD başkan adayı John McAfee, ABD’yi terk etti! Twitter hesabından duyurduğu terk gerekçesinde ABD Ulusal Gelirler Dairesi`nin kendisine yönelttiği suçlamaların haksız olduğunu söyledi. Kripto para savunucusu McAfee’nin 8 yıldır vergi ödemediği ortaya çıktı. McAfee’ye göre “Kripto para insanları özgürleştiriyor”. Ona göre “kripto paralar, insanları hükümet kontrolünden ayırarak özgürleştiriyor. Herkes özel para birimleri kullanmaya başladığında yönetimler vergi toplayamaz hale gelecek.” McAfee’nin bu çıkışı aslında 2025 siber devriminin ve ulus devletlerinin sonunu getirecek bir meydan okumanın ilk örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor. Siber güvenlikçi, Trump’a karşı seçim kampanyasını yatından okyanusta sosyal media üzerinden yürütecek.
Size “panaromik bir dünya” manzarası sunmak istedim. Hal ve gidiş böyle.
Selâm ve dua ile.