Hz Musa ve Firavun örneği
Kur’an-ı Kerim bize en fazla Firavun örneği üzerinden çarpıcı misaller verir. Sadece Musa’ya ders vermez, Hz. Musa üzerinden Firavun'a da ders verir. Ebu Cehil'e de ders verir.
Başarıya odaklanmış bir akıl başarı için her yolu meşru görürse Firavunlaşır. Ve Allah (cc) onun bütün işlerini boşa çıkartır. Her başarıyı kendinden görüp, her yenilginin suçunu başkasında aramak Firavun ahlaksızlığıdır.
Her şeyi doğru yaptığımızı zannetsek de, bazen daha sonra bizim ya da içimizden birilerinin yanlış olduğunu sonradan zannettiğimiz, anladığımız ya da öyle bir bahane ile yenilgiyi açıklamaya, gerekçelendirmeye çalışan akıl zavallıdır. O gerekçeler esbaba tevessül bakımından aklın muktezasıdır. Olup biten her şey, şer de olsa, hayır da olsa, o bir kaderdir. Kaldı ki, bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde Allah hayır murat etmiş olabilir.
Firavun'un başına getirilen 10 bela, aslında onun için ikaz anlamında on hayırdı. Ağır bedelleri olan bu dersler karşısında ne Firavun ne de pek azı dışında insanlar Firavun'un azgınlığı karşısında uyarı görevini yapacak bir cesaret gösteremedi.
Bu hakikatler, ABD yönetimi, İsrail, Mısır yönetimi, İran, Çin, Rusya yönetimi için olduğu kadar, ülkemizin yönetimi için de bir derstir. Bu ders sadece devletler, hükümetler, yerel yönetimler için değil, Cemaat, Cemiyet, mahalle muhtarlıkları için de geçerli bir derstir. Hatta geniş aileler için değil, küçük aileler için de bir derstir.
Bir başarı, ya da başarısızlık, o sistemin içindeki herkesin ortak doğruları ya da yanlışlarının sonucudur. “Aranan Ömer”, Halid b. Velid örneğinde komutanların , liderlerin putlaştırılması, ilahlaştırıp rableştirilmesine, idolleştirilmesine karşı çıkarak, adeta “başarıyı cezalandırmıştır”. Gerekçesi ise çok açık ve nettir: Zafer yalnız Allah’tan’dır!
En çok verdiğim Talut Calud örneğini hatırlayın. Birileri Allah’ın ipini bırakıp, başkalarının yardımını umarak onlarla ittifak kurmadılar mı? Allah’ın rahmetini değil gazabına sebeb olan işler, sözler, ahidler ve dostlar edinmediler mi? Bilmiyor muydunuz? Allah cahillere ve zalimlere, müstekbirlere ve mütrefinlere, münafıklara fasıklara ve kafirlere yardım etmeyecek. Bilmiyor muyunuz? zulüm adaletin yokluğudur. Sahi siz “iman ettik demekle yakanızın bırakılıvereceğini mi sanıyordunuz”..
Acı sonuçlarla karşılaşanlar başkalarının yanlış, günah ve ayıplarını arayıp onları günah keçisi yapmadan önce “inni küntü minezzalimiyn” demesi gerekirdi. Kendi nefsini tezkiye etmekten vazgeçip “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden” ve bizim onlar karşısında sustuğumuz, onları yanımıza alıp, bize hakkı söyleyen, hakka çağıranları, bu anlamda eleştirenlere karşı 'öfkemize karşı bizi cezalandırma Rabbim' demeleri gerekmez miydi?
Sadece zahiri gerekçelere bakıp, onlara çözüm bulduğunuzu zannederek Allah’ın gazabından yakanızı kurtarıvereceğinizi mi zannediyorsunuz? Allah sizin bildiklerinizi de bilir, bilmediklerinizi de. Gizli konuşmalarınızı da, açık konuşmalarınızı da, kriptolu yazışmalarınızı da bilir, kapalı kapılar arkasında konuştuklarınızı da, kalbinizden geçenleri de bilir, aklınızdan geçenleri de. Korkularınızı da bilir, umutlarınızı, hayallerinizi, rüyalarınızı da.
“Ezel ve ebed tartışması”na girmeyeceksiniz. Bunu tartışıp da gazaba uğrayıp, helak olmayan kimse yoktur. Hiç kimse, hiçbir konuda Allah’ı herhangi bir şeye mecbur etme gücüne sahip değildir. Allah. (cc) insanı yaratıp, onları dünyaya fırlatıp, olanlara bitenlere, kullarına sırtını dönüp unutmuş değil (Haşa). O görüyor, biliyor, hüküm sahibidir. Din gününün sahibidir, O, O Kadir-i mutlaktır ve o mazlumların intikamını alacak olandır. Kadere, rızka, ecele hükmedendir. “Ol“ deyince olduran, “öl” deyince öldüren, yoktan yaratandır, O!
Hadi, Allahı kendi arzu, heva ve hevesiniz, iktidarınız için ikna edin, O’nu mecbur bırakın gücünüz yetiyorsa. Kirli eller, haram elbiseler, inkarcı dudakların duası Allaha erişmez. Allah’la onlar arasında perde vardır. Hadi sandığa gitmeyenleri sandığa çağırın, onlara vaadlerde bulunun. Hadi oylarını iptal edenleri iknaya çalışın, hadi emeklilere daha çok para vadedin, hadi yaptıklarınızı, yapacaklarınızı anlatın, hadi, sizi eleştirenleri susturun, sonuç siz kendinizi değiştirmeden Allah sizin hakkınızdaki hükmünü değiştirmeyecek. İsterseniz af da çıkartın, özgürlükçü bir anayasa çıkartın. Özgürlük her kapıyı açan bir anahtar mı sanıyorsunuz? Firavun'un zulmünden kaçıp, denizi geçen halk özgür olunca, geçilmez sanılan denizi geçmişlerdi. Ama 10 günlük yolu, başlarında 3 peygamber, Hz. Musa, Hz. Harun ve Hz. Yuşa olduğu halde, bir de önlerinde emanet sandığını taşıyan melekler olduğu halde, bir de yanlarında Hızır olduğu halde 40 yılda geçemediler.
Bu mesele sadece liderlik meselesi değil. “Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur”. Bakın, o kurtuluşa erdiklerini sanan, özgürlüğe sahip olan halktan, denizi geçerken ki çocuklarla yolda doğanlar hariç, erişkin olarak denizi geçenlerden birkaç kişi dışında kimse Kudüs’e varamadı. Hz. Harun yolda öldü, Hz. Musa Kudüs’e inemedi. Hz. Yuşa kavmini Kudüs’e indirdi. İbret almaz mısınız?
Peygamber bile tevbe istğfar ederken, bize ne oluyor ki, kibir ve inadığımızdan bunu bir türlü halkın önünde yapamıyoruz. Aslında hepimiz suçluyuz. O yücelttiğiniz din ve devlet büyükleri, media'sı, STK’sı, iş adamı, akademisyeni, evet biz hepimiz suçluyuz.
Dilinizdeki haram sözleri tükürün, Sırtınızdaki haram elbiseleri çıkartın. Cehennemde sizi yakacak olan haram mal ve serveti sahiplerine iade edelim, haram makamlardan uzaklaşalım. Yoksa hepsi Allah’ın gazabını çeken paratonere dönecek. Sadece haram işleri yapanlar değil, onları destekleyenler de değil, bunlar olurken sessiz kalanlar da onları yakacak ateşten nasiblerine düşeni alacaklar. Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Gelin tevbe edelim. Yoksa Firavun halkını helak eden 10 bela farklı şekillerde bizi/sizi/onları de bulur. Bu sözlerin sadece kendi ülkem için değil, diğer İslam ülkeleri için de geçerli, sadece onlar için değil her millet için geçerli. Çünkü bu sözlerimin çoğu bana ait sözler değil.
Biz alemlere rahmet olarak gönderilen Ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Hiç kimse, sadece kendi dindaşı, kendi ırkdaşı için değil, ne düşünüyorsa, Ademoğullarını muhatap alsın. Biz insanız. Elbette zalimlere karşı direnecek gerektiğinde savaşacağız. Ancak öte yandan insanları Hakk'a çağıracağız. Ortak bir kelimeye çağıracağız, Allah'a, resulüne, kitaba çağıracağız. Çünkü biz insanız ve Allah'ın bizim için resulleri ile gönderdiği bir dine iman ettik.
Hadi, olup biten şeylerin hem zahrine, hem batınına bakalım, yaşadığımız zaman ve mekana adil şahidlik edelim, sonuç aleyhimize de olsa, hatta haklı olan düşmanımız da olsa, hakkı, adaleti üstün tutalım, istişare ve şuradan uzaklaşmayalım, ehliyet ve liyakattan ayrılmayalım. Sabredenlerden, şükredenlerden, direnenlerden olalım, Allah'a dayanalım, sa’ye sarılalım, hikmete ram olalım. “Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”
“Allah’ın dini” yeri göğü, ölümü ve hayatı açıklıyor, bizim yaşadığımız din, karı koca ihtilafını bile çözmüyor. “Atalarımızın dini” diye bir uydurulan bir dinle insanlığın geldiği yer ortada. Gelin yeniden iman edelim, Allah’ın kitabında gösterdiği, Resulullah’ın bize öğrettiği gibi, Hz. Adem'den, Hz. Muhammed (As)a kadar bütün peygamberlerin getirdiği tek din olan İslam’a dönelim, sadece “Müslim” olduk demekle olmuyor, önce “Mü’min” olalım.
Şimdi karar verin, HABAT’çılarla, AGARTHA’cılarla, Siyonist pedefolik Epstein Çetesi ile, WEF/DEF, GlobalReset’çilerle, İstanbul sözleşmesini, Lanzarote’yi başımıza bela eden “İçimizdeki beyinsizlerle” yola devam edecek misiniz, etmeyecek misiniz?
Çareyi, çözümü DSÖ, IMF, NATO, AB’den mi bekliyorsunuz yoksa Allah'tan mı?
Bunların kılavuzluğunda varacağınız yer Şeytan'ın evi olacaktır. Yeni aşılarla insanları öldürmeye devam edecek misiniz? Yoksa bu felaketi başımıza saranları, bunların siyasi, bürokratik, akademi, iş dünyasındaki, STK ve media’daki, cemaat yapıları içindeki işbirlikçilerini yakalayıp cezalandıracak mısınız?
Haksız mal ve servet ve makam edinenlerin mallarını hazineye aktarıp onları cezalandıracak msınız?
5G cinayetini sürdürecek misiniz?
Chemistrail’e devam edecek misiniz?
Biyolojik cinsiyeti reddeden toplumsal cinsiyet fitnesine destek vermeye devam edecek misiniz?
Ülkemize davet ettiğiniz BM şemsiyesi altındaki, yargı ve vergi muafiyetine sahip, diplomatik imtiyazla desteklediğinin Şeytanın Truva atı hükmündeki yapıları kovacak mısınız yoksa sırtınızı onlara mı dayayacaksınız?
Hani riba “Allah’a savaş açmak”tı? Hani nasdı? Peki şimdi ne olacak?
Sırtınızda kambur olan arka bahçenizdeki cemaat, media, STK’lardan, dost zannettiğiniz düşmanlardan, o iş adamları ve bilim adamları(!?)ndan kurtulmadan işiniz zor.
Yol ayırımındayız, ya Musa (as)ın peşinden gideceğiz, ya Firavun’un..
“Yol Onun, varlık onun, gerisi hep angarya / Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya”
Selam ve dua ile.