İNİLTİ-FERYATLAR VE ANADOLU İNSANI
İnilti, derdin tercümanıdır. Kelimesiz, harfsiz bir tercümandır.Ruhun derinliklerinden kopup gelen tek notalı bir nağme gbi…Belki bir feryat, bir figân değildir ama içinde binlerce acı gizlidir onun!.. Şairin:
İnleyen nağmeler ruhumu sardı….. Sözleriyle ruhumuz sarıldı ama ufuktan güneşi henüz görememenin ezikliği ve burukluğunu Türk milleti olarak yaşamaktayız.
İnilti vardır, bir hastanın dudağından dökülür!..
İnilti vardır, bir yolcunun sinesinde nağmedir.
İnilti vardır, aşıkla-maşuk arasında gül bahçesidir!..
Ve inilti de vardır, tebessümün, gülmelerin gerisinde gizlidir!...
İnilti, yürekler acısı olur bazen, son anlarını yaşayan bir hastanın dudağında alevleşir.
Fersiz gözler, soluk dudaklar inlese de inlemese de nasıl bir derde giriftâr olduğu bellidir.
Ya canı dudağına gelmiş asil bir milletin iniltisi!..
Nereye gitse, hangi kapıyı çalsa yüz geri edilişi!..Gülmesini unutan insanların alev alev binlerce acının cenderesinde Hz.Eyyüb gibi sabredişi, kükremiş aslanın artık tükenişi ve mecalsiz kalışı ama sonunda Rabbisinin sesine kulak verip yeniden canlanıp düzelişi!..
Bu güzel günleri beklemekle ömrümüz tükenmekte ama DURMAK YOK-ÇALIŞMAYA VE MÜCADELEYE devam dostlarım. Güneş ufuktan gözüktü ama vakit henüz çok erken!..
Bir asrı aşan süredir içten içe bin infiâl şeklinde inleyişi yok mu bu asil milletin, Vallahi yakıyor sineleri!.. Ama, bu asil milletin burunlarından çıkan o sıcak hava da bu iniltilere kulak tıkayanları er geç yakacaktır… Asla yes’e kapılmayınız ve ümidvar olunuz sevgili gençler. Tevfik FİKRET’in ifadesiyle, FERDA’lar (yarınlar) sizindir artık, müsterih olun...
Benimi adım dertli dolap,
Suyum akar yalap yalap,
Böyle emreylemiş Çalap,
Onun için inilerim.
Yunus EMRE
Şairimizin dediği gibi yüzyıllardır ezilen ve horlanan bir toplumun yürekten inleyişidir bu. Rabbimizin emri gibi bu iniltiyi hayatımızla beraber kabul eder ama, bitişi yakındır!..
Elini bağrına basıp ağlayan analar, boynu bükük yetimler, kızlar, gelinler… Sokaklarda bin perişan , keşmekeş, başıboş bir nesil!.. Ve binlerce basında yayılan zehirli bilgilerle içmeden sarhoş olan neslin üzerinde yaşadığı ve her tarafı buram buram şehit kanı kokan kutsal Anadolu toprağı!...Ve inleyen millet, sürekli ağlayan nesil ve timsah gülücükleriyle bu asil neslin iniltilerini yıllarca büyük bir zevkle seyreden, “BİR ZAMANLAR BİZ DE MİLLET HEM NASIL MİLLETMİŞİZ, GELMİŞİZ DÜNYAYA İNSANLIK NEDİR ÖĞRETMİŞİZ” sözünü unutturmaya çalışan, kurdukları sistemleri iniltileri çoğaltmak ve insanları sömürmek üzerine kuran sütü bozuk kelaynak kuşları sürüleri!...
Saygıdeğer inançlı ricallerimiz,
Geliniz, bu iniltiyi beraberce dindirelim. Kardeşlik ruhuyla ülkemin dört bir yanına köy köy, kasaba kasaba dolaşıp Hakk’ı anlatalım ve halkı gerçek bilgilerle aydınlatalım... Zira O’nu bilmekle başlar her şey, O’nu unutmakla mahvolur her şey!.. Ve yine O’nu bilmekle oluşur gerçek insan topluluğu, ağaç dalları gibi sarmaş dolaş olup kaynaşır.
Sevgi, muhabbet O’nun meltemidir ve ancak ve ancak O’nun baharında eser değil mi?..
Bu sevgi ırmağının yol aldığı meltem havalarının estiği bu topraklarda bütün canlı ve cansızların iniltilerini sevinç gözyaşlarıyla ıslatmaya karar vermiş olan herkesi ama herkesi vatan-millet ve bayrak aşkıyla bu kutsal yolda çalışmaya, gönülleri kazanmaya; bu milleti yıllarca sömüren ve iniltilerini duymayanların koltuklarını da artçı depremlerle sarsmaya davet ediyorum.
Her şey vatan-millet-bayrak ve kutsal değerlerimiz için.
Hürmetlerimle…