Yaratıcımız, Yaşatıcımız ve Yöneticimiz Allah’ımıza hamd; Önderimiz, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a) Efendimize, tüm Peygamberlerimize, izinden gidenlere, Ehlî Beyti’ne, Ashabına, canımız Ana ve Babamıza, Allah (c.c)’ın ilke ve inkılabı İslam’a tabi olan Mümin kardeşlerimize Din ve Vatan muhafızı Şehid ve Gazilerimize salat ve selam olsun!

Bugün, dünya nüfusunun üçte ikisi açlık, susuzluk ve sefalet felaketinin içerisindedir. Bu ezilen, sömürülen milyarlarca mazlumun ahları ve bedduaları yüzünden her kıtada virüsler, afatlar, seller, kasırgalar, zelzeleler ve diğer musibetler artarak devam etmektedir! Mazlumların arş-ı ala’yı titreten feryatlarına sağır, uğradıkları zulümlere kör olan bizler ve “çağdaş dünya” insanlığı; duçar olduğu korona dahil tüm bu musibetlere birde bu gözle nazar etmeli değil midir? Allahımızın ikazı ve koruması olmasa başımıza daha neler gelebilecekken; “Başınıza gelen musibetler, felaketler kendi ellerinizle yaptığınız yanlış işler ve işlediğiniz günahlar yüzündendir. Allah müstahak olduğunuz, başınıza gelecek felâketlerin çoğunu da bertaraf ediyor” (Şûra S. 30) ve biz inanan kullarına bir çıkış yolu olarak çizdiği kurtuluş rotasıyla; “Çünkü senin Rabb’ın Allah, halkı dürüst davrandıkları ve toplumdaki haksızlıkları, çarpıklıkları düzeltmek için çaba harcadıkları sürece, hiçbir ülkeyi haksız yere helâk edecek değildir. (Hud S.117) buyurduğu İlahi mesajlarında; toplumların ahlaken çökmelerinin ana nedenini toplumların ve fertlerin İslam ile ıslah edilememelerden dolayı olduğuna işaret etmekteydi oysa! Ama biz, gafil olduk! Mesaja kulak tıkadık! İslam’ın mesajıyla uyanmayınca, bela ve musibet masajlarıyla uyarılmaya devam ediyoruz ve bir kez daha hatırlatıyoruz ki; YA MESAJ! YA MASAJ! 

Yeryüzünün “egemen” sefih devletleri karşısında maddi ve manevi güçlerini birleştiremeyen Müslüman Âleminin bilhassa Afrika ve Asya’daki sefilleri yokluk ve kıtlık felaketini çok acı bir şekilde yaşamaktadır!

Bu zulüm ve felaketlerin baş müsebbibi biz günümüz gafil Müslümanların sebep olduğu Manevi ve Ahlaki yoksunluğunun ve susuzluğunun meydana getirdiği kıtlıklarımızdır!

Topraklarımızın ve vücutlarımızın yağmur rahmetiyle ve bereketiyle su nimetine nasıl ihtiyacımız varsa ruh ve kalplerimizin de manevi, ahlaki ve vicdani rahmete ihtiyacı var! Zira;

En büyük kıtlık, Allah’a hakiki imandan mahrum olmaktır.

En büyük kıtlık, Allah’a kulluktan mahrum olmaktır.

En büyük kıtlık, Allah’ın ve Elçisi Peygamberinin sevgisinden mahrum olmaktır.

En büyük kıtlık, Ana, Baba ve evlat yani Aile sevgisinden mahrum olmaktır!

En büyük kıtlık, aile dayanışmasından ve yuvasından mahrum olmaktır!

En büyük kıtlık, ruhun gıdası zikir ve secdeden mahrum olmaktır.

En büyük kıtlık, Allah’a hamd ve şükürden mahrum olmaktır!

En büyük kıtlık, İslami hayattan mahrum olmaktır.

En büyük kıtlık, Hak ve Adaletten mahrum olmaktır! 

En büyük kıtlık, Kardeşlikten mahrum olmaktır. 

En büyük kıtlık, birlik ve dirlikten mahrum olmaktır.

En büyük kıtlık, İmani ve İhvani yardımlaşmaktan mahrum olmaktır.

En büyük kıtlık, mazlumların duasından mahrum olmaktır. 

Ve en büyük kıtlık, Din ve Devlet’ten mahrum olmaktır!

Bütün bu ve benzeri manevi kıtlıklardan kurtulmadan bela ve musibetlerden kurtulmak mümkün değildir!

“(Ey Muhammedim!) Sen onların içlerinde bulunduğun sürece, Allah onları azaplandıracak değildir. Ve onlar, (tevbe istiğfar edip) bağışlanmalarını dilerlerken de, Allah onları azaplandıran olmayacaktır.” (Enfal S.33) İlahi mesajında haber verilen Allah ve Resulünün, hayat veren İslami İlkelerine dönmek için inkâr ve isyan günahlarından tövbe edip, geçmiş günahlarımız için devamlı istiğfar etmek bu maddi, manevi, ahlaki ve vicdani kıtlıklardan ve yokluklardan kurtulmanın biricik yoludur!

Allahımız; “… Ey Müminler! Hepiniz kötülüklerden, günahlardan vazgeçmek suretiyle tövbe ederek topluca Allah’a yönelin ki, dünyada ve Ahirette kurtuluşa erebilesiniz. (Dünya ve Ahiretin sıkıntılarından ve kıtlıklarından kurtulabilesiniz)”(Nur S. 31)ilahi mesajına uyarak, ısrarla tevbe ve istiğfar (bağışlanma) yapan kullarından olmayı hepimize nasib etsin!

Ve Allah’ımız, kendisine kulluğumuzun gereği tevbe, istiğfar ve dualarımızla hepimizi ve diğer tüm mazlum coğrafyayı maddi, manevi, ahlaki, vicdani kıtlıklardan, yokluklardan ve yolsuzluklardan engin rahmetiyle ve sonsuz merhametiyle kurtarsın! Amin

Nefsimizde, Ailemizde ve Ülkemizde “İslam Sözleşmesi ”nin uygulanması, Mescid-i Aksa’mızın özgürlüğü ve tatil olması dileğiyle Cuma Bayramımız mübarek olsun.

Selâm, sevgi ve duayla...