Abdurrahman DİLİPAK

Abdurrahman DİLİPAK

Kıyameti beklerken!

Kıyameti beklerken!

Bizdeki kıyamet alametlerine bakarsanız, Yuhanna vahyine göre, ya da Yahudi teolojisindeki “Tarihin sonu” ile ilgili rivayetlere bakarsanız, insanların çok büyük bir kısmının helak olacağı bir zamana doğru gidiyoruz. O büyük helak’tan sonra kısa süreli bir toparlanış ve sonra yine irtidat dönemi geliyor. Zaten o en büyük birkaç alametin zuhurundan sonra, iman eden edecek, etmeyenler için, tarihin sonunda iman etme yok.

İman edenler tek tek bu dünyadan göç ettikten sonra, mü’minler çok az kaldıklarında, bir sabah rüzgarı ile onlar da bu dünyadan ayrılacak ve geri kalanlar için dünyada çekecekleri en büyük azabı yaşayacaklar. Ölmek için her yolu deneyecekler. Kıyamet kıoptuktan ve insanlar yeniden dirilip hesaba çekildiklerinde, cehennem azabını görenler, dünyaya tekrar dönüp o dünya azabına razı olacaklar da, o ümidleri de boşa çıkacak.
Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz ve öyle bir zamana adım adım yaklaşıyoruz.

Çobanların ve toprak sahibi köylülerin, sürülerini ve ekinlerini bırakıp gökdelenlerde yaşamaya başladıkları bir zamandan bahsedilir ahir zaman rivayetlerinde. Ekinlerin ve hayvanların, insanların fıtratlarının değiştirildiği bir zamandan.
O zaman büyük gün yaklaşmış demektir.
Hayvanları öldürüp, ekinleri, ormanları talan edecekleri bir zamandan söz ediyoruz. Toprak depreşecek, yer yarılacak, volkanlar patlayacak, göller ovaya dönecek, yer çökecek, duman ve zehirli bulutlar canlılar için hayatı yaşanmaz hale getirecek. Yer ve bulut suyunu ya yutacak ya kusacak. Vahalar çölleşirken, çöller yeşerecek, yeryüzünü haşerat kaplayacak. Metaor yağmurları ekinleri viraneye çevirecek. Denizler yükselecek öte yandan.

O zaman geldiğinde yaşayan insanların üçte ikisi ya da dörtte üçü öldürülecek. İşte öyle bir zaman için dünyada birileri, kendi teolojileri, kehanete dayalı beklentiler, bilimsel öngörülerle hayatta kalmanın yollarını arıyorlar. Ve Tanrının sürece müdahele edip kendilerini kurtarması için “Tanrıyı kıyamete zorluyorlar” ,

Hristiyanlar Mesih’in dönüşünü erkene almak, Yahudiler Meşiah’ın gelişi için Mabedi yeniden inşa etme derdinde.
Kimileri de, Tanrının gazabına karşı, Tanrının yenemediği bir güç olarak gördükleri, Şeytanı yardıma çağırıyor. Bugün kü Habatçılar, ya da GreatResetçiler, İnsin Şeytanları, Şeytanın manevi mirasçısı çocukları onlar. Ve Şeytan insanoğlundan son intikamını almak için bütün esbabı cefasını, avanelerini toplayıp gelmiş bulunuyor. Birileri Mehdiyi, Mesihi beklerken, Şeytan “Yeryüzünde vbir cennet ve ebedi bir hayat vaadi ile” huzurlarınızda. G20 nihai bildirisi Şeytan’ın avanelerinin Şeytan’a sundukları niyet mektubundan başka bir şey değil. Bu BM Genel Kurulu da, Dünya milletlerinin siyasi temsilcilerine TEBLİĞ TÖRENİne döndü.

Birileri kendi geleceklerini kurtarmak için bu günkü kalabalıklardan, dünya halklarından kurtulmak istiyor. Çünkü onların hareket alanlarını daraltıyor, kıt imkanların doğru kullanılmasına mani oluyor. Kıyamet senaryosuna göre, Kuzeyden Güneye, Batıdan Doğuya doğru büyük bir güç olacak. Bu günkü ülkeler, halklar, hükümetler hep sorun.. Onlara göre, bu kalabalıkların bir şekilde seyreltilmesi gerek. Onun için yeraltında şehirler kuruyorlar. Kontrol edilip, güdülenecek bir dünya nüfusu için ideal nüfus 500 Milyon olarak göre, en fazla 1 Milyar. En azı 100 Milyon. O nüfusla, büyük Felaket sonrası yeni dünya düzenini inşa etmek için bugünden hazırlık yapıyorlar. Bu senaryo 2000 yılında başladı. 2050’de sona erecek. İlk yarı 2025’de sona eriyor. 2025 yeni dünya düzeni altyapısının tamamlanması gerekiyor onlara göre. Kehanet, Ezoterik hesaplara göre, Kritik eşik 2023’ün Ekim, Kasım, Aralık ayında aşılacak. 2025, 2030, 2040, 2050 planları hazır.

2024’ın ilk yarısında bu süreci yönetmek için yeni bir PAKT kurulacak. Bundan sonra WEF, DSÖ, FED, FAO, NATO, AB, BM’ye gerek kalmayacak. Daha doğrusu hepsi bu merkezin çatısı altında TEK EL’den yönetilecek, TEK DÜNYA, TEK AİLE ve TEK GELECEK için!

Beklenen kozmik felaketlerin dünyadan doğrudan algılanması bu yılında sonunda gerçekleşecek ve büyük olaylar 2030’a kadar devam edecek. 2040’a kadar, eski dönemin tasfiyesi, onarım ve YENİ DÜNIN İNŞASI için yeniden yapılanma dönemi olacak. 2050’da ise “Nuhi yasalar”ın dinleştirildiği, Nuh tufanı sonrası gibi herşeyin yeniden yapılandırıldığı, eski dönemden tamamen bağımsız yeni dünya, yeni insan (Human 2) ile, insanların biyolojik cinsiyetlerinden, geleneksel din, ahlak ve gelenekten bağımsız, ölümsüzlük yanında suç, haram ve günahın olmadığı ŞEYTANİ yeni bir (m)-EDENİYET hayata geçirilmiş olacak, onlara göre.

Tabi ki böyle bir şey olmayacak, ama insanlık, bu Şeytani oyunda çok, ama çok büyük ve çok ağır bir bedel ödeyecek!
İran kendi mehdisini bekliyor. Ahmed-i Necat da bekliyordu. İran Cumhurbaşkanının BM Genel Kurulundaki açıklamasına göre “Geldi, ilan zamanını bekliyorlar”. Şiilerin beklediği “Kayıp mehdi”. Onlar buna neredeyse iman ediyorlar. Bekledikleri Mehdi, Hasan el Askerinin bebekken kaybolduğu söylenen oğlu. O Hz. Ali soyundan Şia’nın son İmamı olarak gelecek. Bizimkilerin bekledikleri mehdi, “Kayıp imam” değil, görevlendirilecek Mehdi.

Şia kendi Mehdisine inanır da, bizimkiler ona inanır mı bilmem. Selefilerle Sufiler de kolay kolay anlaşamaz. Zaten kimine göre bu konu tartışmalı bir konu. İnşallah birilerinin kurtuluş için bekledikleri Mehdi büyük bir fitneye sebeb olmaz. CIA, Adnan Oktar zamanında, tüm dünyadaki Mehdi inancının teolojik arka planı, müntesibleri, coğrafya olarak tek tek belirlendi. Onlar, kimin hangi konuda nasıl davranacağını biliyorlar. Bu büyük fitne için onlar hazır da, bizim siyasiler, Diyanet ya da İslam ülkelerinde Cemaat yapıları böyle bir olaya ne kadar hazır?

Habat’çıların destekledikleri Oktar’cılar dün Erbakan’ın etrafını kuşatarak, onun adını kullanarak, bir yandan Mehdiyet bir yandan Darvinizm karşıtlığı ile tüm İslam coğrafyasını taradılar. Ve tabi ellerinde “Ramuz el Ehadis” kitabı vardı. Ehli Sünnet toplumunda bu rivayetler daha çok itibar görüyor. Bu arada 1991’de Rand Corp., F.Gülen ile “Ilımlı İslam” için birlikte çalışmak için yola çıktıklarında da İskenderpaşa’yı da yanlarına almak istediler. Ama Esad Coşan Hoca buna direndi ve sonunda ne olduğunu biliyorsunuz.

Mesela Mehdiyet konusunda Risale-i Nur değil de Ramuz el Ehadis’in seçilmesi bu anlamda önemliydi. Başka Cemaatlerin de kapısını çaldılar ama, en çok İskenderpaşa’yı ve bir yandan da Mevlevi’leri yanlarına almaya çalıştılar. Sema gösterileri de bu dönemde folklore dönüştürüldü. Esat Coşa hoca ile Erbakan’ın arasının açılmasına da bu dönemde oldu. Ve “Ramuz-el ehadis” üzerinden Mehdiyet senaryosu, Milli Görüşle ilişkilendirilerek servis edildi. Bunların hiç biri tesadüf değildi. Kalkancı olayı da bu planın bir başka parçası idi aslında.
Dikkatli olalım. Bunlar artırılmış sanal gerçeklikle, DeepFake ile, gökten isterlerse üç boyutlu görüntülerle Mehdi ve Mesih de indirirler.
Gökten ses de duyarsınız, uzaylılar bile gelip, heryeri yakıp yıkabilirler.
5G ve Starlink’lerle artık bir çok şey mümkün!
Sahte Mehdi ve Mesihlere hazır olun.
Dikkat edelim. Sabırlı olalım, cahillik etmeyelim.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Abdurrahman DİLİPAK Arşivi