Makaronun üç sırrı var Çırpmak, sıkmak, pişirmek
Makaron dışı çıtır çıtır, içi yumuşacık minik tatlı bir sandviç. Bir lokmada biten bu lezzeti hazırlamak hiç kolay değil. Kıvamını tutturmak, pişirme kağıdına düzgün sıkmak, doğru pişirebilmek çok önemli. Bir kitap satın aldım, içindeki tarifi evde denedim, sonuç mükemmeldi.
Raflardan raslantı bir kitap alıp karıştıryorum, kapağında “Makaron’un sırrını bulun” yazıyor. İlgimi çekiyor, sırrı keşfetmek üzere satın alıyorum. Kitabın kapağındaki makaronlar o kadar güzel ki sıcağı falan gözüm görmüyor. Haftalardır yapmak için sabırsızlanıyordum zaten. “Bu sıcakta bu kadar şeker olur mu?” demeyin! Bence de olmamalı. O sebeple (sırrını çözebilirsem şayet) içlerini orijinalindeki gibi kremayla değil, taze meyve ve dondurmayla doldurup servis etmeye kararlı bir şekilde mutfağın yolunu tutuyorum. Elbette ki sırrı çözmek ilk hedefim! Çünkü her aşçının korkulu rüyası bir tariftir makaron. Tutmama ihtimali yüksektir.
Tezgahın üzerinde gıda boyaları, yumurta akı, şeker ve öğütülmüş toz badem duruyor. Zaten malzememiz az ve öz. Mesele kıvamı tutturmak ve doğru pişirebilmek. Hatta hiçbir yerde bahsedildiğini görmedim ama önemli meselelerden biri de pişirme kağıdına doğru düzgün sıkabilmek. Hızlı devir, yumurtanın beyazını kar gibi bıçakla kesebileceğiniz kıvamda çırpabilen bir mikseriniz varsa kısmen tutturma ihtimaliniz yükseliyor. Daha önce beze yapmışlığınız varsa bu iyi bir avantaj.
Aslında bezeyi çok sık yapmama karşın bugüne kadar makaronu denemediğimi fark ettim. Bezeden farkı bademi. Badem ezmesine bayılırım. Ama makaronu hem badem ezmesinden hem bezeden ayıran ince bir çizgi, bariz bir lezzet farkı var. Sadece yumurta beyazı, şeker ve badem tozu kullanılarak yapılan bir tarif için ise kıvamını tutturmak oldukça zor. “Aynı tarifle, aynı malzemelerle on kişi yapsın onunun da makaronu farklı olur” demişti bir pastacı arkadaşım.
Makaronun naif bir lezzeti var. Ancak görüntüsü daha çok şekerleme gibi. Genellikle gıda boyası kullanıldığından yapay bir his verir bana. Sanırım tüm bu sebepler yapmamış olmamda önemli bir nedendir. Bu arada en sevdiğim makaronu Çırağan Oteli ve Bebek’te açılan Ladurée’de yerim. Her ikisi de nefis makaron yapıyor. Zaten günümüzdeki şekli (arasını kremayla doldurup sandviç gibi kapatmak) Laduree’nin 1860’lardan bugüne gelen bir eseri.
Çeşit çeşit yapabilirsiniz
Portakal, çam fıstığı, çikolata, kahve, vanilya, kakao, böğürtlen, antep fıstığı, çilek, limon, karamel... Aklınıza hangi aroma gelirse! Macaronun en güzel tarafı da bu sanırım. Renk renk, tat tat olması. Kreması da dış kabuğuyla aynı aroma ve renkte. Ya da benim yaptığım gibi sade dondurma kullanabilirsiniz. Tabii erimemesi için servisi hızlı yapmanız gerekecek. Sizler de uygularsanız sonucu lütfen Facebook sayfamdan benimle paylaşın. Aynı tarifi, onlarca kişi yaptığında hakikaten farklı farklı mı oluyor? Görelim...
Tam üç kez denedim
Tam üç deneme yaptım, itiraf ediyorum! Hayatımda ilk kez bir tarifi ilkinde tutturamadım. Kitaptaki zor geldiğinden çok araştırdım ve daha basit teknikler denedim. Ama kitap, bingo! Boşuna ismini Makaronun Sırrı koymamış yazar.
100 gram toz şeker ve yarım çay bardağı suyu bir tencerede kaynatın. Dereceniz varsa iyi olur, ısı 115 dereceyi geçmemeli. İyice fokurdadığında ocaktan alın. Bu arada iki yumurta akını kar gibi köpürtün. 115 derecedeki şerbeti sicim gibi yumurta aklarına ilave edin. Kıvamı ipeksi ve katı olmalı. Başka bir tarafta 100 gram pudra şekeri ve 100 gram badem tozunu birlikte ince bir elekten geçirip yumurta aklarına ekleyin. Havalandırarak karıştırın. İşte şimdi kıvam çok önemli. Hamur akışkan veya çok katı olmamalı. Her karıştırdığınızda biraz sıvılaştığından kademe kademe tahta kaşıkla karıştırın. Sonra krema torbasına doldurup biraz aralıklı olarak yağlı kağıt serilmiş tepsiye küçük daireler olacak şekilde sıkın. Oda sıcaklığında yarım saat bekletip 15 dakika boyunca 150 derecede pişirin. Sonra içini makaronlarla aynı renk krema, dondurma veya taze meyveyle doldurun.