O göreve “benim adamım” değil, “ehil” olan gelsin!
Peşin peşin söyleyeyim;
Hiç kimseye karşı “önyargılı” değilim... Hiçbir grup ve “cemaat” hakkında da, olumsuz bir düşüncem yok...
Tabiî;
“Fetullahçı İhanet Çetesi” hariç!..
Zaten, onlar için “önyargılı” olmama da gerek yok...
Onlar, nasıl birer “vatan haini” olduklarını, her fırsatta zaten kendileri gösteriyor!..
Bana da yazmak kalıyor.
REKTÖR HANIM’LA KİM UĞRAŞIYOR?
Her neyse, mevzumuz “Paralel İhanet Çetesi” değil!.. Mevzumuz “Başka Cemaatler” ya da “Başka Gruplar!”
Veya;
“Şahsî kaprisler!”
“Enaniyet”ler, “ego”lar!..
Biraz açayım...
Meselâ, Giresun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aygün Attar; bana ulaşan bilgilere göre, “son derecede başarılı bir rektör”dür...
“Türkiye”yi çok sever!..
Hem de;
“Canını verecek” derecede...
Duyduğuma göre;
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı da, çok ama çok seviyormuş!..
İşte bu “rektör hanım”dan, her nedense “birileri” rahatsızmış!.. Hadi rahatsız demeyelim de; “rektör hanımın yerine, bir yakınlarını getirmek” istiyorlarmış!..
“Kendi yakınlarını getirebilmek” için de, elbette Rektör Aygün Attar’ı kötülemeleri gerekiyor!..
Son günlerde;
Geçmişte “milletvekilliği” ve hatta “bakanlık” yapan birileri, Rektör Aygün Attar’ı yerinden edebilmek için, aleyhte kampanya başlatmış!..
Açık ve net söylüyorum;
Bu tür “tezvirat”larla Rektör Hanım’ın ayağı kaydırılırsa, ben de “karşı kampanya” başlatırım...
Yetti be!..
Eğer gücünüz yetiyorsa, gidin ODTÜ Rektörü’nü değiştirin!..
Siz, insanların o görevi lâyıkıyla yapıp-yapmadığına göre mi hareket ediyorsunuz, yoksa “size yakınlık derecesi”ne göre mi?..
Şimdilik, bu kadarla yetiniyor ve “Rektör Hanım’a dokunmayın” diyorum!..
Haa, bunu söylerken, sakın; kimsenin aklına “Rektör Hanım’ı tanıdığım” filan gelmesin!..
Hiç tanımıyorum...
Hiç yüz yüze gelmedim...
Ve hatta;
Telefonla bile konuşmadım...
Sadece, “güvendiğim birçok dost”tan, Rektör Hanım’ın “iyi ve başarılı biri” olduğuna dair bilgiler aldım...
Dolayısıyla; onu “yemek” isteyenler biraz düşünsünler...
Gitsinler; ODTÜ Rektörü’nü yesinler!..
FETÖ, DERS OLMADI MI?
Şimdi, Giresun ve Rektör Hanım’ı orada bırakıp, Emniyet Genel Müdürlüğü’nde neler oluyor, onlara bir bakalım...
Bana ulaşan bilgilere göre;
Emniyet bünyesinde, “Fetullahçı İhanet Çetesi’nin hüküm sürdüğü dönemleri aratmayan çirkinlikler” yaşanıyormuş!..
Emniyet’te, önemli görevlere atanacak personelin belirlenmesinde, “liyakat ve ehliyet” aramak yerine, “şu cemaatten-bu cemaatten” ya da “şu grup veya oluşumlardan” birine mensup olup-olmadığına bakılıyormuş!..
Şimdiden uyarayım;
Hangi “cemaat, grup veya oluşum” olursa olsun, bunlar “tehlikeli” girişimlerdir!..
“Fetullahçı Terör Örgütü” ve onların başına gelenler ortada iken, aynen onlar gibi; “Devlet’te kadrolaşmaya, devletin kılcal damarlarında yürümeye ve sonunda devleti ele geçirmeye” çalışmak, hiç akıl kârı mıdır?..
“Devlet bunu farkettiğinde”, böyle bir kadrolaşmaya göz mü yumacak?.. “Fetullahçı Terör Örgütü”ne yaptığı muameleyi sizlerden esirgeyecek mi sanıyorsunuz?..
Hem sonra;
“Kadrolara sadece kendi adamlarınızı yerleştirirken, diğer cemaat ve grupların elemanlarına hayat hakkı tanımamak, Müslümanca mıdır?”
Fetullahçılar “başkalarına hayat hakkı tanımadı” da ne oldu?..
“Hep bana!.. Hep bana!” dediler, şimdi; “ne zaman kovacaklar?” endişesiyle, diken üstünde oturuyorlar!..
“Müslüman, aynı delikten iki defa sokulmaz” demişler... Fetullahçıların başına gelenler ortada iken, “yeni bir deneme”ye girişmek, pek akıllıca olmasa gerek!..
BAZI MÜDÜRLER NİYE HEDEFTE?
Bu “girizgâh”tan sonra, gelelim somut örneklere... Kulağıma ulaşan bilgilere göre; “Paralel İhanet Çetesi ile mücadele”de büyük “azim ve kararlılık”la ellerini ve hatta gövdelerini taşın altına koyan “Emniyet” mensupları, “uydurma ihbar ve iftira”larla lekelenerek, pasifize edilmek isteniyormuş!..
“Bazı grup, oluşum ve cemaat mensupları” da varmış ki; ne etliye karışıyorlarmış, ne sütlüye!.. Paralel Yapı ile mücadele konusunda da, “son derece gevşek ve son derece isteksiz”lermiş!..
Bu da, mücadeleyi baltalıyormuş!..
Bir de;
“Paralel Yapı’yla mücadele” eden “polis müdürleri”nin durumu varmış ki; onlar hepten berbatmış!..
Düşünebiliyor musunuz;
Onlar, hem teşkilat içinden, hem de teşkilat dışından çeşitli “menfaat grupları”nın saldırıları ile karşı karşıya imişler!..
Tabiî, buna;
“Paralel Yapı’ya mensup olmamak” dışında hiçbir özelliği bulunmayanların “makam beklentileri ve hırsları” eklenince, problem daha da büyüyormuş!..
Son zamanlarda, “Emniyet teşkilâtı” başta olmak üzere, çeşitli devlet kademelerinde şöyle bir “moda” peydahlamış:
“Emniyet’te veya diğer devlet kademelerinde bir yere gelmek istiyorsan, filanca cemaate intisap edeceksin!.. Ya da, mevcut bir oluşuma biat edeceksin!”
MİT TIR’LARI VE ZEYBEK
Geçenlerde tutuklanan Eski KOM Daire Başkanı Mehmet Yeşilkaya’nın, bu göreve atanmasının, “Paralel Yapı’nın isteği” üzerine; dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Gülcü’nün referansıyla gerçekleştiği, Antalya, Hatay ve Adıyaman Emniyet Müdürleri’nin net bir şekilde Paralel Yapı’ya mensup oldukları ve Paralel Yapı’nın hakim olduğu dönemde aktif görevlere atandıkları bilinen bir gerçek...
Herhangi bir şekilde yaftalanamayan bazı emniyet müdürleri ise; “küskün personelin ve rantı kesilen kanunsuzlar”ın entrika ve isimsiz ihbarlarıyla yıpratılarak devre dışı bırakılmak isteniyor...
Şanlıurfa, Erzurum, Mersin, Trabzon, Adana ve Kahramanmaraş başta olmak üzere bazı emniyet müdürlerinin hedefte oldukları, benim kulağıma kadar geldi...
Örnek vermek gerekirse;
Adana Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek, canlı bir örnek...
Hükümeti devirme amaçlı 17-25 Aralık Kumpası sonrası İstanbul Emniyeti’ndeki Paralelcilerin gerçekleştirdiği illegal faaliyetleri belirlemek üzere başmüfettiş sıfatıyla İstanbul’a gönderilen Zeybek; görevini layıkıyla yerine getirmiş, Paralelcilerin meslekten atılmalarında hazırladığı raporla büyük etki etmiştir.
MİT TIR’larına yönelik ihanet operasyonunda da kilit konumda bulunan Cengiz Zeybek; olaya el koyup Paralel Savcı Aziz Takçı ve jandarma personelini, devletinin bekası adına kelimenin tam mânâsıyla “tehdit” ve “kumpas”ı bozmak adına, yanındaki 20 polisle 250’den fazla askere kafa tutmuş, tutanaklarda belirtildiği üzere, Takçı’nın polis korumasını yanına çağırıp, “Git koruduğun adama de ki, devleti koruyup kollayan adamlar kumpasınızı bozmaya geldi. Beş dakika içinde buradan ayrılmaz ise suçüstü yapılarak kelepçelenip Emniyet’e götürülecek” diyecek kadar gözü kara bir tavır takınıp TIR’ların yoluna devam etmesini sağlamıştır.
Verilen hayati görevleri kendi canını hiçe sayıp ifa eden Zeybek; Emniyet içindeki iç çekişmelere kurban edilmek mi isteniyor acaba?..
Duyumlarım bu yönde!..
Bu devlet, bu millet ve tabiî ki bu hükümet, dönemin Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’a ve şu andaki Emniyet Müdürü Cengiz Zeybek’e çok şey borçludur!..
Eğer onlar olmasaydı;
“MİT’in, Bayırbucak Türkmenleri’ne yardım götüren TIR’ları”nı ele geçirecek olan Paralel İhanet Çetesi, o TIR’ların zulalarına Allah bilir neler koyacaktı!?!..
İşte böyle bir “gözüpeklik” yapan Cengiz Zeybek gibi bir Emniyet Müdürü’nü, şimdi kalkıp da “harcamaya” çalışmak, tek kelimeyle “vefasızlık”tır!..
Böyle bir çaba da, “densizlik”tir!..
İŞİNİN EHLİ BİR ADAM!
Biliyorum;
Şu anda “kadro savaşları” devam ediyor ve “bürokratlar” hakkında, “şucu-bucu” olduğuna bakılıyor!..
Eee, Cengiz Zeybek şucu-bucu değil, n’apcez şimdi?.. “Bir yere bağlı değil” diye, “devlete bağlı” bir polisi, kolundan tutup, atacak mıyız yani?..
Duyduğum kadarıyla;
Şanlıurfa Emniyet Müdürü Eyüp Pınarbaşı hakkında da, el altından çalışma yürütülüyormuş!..
Bu çalışmayı her kim yürütüyor ve onu kim veya kimler “Merkez’e çekmeye” çalışıyorsa, şunu iyi bilsin:
“Eyüp Pınarbaşı denilen adam; Gezi Kalkışması’nı bir-iki ay önceden gören adamdır...
Eyüp Pınarbaşı denilen adam; Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü esnasında Paralel ihanetlere göğsünü geren adamdır!”
Haa, bir “cemaate mensup” olduğunu filan zannetmiyorum... Ama bize, “cemaatçi” mi lâzım, “emniyetçi” mi?!?..
Uzun lâfın kısası;
Hiç kimse; “Fetullahçılar gidiyor, meydan bize kalıyor” diye heveslenmesin!.. Çünkü o makamlar, “ateşten gömlek”tir!.. “Yanmayı” göze alamayan; sırf “şucu-bucu” olduğu için o görevlere talip olmasın!..
Bırakın da, “benim adamım” değil,
“Hakedenler” gelsin görevlere!..
Bilmem, anlatabildim mi?..
**********************************
Ya “çok uyanık”lar, ya “güç bizde” demişler!
“Paralel İhanet Çetesi”ne mensup “Emniyet Mensupları” için; “çok uyanıktırlar!.. İşlerini iyi yaparlar” diyorlardı ya; dün gelen “2 haber”, onların ne kadar “aptal, gerzek ve kabiliyetsiz” olduklarını görmeme yetti...
* OLAY-1: Tahşiye’cilere yönelik “kumpas operasyonu” esnasında, “1914 yapımı, Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma ve 1935’ten beri mermisi bile üretilmeyen antika silah”a el koymuşlar, iyi mi?..
İşte bu silahı “delil” olarak gösterip; Tahşiye’cilerin, “silahlı terör örgütü” olduğuna hükmetmişler!.. Oysa, “1914 yapımı antika silah”ın; “şarjörü” de yokmuş, “mermi”si de!..
“Hatıra” olarak saklıyorlarmış!..
Mahkeme de, maalesef bu antika silahı delil kabul edip, basmış cezayı!..
* OLAY-2: Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanlığı’nda görevli “Paralelci polisler”in, 2011-2013 yıllarında, ülke genelinde meydana gelen olaylarla ilgili, “27 personel için hazırlanan taltif dosyaları”na bakıldığında, ne görülmüş biliyor musunuz?..
“Taltifle ödüllendirilmeleri” istenen personelin; kimi “yıllık izinde” imiş, kimi “mazeret izni”ni kullanıyormuş!.. Kimi “geçici görevle” bir başka yerde, kimi “doktor raporlu” imiş!.. Hatta ve hatta, kimisi “o birime atanmamış” veya “daha sonra atanan kişiler”miş, iyi mi?..
Ama, “taltif listesi”ne dahil edilip, “para ödülü” almaları sağlanmış!..
Tabiî, o “para”ların personele mi verildiği, yoksa “Himmet”e mi aktarıldığı belli değil!..
Vayy “uyanık”lar vay!..
Kursakları “haram lokma” dolu!..