O “Koridor” hâlâ Türkiye için bir numaralı tehdit!..
Tamam; 15 Temmuz darbe ve iç savaş girişimini anladık da, 15 Temmuz'un başka ayakları da vardı, onların yeterince farkına varabildik mi? 15 Temmuz sadece FETÖ'nün, sadece FETÖ'cü askerlerin vatana ihanetleriyle mi sınırlıydı?
Türkiye'yi yeniden biçimlendirmeye ayarlı bu çokuluslu projeninFETÖ dışındaki ortaklarına ne oldu? Onlar şimdi ne yapar, nasıl kamufle olur, ne tür projeleri ilmik ilmik işler, Türkiye'yi hangi alanlarda yavaşlatır, ne tür politik önerilerle/formüllerle ülkenin hayati sorunları üzerine operasyon çeker? Onların içerideki yıkım dışında, ülkenin geleceğini yok edecek bölgesel politikalarını ne kadar sorgulayabildik?
O “Koridor”u çözen senaryoyu da çözer
Sadece Kuzey Suriye Koridoru'nu hakkıyla anlasak bütün bu işleri tamamen çözmüş oluruz. FETÖ'yü de, içerideki ajandasını da, Türkiye'deki ortaklarını da, nasıl bir Türkiye tasarımı planlandığını da, Suriye üzerinden ne tür harita çalışmaları yapıldığını da, terör koridoru üzerinden PKK/PYD ile FETÖ ve ABD ile İran hesaplarının nasıl örtüştüğünü de anlarız.
MİT TIR'ları vakasından alın, sınır bölgelerinde sadece FETÖ'cü komutanların yerleştirilmesinden devam edin, bu kadrolarla PKK ve DEAŞ arasındaki bağlantıları sorgulayın, bu dar politik hesap üzerine ABD ve İran hesaplarını yerleştirin, bakın nasıl bir ürkütücü manzara çıkıyor ortaya?
Türkiye'yi çevreleme! ABD İran ile, FETÖ/PKK ile ortak
Öyleyse sadece FETÖ ile mücadele yetmeyecektir. Çünkü koridor planı işlemektedir. Harita çalışmaları devam etmektedir. PKK/PYD'nin Suriye ayağı tamamlanınca Türkiye'ye karşı korkunç bir cephe açılacaktır. İçeride terörle mücadelenin başarısı ortada.
Ancak PKK unsurlarının bütün güçlerini Suriye projesine verdikleri de ortada. HDP'lilerin teröre destekten içeri alınmasına yönelik sessizlik de bu çerçevededir. 15 Temmuz şokundan sonra yeni politik yol haritası şekillenene kadar kendilerine suskun kalma talimatı verilmiştir.
Terör koridoru ile bugünün değil, yüz yıl sürecek bir geleceğinhesabı yapılmaktadır. Dolayısıyla dar askeri başarılarla bunun engellenmesi mümkün değildir. Hesap Türkiye'yi ebediyyen yolundan etmeye ayarlıdır.
Türkiye ile Arap/İslam dünyası arasındaki ilişkilerin ABD'nin, İran'ın, PKK'nın inisiyatifine mahkum edilmesi bu ülke için ölümcül sonuçlar doğuracaktır. Bu kuşatma, çevreleme, terör örgütleri üzerinden yürütülse de çokuluslu bir hesaptır. Ve bundan kolay vazgeçilmeyecektir.
FETÖ DEAŞ ile de çalışmış
MİT TIR'ları meselesi, Çözüm Süreci paketi, PKK'nın güneydoğu il ve ilçelerinde yürüttüğü çukur savaşı, FETÖ'nün 15 Temmuz'u hepsinin Türkiye'ye yönelik büyük yıkım projesinin aşamaları olduğunu yeni yeni anlıyoruz.
Türkiye'yi teröre “destek veren ülke” ilan ettirmek için Suriyeli muhaliflere giden yardımların deşifre edilmesi FETÖ ile DEAŞ'ın, FETÖ ile PKK/PYD'nin ortak projesiymiş, 15 Temmuz'dan sonra anlıyoruz.
Ortak harita çalışmasının, bu üç örgüt üzerinden ortaklaşa yürütüldüğünü yeni yeni kavrıyoruz. Küresel üst iradenin bütün örgütleri bu yüzden tek çatı altına aldığını ve hepsine ayrı ihalelerverdiğini kavrıyoruz.
Bütün bunlar gelip geçici hesaplar değil. Bunlar 15 Temmuz'dan sonra da bitmedi, yeni ABD yönetimi tarafından da yok sayılmayacak. Küresel ölçekte jeopolitik güç hesaplaşmasına dikkatli bakanlar, önümüzdeki yıllarda bu restleşmelerin daha da şiddetleneceğini fark edecektir.
Türkiye'nin eli 16 Nisan sonrası çok güçlenecek
Ama Türkiye, eskisine göre çok güçlü. Birçok engeli aştı, derin operasyonların farkına vardı, gücünü ortaya koydu, oyun bozucu operasyonlara girişti, bunları yaparken de belki de “ilk kez”“başkaları ne der” endişesine teslim olmadı.
Sağlam bir zemin bulundu. Bölgeye ve dünyaya bakışını daha da netleştirdi. 16 Nisan referandumundan sonra elleri çok daha güçlü olacak, hareket alanı genişleyecek. İşte o zaman asıl oyun bozucu operasyonlar, girişimler başlayacak.
Ancak ABD terörden desteğini keserse!..
Trump'ın gelişinden sonra ABD politikalarında bir belirsizlik oluştu. Daha doğrusu Suriye politikası netleşmedi. Şimdilik Türkiye ile ABD arasında karşılıklı yoklamalar devam ediyor, Ankara yeni yönetimin Suriye politikasında nasıl adım atacağını ölçüyor.
ABD'nin PYD'den elini çekip çekmemesi öncelikli konu ve her şeyi belirleyecek. Rakka'ya yönelik operasyon ortak yapılacaksa bu, ABD'nin PKK/PYD'yi saf dışı etmesiyle mümkün olacak. Trump yönetiminin Türkiye ile mi yoksa terör örgütleriyle mi hareket edeceği netleşmek zorunda. Bu zemin oluşmadan iki ülke arasında bölgesel ortaklık imkansız gibi görünüyor.
Tel Abyad, Mümbiç, Afrin, Ayn el Arab temizlenmeli
Ama bizim için, ABD ile ilişkiler nasıl seyrederse seyretsin, öncelik terör kuşağını ortadan kaldırmak olmalıdır. Bu, Türkiye için adeta bir istiklal savaşı değerindedir. Rakka'dan önce o kuşaktaki terör unsurları temizlenmelidir. Türkiye için tarihsel hesap, sadece DEAŞ'la mücadele değildir. Ülkeyi bu yöne hasretmek, PKK/PYD üzerinden hesap yapanların bizi körleştirmesianlamına gelebilir. “DEAŞ'la savaş, PYD'ye alan aç” senaryosuna teslime zorlayabilir.
Açık söyleyelim? Türkiye için, Kuzey Irak'tan Akdeniz kıyısına kadar, Suriye'nin kuzeyindeki bütün terör güçleri tehdittir. Bütün önceliğimiz, gerekirse tek başımıza kalalım, bu kuşağı yok etmektir. Tal Abyad, Ayn el Arab, Mümbiç ve Afrin hiçbir şart ve politikaya kurban verilmeden temizlenmelidir.
Her şey başladığı yerden devam eder!
Bu kuşakta gösterilecek müsamahalar ülkemizin imhasına giden yolları açacak ölçüde tehdit olacaktır. Çünkü bu kuşak, 15 Temmuz'cuların Türkiye'ye büyük saldırı için planladıkları ana cephedir.
Bugünlerde “DEAŞ'ı vur, PYD'ye alan aç” politikasını Türkiye'ye pazarlayanlara, bu senaryonun içerideki destekçilerine özellikle dikkat edilmelidir. Burada hata yaparsak, FETÖ projesi de, PKK/PYD projesi de, terör koridoru projesi de, 15 Temmuz senaryosu da devam ediyor demektir.