Öz şefkat
Değerli okuyucularım, bu yazımda sizlere özelikle bu zor günlerde çok ihtiyacımız olan bir kavramdan bahsetmek istiyorum; öz şefkat… Şefkat, yüreğin bir başkasının ıstırabına titreyerek yanıt vermesi ve bu ıstırabın hafifletilmesini istemesidir. Istırap çekerken kendimize yardım etmek istediğimizde deneyimlediğimiz duygu ise öz şefkattir.
Hayatımızda işler yolunda gitmediğinde, kendimizi kötü hissettiğimizde, çoğumuz kendimize şefkat göstermek yerine cezalandırma yoluna gireriz. Eleştiri üstüne eleştiri yaparız. (Bu kadar aptal olmasaydım başıma bu olay gelmezdi.) İyi hissetmek istemenin doğal bir içgüdü olduğunu kendimize hatırlatırsak, işler kötü gittiğinde kendimizi paylamakta daha insaflı olabiliriz. Bir yerinizi incittiğinizde, yaranızı temizleyip bantla sarmaz mısınız? O zaman duygusal anlamda acı çektiğinizde de aynı şeyi neden yapmayasınız?
Nitekim başımıza kötü işler geldiğinde üç talihsiz tepki gösterme eğiliminde oluruz; bunlar öz eleştiri yapma, kendini tecrit etme ve sadece kendiyle ilgilenmedir. Neden bu tür tepkiler gösteriyoruz? Tehlikeye verdiğimiz içgüdüsel tepki yani stres tepkisi, “savaş, kaç ya da olduğun yerde donup kal”dan oluşur. Bu üç strateji bizim hayatta kalmamızı sağlar ama bunlar ruhsal ve duygusal işlevselliğimize uygulandığı zaman başımız derde girer. Karşımızda korunmamız gereken bir düşman yoksa dikkatimizi kendimize veririz. Savaş öz eleştiri, kaç kendini tecrit etme, donup kal sadece kendimizle ilgilenmemiz haline gelir ve kendi düşüncelerimiz içinde hapsolur kalırız.
Öz şefkatin elde edilmesi güç bir şey olduğunu ya da doğal olmadığını düşünen kişiler çocukluklarında ihmal edilmiş ya da tacize uğramış, yani gelişme yıllarında çok stres altında kalmış kişilerdir. Travma geçirmiş pek çok kişi iyi hissetmeyi hak etmediklerini ya da kendilerini iyi hissetmek için karşılarına yeterince fırsat çıkmadığını düşünürler. Dahası, duygusal acıyı güvenli dozlarda deneyimlemekte zorluk çekerler. Acı veren duygular, daha eski acıları da beraberinde getirir. Örneğin, bir ilişkinin bozulması çocuklukta depolanmış bir yalnızlık ve utanç dalgasını tetikleyebilir ve kişinin odaklanma ve iş görme becerisini yok eder.
Bazı kişiler öz şefkatin kişiyi bir koza gibi sardığını ve bu kozanın daha bencil olmalarına neden olup, onları izole ettiği ve diğer insanlardan kopardığı gibi bir endişe içindedirler. Oysa tam tersi bir durum söz konusudur. Kendimize karşı ne kadar açık yürekli olursak, hayatın diğer yönlerine karşı da o kadar yakın hissederiz. Başkalarına sevgi duymanın temelinde öz şefkat yatar. Kendi kişisel özelliklerimizi kabul ettiğimizde başkalarını da daha kolay kabul ederiz.
Kusurlarımızı kabul etmemiz davranışlarımızı daha iyi olacak şekilde değiştiremeyeceğimiz ya da değiştirmememiz anlamına gelmez. Kabul etmek şimdiki andadır. Hepimizin geliştirmemiz gereken yönleri vardır. Ne kadar beceriksiz, kusurlu ve cahil olursak olalım bugünkü halimizle dost olmakla işe başlayabiliriz. Kendimizi tam olarak kabul etmek uyum sağlamamızı ve yolumuzu gitmek istediğimiz yöne çevirmemizi kolaylaştırır.
Kendilerine şefkat gösterebilen kişiler, çabalarının boşa gittiğini gördüklerinde kendi paylarına düşen sorumluluğu almaları gerektiğini diğer insanlara göre daha fazla kabul ederler. Ayrıca kendi karakterlerindeki istenmeyen özellikleri de fark ederler ama bunları saplantı haline getirmezler. Örneğin öz şefkatli biri akademik başarısızlığa uğradığında, bu durumu gelişmek için bir fırsat olarak görmesi çok büyük bir olasılıktır.
Öz şefkat, hayattan keyif alma, duygusal zeka ve sosyal bağlanmayla bağlantılıdır ve özeleştiri, depresyon, anksiyete, düşünce baskılama ve mükemmelliyetçilikle ters bağlantılıdır.
Öz şefkatin psikolojik esenliği haber verdiği açık seçik ortadadır.
Başkalarına olduğu kadar kendinize de öz şefkatli davranabilmeniz duasıyla Allah( c.c )’a emanet olunuz.