Özgüven ve takım olmak
İyi oyuncuların, iş bitirici oyuncularının (Simao, Quaresma, Almeida gibi) yanında, savaşan Egemen, Ernst, Sivok, Aurelio gibi futbolcuların karışımı Beşiktaş. Takım oyunundan çok bireysel yeteneklerle golü düşünen bir takım. Karşısında oturmuş bir oyun şablonu olan, sakin (abartılı), kimin nerede oynadığı belli bir Fenerbahçe. Ama bu özelliklerinin yanında üçüncü bölgeye kadar bu ligin en formda takımı fakat santrforlarından etkisizliğinden dolayı iki haftadır kazanamayan bir Fenerbahçe...
Hücum oyuncularının formu-formsuzluğu maçı etkiledi. Özellikle Bienvenu'nün Fenerbahçe standartlarının altında olduğunu vurgulamak gerek. Buna ek olarak Aykut Hoca'nın iyi oynayan Caner'i, hem de skor yakalamasına rağmen, şoka girmiş Beşiktaş'a karşı çıkarması da bir teknik direktör hatasıydı. Mehmet Topuz da işini yapıyordu ama onun uzun süre oynamadığı için mazareti vardı. İkinci yarıda Emre'nin orta sanhadaki temposunun çok düşmesi Fenerbahçe'nin rahat kazanabileceği bir deplasmanda beraberliği 88. dakikada kurtarmasına yol açtı.
CENTİLMENLİK DE TAVAN YAPTI
Fenerbahçe çok deneyimli, olgun bir takım görüntüsünde... Beşiktaş ise üst düzeyde konsantrasyonla coşkulu oynamaya çalıştı. Oyun ve pozisyon zenginliği Fenerbahçe'de, iş bitiricilik Beşiktaş'taydı. Fenerbahçe'nin sakinliği abartılı dedik ya, 1-1'den sonra abartılı özgüvenden, vurdumduymazlıktan ikinci golü yedi. Ama sonuçta takım olmanın verdiği avantajla puan aldı. Hakem Fırat Aydınus iki yıldır Türkiye'nin en formda hakemiydi. Dün gece hayran oldum. Maçın yıldızıydı bence... Önce konan yasağa rağmen Beşiktaş taraftarının da bastırmasıyla, yönetiminin de arzusuyla derbiye Fenerbahçe seyircisinin gelmesi çok önemliydi. İki takım futbolcuları da saha içinde bu centilmenliğin etkisiyle fair-play förüntüleri sergilediler. Yere düşeni kaldırdılar, yerde yatanın kalkmasını beklediler. İnşallah daha fazla seyirci ayrılır ikinci yarıda Kadıköy'de...