Ya İşte Böyle...
Aşı ve ilaç kadar; insanlara yüklenen stres de, o ölüm korkusu ve hastane yolunun açılması da sağlık sistemini kilitledi. Hastaneler çocuk ve yaşlılarla dolu. Kış geliyor ve daha fazla başvuruya hazır olun. Sahi neden hiç otopsi yapmıyorsunuz, tipik ölümler için mRNA, SinoVac ya da o ilaçların “akut multifokal nekrotizan ensefalit ve miyokardit” geliştiği yönünde yan etkileri ortaya çıkar diye mi yoksa? Nasıl olsa aşılar ile ilgili, din, ahlak ve hukuk dışı yollarla, aşıyı olanların değil üretenlerin lehine ONAM da alınmıştı. Sizi anlıyorum “Fauci etkisi”, bazı ülkelerde bu işin sorumluları yargı karşısına çıkmaya başladı, bazılarında parlementolara çağırılıp ifadeleri alınıyor. O Çin polisine özenen tiplere de fazla güvenmeyin, Çin’de de insanların artık daha da yüksek çıkıyor sesleri.
Bütün bu olanlar, İklim ve Gıda Bakanlıkları için de, bundan sonrası içinde ders olsun. Ve bugünün burada görülecek hesaplarının dışında bir de din gününün hesabı var, hiçbir şeyin gizli kalmayacağı ve ''misgale zerretin'' ölçüsünde herşeyin hesabının sorulacağı bir gün! Şimdi onlar vicdanlarının sesini sustursunlar susturabiliyorlarsa. Korku pandemisi etkisinden kurtulamayan vatandaş her baş, diş, nezle, grib, lumbago da, ''CoVID oldum'' korkusu ile hastane önlerinde kuyruğa girerse, 5 dakikada hasta muayenesi ancak mizah konusu olur. Doktor da kafayı yer, hastahane yöneticisi de. Yazık değil mi bu insanlara.
Doktor kime ne anlatacak, hasta bu işten ne anlayacak. Eskiden biz bu hastalıkları bakkaldan aldığımız yerli ve milli 75 kuruluşluk Gripin’le 3 dozda hallederdik. Doktor bey hemşire kıza, “kızım tahlile gönder” diyecek, o da standart, hep yazdıkları tahlil formunu dolduracak, “belin de ağrıyosa bir de Emar çektir kızım, akciğer röntgeni de alsın, sonra gelsin” diyecek. Bakın hastanede doktor-hasta ya da hasta yakını kavgasının tek sebebi Vandalizm değil. İnsanları bu kadar korkutursanız, hala maske takan birilerini görüyorum camide sokaklarda. O mikrop yoğuşmuş, sentetik çaputları suratlarına takıp dolaşıyorlar, sonra da kimi cebine koyuyor, kimi koluna takıp dolaşıyor, sonra da çöpe atıyorlar.
Bakın, eğitim sistemi çöktü. Ahlak'ta! Aile de dağılıyor. Ekonominin durumu da malum. Gıda desen hormon, zirai kimyasallar, toprağı çürüten gübreler, fıtratı ile oynanmış tohumlar, hayvanların geni ile oynanmış, yüklemişler Ostrajen, yüklemişler antibiyotik, Haşa, Allah (cc) işin bu yönüne bakmıyor mu sanıyorsunuz? Büyük ölçüde Endüstri, İsrail’e gönderilecek ürünler dışında işin dini yönüne bakmıyor. Bir Helal sertifikası lazım olursa, ya da fetva, onu da kimden, nereden, nasıl alacağını biliyor. İster devletten alır, ister diyanetten, bir ilahiyatçı da bulabilir. Bu işi yapan dernekler de var, Mısır’dan da alır, Malezya’dan da ve hatta İsviçre’den de. Ondan kolay ne var.
Yakında “Metaverse de Fuhuş”a bile sertifika alır bunlar. Yasal açıdan zaten “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır”(!?) Bu dünyada sebest olan bir şeyi öte dünya, sanal dünya için mi yasaklayacaklar. “Yasal olan herşey meşru ya da ahlaki değildir.” “Metadünya”da, kadınlar da erkeklerle eşit haklara (!?) sahip olacaklar ve böylece “Toplumsal cinsiyet adaleti” de sağlanmış olacak. Sahi “Yeşil Feministler” ne diyecek bu konuda?
O hayvanseverler buna niye seslerini çıkartmıyorlar. Bu mikrop bulaşmış maskeler, çöp varilleri çevresindeki yiyecekleri yiyen kedi-köpekler için yapacakları, söyleyecekleri bir şey yok mu? Ya hu onlarda mikrop yoksa niye taktılar gün boyu, ya iç kısımda, ya dış kısımda mikrop olması gerek. Mikrop varsa o mikrop kedi-köpeğe bulaşmaz mı? Güvercinler, martılar, diğer kuşlar o çöpten beslenen canlıların hepsi ölmesi gerekmez mi idi. Kedi köpeği CoVID olan var mı? Kedi-köpekten neden size bulaşmıyor eğer öyle bir mikrop varsa? Çöp toplayan bu genç-yaşlı insanlar sizin kadar hasta olmadılar biliyor musunuz. Oysa hepsinin sapır sapır dökülüyor olması gerekmez mi idi..
Suriye kamplarında aşılama yoktu, salgın da, ölüm de yoktu. En az aşılama Afrika’da oldu, en az ölüm de, o da aşı olanlar arasında. “ABD’de 5 ölümden 4’ü aşı olanlar arasında” olmuş. Bizde en az Urfa’da olmuş, en az ölüm de Urfa’da, nerede en çok aşı, orada en çok ölüm.
Başardınız... Aferin... Harikaydınız! HES kodu ile dijital dönüşüm performansınızla muhteşemdiniz. Ama öte yandan evlerimiz ilaç deposu oldu. Herkes hasta. Sağlık bütçesi devletin de, toplumun da başına bela. Biz FİNTEK’te de yazılım olarak, dijital dönüşüm performansı olarak dünyanın en iyilerindeniz. Ama bu bizim paramızın çok değerli, Merkez Bankamızın çok çok güçlü, Finans piyasasının çok sağlıklı çalıştığı anlamına gelmiyor. Bir işin temelinde hukuk ve ahlak yoksa, o yapıda dini hassasiyetler gözardı edilmişse, meşruiyet için gerekli, denetim, şeffaflık, kötü kullanımı ve istismarı önleyici denetim mekanizmaları oluşturulmamışsa, o işten hayır gelmez. Teknoloji, kendine sahip olana hizmet eder. Silah kimin elinde ve namlusu kime dönük, asıl önemli bu.
Halk Sağlığı Genel Müdürlüğünün haftalık istatistik analiz raporlarının yayınının durdurulduğu günden beri bu işi yönetenlere güven kayboldu. TÜİK verileri de bana bu anlamda güven vermiyor. “Bilim Kurulu” denen kurul ne iş yapar bu memlekette? Hani “Politika kurulları” vardı, nerede onlar? Allah cc, cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasip etmez.
Bilim bilim olalı, siyaset siyaset olalı, media media olalı insanlık sağlık ve gıda konusunda böyle zulüm görmedi. Ya hu adamlar “biyolojik insanın sonu”ndan bahsediyorlar, bizimkiler bize neler anlatıyorlar. TransHumanizm, NeuraLink, “Nesnelerarası iletişim”de ''NESNE ne?'' diyorsunuz boş gözlerle yüzünüze bakıyorlar. Bunlar CoVID sürecinde CoVID’i öne çıkarttılar ama Chemtrails ile 5G, Alçak irtifa uydularından yayılan RF’lerle, ölüm korkusunu en üst seviyede provake ederek Zihinsel stres yolu ile insanları hasta ettiler. Media, sosyalı, eskisi ile bu cehenneme var gücü ile odun taşıyor hala.
Evet, evet, bu damarların daralması, aşıya ve kullanılan ilaçlara paralel artış gösteren pıhtı olayları, buna bağlı felçlerin arkasında tek bir sebeb var. Yani sorun tek TAD ve KOKU kaybı değildi. Kalp krizlerinin arkasındaki ana sebep de bu olmasın yoksa? İnsanların öz savunma ve bağışıklık sistemi çökertildi. Bunun sebebi “DSÖ sendromu” idi. Biz bu sendromun sebebi olan örgüte diplomatik dokunulmazlık ve imtiyazlı statü tanıdık. Baş dönmeleri, bayılmalar, gözde ve zihinde bulanık aynı şeyden kaynaklanıyor. Şimdi de çıkmış, Twitter yönetimi “CoVID ile ilgili yanlış bilgilendirme” sansürünü kaldırdı. Ama YouTube yasaklara devam ediyor. Belki şimdi bu süreçte CoVID ile ilgili saklanan yeni bir çok bilgiye şahidlik edebileceğiz.
ABD’de bu CoVİD adı ile tezgahlanan lanetli komplonun ele başlarından Dr. Fauci’ye yönelik tepkiler giderek artıyor. Bu kişi geçtiğimiz günlerde yargı önünde 7 saat süreyle sorgulandı, ifade verdi. Başlıca suçlamalar şöyle:
1- Büyük ekonomik, sosyal ve psikolojik yıkımlara yol açan kapanmaları, tek yetkili olarak topluma dayatması.
2- Farklı görüşte olan, hepsi birbirinden değerli bilim insanlarını, yayın organlarını sansürlemesi.
3- Wuhan’da virüse fonksiyon kazandırma çalışmalarını fonlayarak desteklemesi ve virüsün laboratuvardan çıkmış olma olasılığını gizlemeye çalışması, yayınları baskılaması.
Ayrıca, mRNA aşılarıyla ilgili olarak: -Aşıların bulaşma ve yayılımı önleyeceği, -Aşı zorunluluğu-pasaportu gerekliliği, -Yeni varyant aşıların yeterli bilimsel çalışma verisi olmadan çocuklar dahil herkese zorlanması gibi yaydığı pek çok dezenformasyon da eleştiriler arasında.
Bu sorgulamalar sırasında tek sorun Fauci’nin ani hafıza kayıplarına uğraması ve salgının başlangıç dönemlerindeki pek çok uygulamalarını hatırlayamaması…
Biliyorsunuz değil mi, sahte doktorun arkadaşı da sahte beyin cerrahı çıkmış. Sağlık Bakanlığı bakalım bu sahtekarlığı nasıl çözecek ve sorumluları hakkında ne yapacak? Ondan sonra belki seçimlerden sonra yasama, yürütme, yargı bu konu ile ilgilenmeyi gündemlerine alabilirler. Aceba, Yargıda da sahte doktor gibi sahte hakim ve savcılar var mı? Fauci’nin bizim ülkemizde de zihniyet ikizleri, işbirlikçileri, ona yardım ve yataklık edenler var mı? Siyaset, bürokrasi, akademi, media, STK, meslek örgütleri ve mensupları arasından çıkar mı? Savcılar ne zaman bunları ifadeye çağıracak? Viranşehir savcısı ne zaman göreve iade edilecek, ilk adım olarak. Adalette adalet yoksa tuz kokar o zaman. Adaletin varolduğunu gösterecek, haksızlıklar karşısında susmayan bir tek kişi aranıyor! İnanın bu örgüt, FETÖ’den de DAEŞ den de, PKK’dan da daha tehlikeli, bunlar insanlığa pusu kurmuş Şeytani bir örgütlenme içindeler. Ve bunlar her yerdeler ve bizim aramızdalar. İstanbul sözleşmesi, fahişe ve türevlerine yol verilmesi, ailenin dağıtılması, sağlık ve gıda üzerinde oynanan oyunlar, İklim komplosu, hepsi TransHumanizm komplosu ile ilgili. Sonuçta, bu anlamda SANAYİ 4 ve HUMAN 2 Şeytani planın iki silahı. Siz sıcak bir savaş endişesi yaşarken, büyük savaş bu iki cephede başladı ve devam ediyor. Siber ordular, birileri gökten Mesihi ve yerden Mehdi'yi beklerken, her yerden saldırıya geçtiler, işgal başladı bile. Aklımızı çeliyorlar, kalbimize müdahele ediyorlar. Yiyip içtiklerinize dikkat, ışın ve RF üzerinden saldırılara dikkat.
2022’nin son ayına girdik. Mehdi, Mesih, Meşiah, Emanet sandığı konuları ısıtılmaya başlandı bile. İklim fitnesi için global sistem geri saymaya başladı. İçeriden ve dışarıdan siyasi, iktisadi, askeri, sosyal hadiselere bir takım operasyonlara hazır olmak gerek. 2023’e girerken Şeytan “fazla mesai” yapıyor. Onların bir planı varsa Allah’ın da bir hükmü var. Cahillerden ve zalimlerden değilseniz ve onlara yardım eden, onların yedikleri haltlar karşısında susmuyorsanız, kuyudaki Yusuf’u gören Allah sizi de görüyor, duyuyor ve bütün bu olanları biliyor ve hüküm O'nundur. İçimizdeki “islah edici” rolüne bürünen “bozguncu”ların, o “beyinsizler”in işledikleri yüzünden biraz hırpalanacağız ama sonunda mahzun olmayacağız. La İlahe illallah, Muhammed Resulullah. La galibe illallah!
Selam ve dua ile.