ZULM İLE ABAD OLAN…
İnci, Bahreyn’de gösterilerin yapıldığı meydanın adıdır. Tahrir’i bilmeyen yoktur herhalde… Meydanların isimleri genel kültür dağarcığımızda birer birer yerlerini alıyor. Gönül ister ki, halkını inim inim inleten diktatör idareler, kan dökülmeden birer birer dökülsünler. Fakat ne mümkün, hiçbir şey bedelsiz elde edilmiyor. İlla da kansız olmaz anlamında demiyorum. Başka da yolu yoksa kangren olmuş parmağı kesmek gibi bazı zararları olacaktır.
“Hayr-ı kesir için, Şerr-i kalil kabul edilir” diye Bediüzzaman Hazretleri’nin bir prensibi vardır. Yani çok hayır(iyilik) için, az şer(kötülük) kabul edilir. Demek ki bu işler böyle icra oluyor.
Bulaşıcı sadece hastalık olmuyor. Mevcut hastalığı ortadan kaldırmakta bazen bulaşıcı olabiliyor. Kimse bu denli, ülkeden ülkeye sirayet edeceğini tahmin etmiyordu herhalde…
Fakat Arap ülkelerinde meydana gelen hayırlı değişimler dalga gibi oradan oraya geçip gidiyor. Artık bu değişimin önüne hiçbir maddi gücün geçemeyeceği anlaşılıyor.
Bu olaylar şu meşhur sözü herkese bir kez daha hatırlattı sanırım; “Zulm ile abad olan, kahr ile berbad olur”
Tunus ve Mısır gibi ülkelerin halkları bu işin bu kadar kolay olacağını bilselerdi herhalde daha önceden bu işe teşebbüs ederlerdi.
Bunu neye dayanarak söylüyorum, çünkü üçüncü, dördüncü, beşinci ve devamı ülkeler adeta hiç tereddüt etmeden aynı yola girdiler. Bence en azından “bir işe başlamak yarıya gelmek gibidir.” Kaidesince yolu yarılamışlardır. Pandoranın kutusu açılmış ve dönüşü mümkün olmayan “hürriyet” ve “demokrasi” yoluna girilmiştir. İnşallah sonları hayırlı olacaktır.
Gerçekten işler çok hızlandı. İnsanların beklemeye tahammülleri yok. Cenab-ı Hak’da icraatlarını bize göre ayarladığına göre, pek uzatmıyor işleri… Hızla olayları neticelendiriyor.
Evet, Aziz Dostlar!
Yaptığımız duaların bu tip olaylar üzerinde çok etkili olduğunu biliyoruz. Onun için fazla masum kanı dökülmeden ve meydanlar kirletilmeden bir an önce halkın özlediği ve dinimizin öngördüğü seçimlerle idarecilerin iş başına gelmesi dualarımızın içinde yer almalıdır.
Artık krallıklar, tek adam diktatörlükleri ve tüm dikta idareler tarih sayfalarında yerlerini almalıdırlar. Zaten onların yerleri orasıdır.