Ah Kalbim!
Fuzuli dede, asırlar önceden bu günü görmüş olmalı ki, “El çek ilacımdan tabib” diyor. Muhtemelen Favipiravir’i anlatmaya çalışıyor ama doktor civanım dinlemiyor. Emir büyük yerden, yutturdular insanlara bu ilaçları, sorumluluk kendilerine ait olmak üzere, hem de mecbur ederek, bir de muvafakatname imzalatarak. Hastalar hasta olalı hiçbir zaman böyle zulüm görmedi. “Aşı derdiyle insanlar” sarhoş gibi bir hoş oldular. Öyle ya “Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır!” MS 2020’de “zehri dermanında gizli.” “Bir hayata çattık! Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu. / Geldi ölümlü yalan gitti ölümsüz gerçek.” Sahi bu hayat süren ruhunu kaybetmiş canlı cesetleri, siyasi emellerini çağdaş müstevlikerin emelleri ile tevhid eden, şahsi çıkarlarını finans kapitalin global çetesinin çıkarları ile tevhid eden onların yerli işbirlikçileri ile işimiz var. Bu hesap bu dünyada bitmeyecek gibi gözüküyor.
İnsanlar kalp krizinden, kanserden patır patır dökülüyor. Daha kısırlık, düşük ve sakat doğumlar var gündemde. Genç-yaşlı, kadın-erkek farketmiyor. Bakalım bundan sonra neler olacak? Öyle görülüyor ki, bu iklim ve gıda operasyonu daha büyük bir bela olacak insanlığın başına. Savaş riski ayrı bir konu. NATO Genel sekreteri üye ülkelerin askeri stoklarını en üst seviyede tutmaya davet ediyor. Hayırdır bir dünya savaşına mı giriyoruz. Yoksa alçak irtifa uyduları üzerinden RF ve laser silahları ile, ya da hackerlerle bu stoklar imha mı edilecek. Konvansiyonel silahların imhası zaten ayrı bir senaryo.
Durum hiç de iç açıcı değil. Gelecek günler, bu gidişle geçen günleri aratabilir. Aslında bu Global çete deşifre oldu ama bunlara karşı henüz bir operasyon başlatılmış değil. Bunlar da, “bizden sonrası tufan” mantığı ile geri dönüşü imkansız hale getirmek, kendilerinden hesap soracak güç ve sistemleri havaya uçurmak için adeta bir intihar saldırısına hazırlanıyorlar sanki. Önümüzdeki günler, bu açıdan son derece riskli. Ekim, Eylül’den, Kasım Ekim’den, Aralık Kasım’dan daha zor geçecek gibi. Dünyayı zor bir kış bekliyor. Bu durum içeride de böyle, dışarıda da. Bölgede de böyle. Ekonomik, politik ve sosyal açıdan risk yüksek. Akletseler de siyasiler, kendi aralarında ağız dalaşı ile bu riski daha da büyütmeseler. Aynı şekilde, herkes ötekinin hainleri, ahlaksızları, soyguncuları ile uğraşacaklarına, herkes önce kendi evinin içindeki ahlaksızlardan yakasını kurtarsa.
Gelinen noktada dini gruplar ya da ideolojik grubların her biri, bir siyasi partinin arka bahçesine dönüştü. Sivil akıl buharlaştı. Siyasete bulaşan cemaat yapıları safiyetini kaybetti. Artık kendi tabanlarına bile güven vermiyorlar. Bu işler ihale ile menfaat pazarlığına ve kadrolaşma adı altına eş-dosta köşe kapma oyununa dönüştü. Söylüyorum, bu işler böyle devam etmeyecek. İnceldiği yerden kopacak. Bu yeni tufeyli takımı çok ağır bir bedel ödeyecek. Dünyalarını kaybederken ahiretlerini de kaybedecekler.
“ISLAH EDİCİ” ROLÜNE SOYUNMUŞ “BOZGUNCULAR” YÜZÜNDEN DÜNYA BİR FELAKETE DOĞRU GİDİYOR. Ulus devletlerdeki monarşiler, zaten uluslararası sistemin tekelinde. Sağcı, solcu, dinci, liberal, milliyetçi farketmiyor. Onların efendileri onlara göre, efendilerinin ipi de büyük efendilerin elinde. Hani bir dergi kapağı vardı, köpeğin ipi adamın elinde, adamın ipi kimin elinde? Uluslararası örgütler de öyle. Ulus devletlerde de durum farklı değil. Bakıyorsunuz, farklı sloganlar atan ve birbirlerini kıyasıya eleştirenler ve hainlikle suçlayan, ülkeyi o ötekilerin elinden kurtarmaya çalışır gibi gözükenler, uluslararası sitemin teklifleri karşısında hepsi uslu bir kediye dönüşüyor. “Minik fare kükreyince, bu aslanlar miyav diyor...” Biliyorsunuz, artık İngiltere'de de Siyonist bir başbakan var. Biden mi daha Siyonist İngiliz başbakanı mı, size göre. Angilikanlar mı daha Siyonist, Evengelikler mi, size göre. Kim Tanrıyı daha önce kıyamete ikna edecek dersiniz!?
En küçük devlet ya da iri bir şirket kükreyince, o aslanlar miyav demeye başlıyor. İstanbul Sözleşmesi, Lanzarotte de görmedik mi bunu? AK Parti-CHP, MHP-HDP, İYİ PARTİ ve diğerleri aynı safta yer alıyorlar. Hepsinin de “kendi aralarında safları sık ve doğru!?” Onların önümüze koydukları yasalar, tercüme hataları ile birlikte, basit gerekçeler ve kısa bir müzakere sonrasında oy birliği ile kabul ediliyor. Eskiden de aynen, batıdan ithal yasalar, tercüme hataları ile birlikte gerekçesiz olarak meclise sevkedilip, müzakeresiz bir şekilde oy birliği ile kabul ediliyordu. Bazan da yargıçlardan oluşan mahkemeler yerine, tek partinin seçkin üyelerinden oluşan milletvekillerinden oluşan, yasaya göre değil, kararları yasa kabul edilen, savcısı, avukatı, temyizi olmayan mahkemelerde yargılama yapılıyordu. Çok partili döneme geçtik dedik, bu defa da darbeler dönemi başladı. Örfi idare mahkemeleri, askeri mahkemeler, Devlet güvenlik mahkemeleri. Darbeler dönemi bitti zannediyorduk, bitmediğini 15 Temmuz'da gördük, bu defa da, ''koalisyon olmasın'' derken yargı kilitlendi, yasama ve yürütme ayrışsın derken tam aksi oldu.
Bu durum uluslararası sistem açısından da böyle. Bu kez iç hesaplaşma sorun oluşturmaya başladı. Şimdi global sistem, yapay zeka ile dünyayı yönetme peşinde. Tek para, tek hukuk, tek yönetim. 2023 Haziranın da iklim politikaları yapay zeka tarafından belirlenecek. Yapay zekaya göre, insanların dünyayı yönetmesi için son tarih 2045. Zaten NATO da öyle tahmin ediyordu. Siber ordular güvenliği devralacak. BM’den Globalist Fleming Melissa, "Dünya Bilsin, Bilimin Sahibi Biziz" diyor. Ve ekliyor, “İklim değişikliğini eskiden Google'da araştırdığımızda, en tepede inanılmaz derecede çarpıtılmış bilgiler vardı. Ama şimdi Google anlaştık en tepede bizim kontrolümüzden geçen bilgiler var...” Açıkça “sansürlüyoruz” diyor! “BM de bizim kontrolümüzde” diyor! Uzay da onların kontrolünde artık. Starlinkler de büyük gözaltı gerçekleşti. Yeryüzü Şeytani aklın gözetiminde. Hele bir de 5G tamamlansın, bir de NeuraLink projesini hayata geçirirlerse, her insan onların kontrolünde olacak. İnsanlık, biyonik robota dönüştürülecek, TransHumanizm projesi ile. İktidarlar, yerel yönetimler, STK’lar, iş dünyası, Akademi, büyük ölçüde bunların kontrolünde. Evet, geç kaldık. Ama iş işten geçmiş değil. Onların planları da tutmuyor ve kendi aralarında derin ihtilafları var. Uyanın, yarın çok geç olabilir.
Selam ve dua ile.