Bu gidiş nereye?
Aşağılık insan tiplerinin itibar gördüğü zamanları yaşıyoruz. Her türlü rezilliğin, ahlaksızlığın duyulduğu, her çeşit zulmün pervasızca sergilendiği ve sağır sultanın dahi olan bitenden haberdar olduğu dönemlerdeyiz.
Zalimlerin saflarını sıkılaştırdığı, mazlumların çaresizlik içinde bekleştiği, masumun suçlu, suçluya ise merhamet gösterildiği; ‘’Ne yapalım alın yazımız, yapacak bir şey yok…’’ deyip gerçeğin üstünün örtüldüğü bir asırda ömür sürüyoruz.
Film izler gibi izliyoruz Gazze’de olan biteni. Kaç bölümü sahnelendi? Kaç kez vizyona girdi? Hatırlamıyoruz. Kaç yerde ölüm seti kuruldu? Kaç kişi canından oldu, kaç beden yaralı hâlde? Bilmiyoruz.
Siyonistliğin her türlüsünü gördük ama böylesini yeni duyduk; ‘’Yahudi, cezaevindeki esirlere ağır işkenceler yaptığı gibi bu insanlara tecavüz etmekte…”
Yeryüzünde bu ahlaksız düzenin kurgulayıcılarının da seyrettiği gibi hepimiz izliyoruz. Oyunun senaristleri ne yazık ki yüzümüze baka baka izletiyor bizlere bu iğrenç sahneleri.
Batılılar, İki milyar insanın iki büklüm duracaklarından emin olmasalardı böyle bir alçaklığa teşebbüs edebilirler miydi? İki milyar insanın, iki laftan tırsacağını garanti görmeselerdi bu aşağılık yöntemlere girişirler miydi? Selin önündeki adeta çer çöp gibi sürüklenen yığınlar olduğuna kanaat getirmeselerdi böyle rahat hareket edebilirler miydi?
Yazıklar olsun!
Demokrasi naralarıyla çaka satanların ‘’maskeli hallerini’’ ne zaman göreceğiz?
Kendilerinin dışındakileri ötekisi olarak görüp nefret kustuklarını ve onlara tahammülsüz olduklarını ne zaman anlayacağız?
Ötelerden beri batılıların zihinlerinde yer tutmuş ‘’düşman’’ fikrine karşı; ‘’Batılılar, aslında bizi tanımıyorlar, önyargıları bundan sebeptir. ’’ düşüncesinin yersiz olduğunu bilakis tanıdıkları için ‘’düşman’’ kesildiklerini ne zaman fark edeceğiz?
Batı bu…
Batılı budur.
Doğulu diye tanımladığı insanlara yakın geçmişte neler yaptığı hala hafızalarımızda…
Irak’ta Ebu Gureyb cezaevinde aklın almayacağı işkenceler, tecavüzler Batılıların eseri değil miydi? Irak’ı özgürleştirme adına gönderilen askerlerin kadınlara yaptıkları iğrençlikler batılıların icraatları değil miydi? Irak’a asker kılığında giden ‘’demokrasi çocuklarının’’ kameralara çekip sonrasında izlettikleri aşağılık görüntüler bu batılıların normali değil midir?
Afganistan da kadınları hayvanların bile tahammül edemeyeceği alçakça muameleye kim tabi tuttu?
Bosna’da, Sırpların, binlerce Müslüman’ın katletmesine göz yuman NATO askerlerinin ülkelerine dönüşlerinde onları askeri havaalanında karşılayıp bu askerlere şeref madalyası kimler taktı?
Doğu Türkistan’da mazlumun insanlara soluk aldırmayanlar kimlerdir?
Arakan ’da zulüm gören masumlara ölümü tek özgürlük yöntemi olarak tanımlayanlar kimlerdir?
Filistin’de insanlığa kastedenler kimlerdir?
Yüzyıl öncesinde Anadolu coğrafyasını kana bulayıp binlerce insanımızı şehit edenler kimlerdi?
Kim oldukları, kimlerden destek aldıkları, maksatlarının ne olduğu apaçık ortadadır.
İsteyen istediği kadar perdelesin. İsteyen istediği kadar hakikati gölgelemeye kalksın; Doğulu, Batılı’nın kâdim düşmanıdır. Batı’nın, Doğu’ya bu bakışı geçmişten gelen hastalıklı bir hâldir. Batılıların zihinlerinde yer etmiş habis bir urdur.
Günümüzde Doğu’nun, Batıyı işgal edeceği fikri akla gelmemekte ve Batılılar da bundan emindirler. Böyleyken her Doğulu’nun zihninde ise ne yazık ki; ‘’Bir gün Batılılar bizi işgal eder’’ korkusu vardır. Böyle bir kaygının nedeni nedir? Doğulu’nun evhamından mı yoksa Batılıların dünden bugüne kadar yapıp resmettikleri midir?..
Batılı boş durmuyor. Ne yazık ki dünyayı bir ucundan tutuşturdular. Bu ateşi zamanla her tarafa yayma niyetindeler. Yeryüzünün görmüş olduğu iki büyük dünya savaşının bıraktığı acıyı, yıkımı, yokluğu umursamadan bir üçüncüsünün çıkması için var gücüyle gayret etmekteler.
Bugün emperyalistler, kuralını belirledikleri oyunu istedikleri gibi oynamakta ve kurguladıkları ne varsa gün gün devreye sokmaktalar.
Her şey apaçık ortadayken “acaba…” diye tereddüt edecek bir şey var mıdır? Böyleyken
insanlığa kastetmiş Batı’yı medeniyetin öncüsü olarak hâlâ görmeye gerek var mıdır?
Açıkçası herkes aklına mukayyet olmalı ve anlatılan “bu medeniyet” safsatalarına kanmamalıdır. Hiç kimse yanında ve yakınında olanı ırağına savurmamalı, öte taraftakilere tav olmamalıdır. Kendisini, geçmişini ve ait olduğu yeri küçümsemeye kalkmamalıdır.
Bilinmelidir ki
İnsanlık bir yol ayrımındadır. Televizyon ekranlarında filim gibi izlediklerimiz sahneler neredeyse hayatımızın gerçeğine dönüşmek üzere.
“Savaş…” diyerek kurulan cümleler sık sık tekrarlanmakta. “Üçüncü dünya savaşı kapıda…” diyenler ekranlarda sıkça boy göstermekteler.
Görünen o ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Öyleyse İş işten geçmeden, keşke demeden
Her hepimiz elimizi çabuk tutup hayatımıza yön vermek durumundayız.