Bu hanım bana yar olur mu?
Ben 10 yıllık evliyim. Eşimin son 2 sene başka biriyle telefonla görüştüğünü öğrendim. Boşanmak istiyorum. 2 çocuğumuz var. Gözüm onları bile görmüyor. Ne yapmalıyım? (Rumuz: Ahmet)
Konuşmadan, böyle bir hatayı niçin yaptığını araştırıp soruşturmadan, bir yerde hesaba çekmeden hemen karar vermeyin.
Yalana, inkâra gitmiyor, yanlışını itiraf ediyor, pişmanlık duyuyor, mahcubiyetini dile getiriyor, özür üstüne özür diliyorsa, bir de sınırı aşmamış, birkaç konuşmanın dışına çıkmamışsa, hatta olaya sadece siz vakıf olmuşsanız, çevreden duyulmamış, bilinmiyorsa problemi müzakere etmenin kapısı açık demektir.
Aslına bakılırsa evli barklı, çoluk çocuk sahibi bir hanımın/annenin böyle bir hata yapması hoş görülemez, kabul edilemez, müsamaha ile karşılanamaz ama insan için tövbe kapısı her zaman açıktır.
Hatasını kabul edip, "bir kere oldu, bir daha olmaz" demesi yetmez. Yeni bir güven, yeni bir sadakat, yeni bir söz verme, "yemin billah" etme gibi kendine çekidüzen vermeyi kabul ederse, "deneme" yoluna gidebilirsiniz.
Bu onun için bir fırsattır, bir açık kapı bırakmaktır, tövbe edenleri Allah'ın affetmesi gibi, zor da olsa özrünü kabul anlamını taşır. Her ne kadar sadakat sınavında başarısız olmuşsa da, belki ıslah-ı hal eder, düzelir.
Fakat derseniz ki, "gözünü, sözünü, kalbini ve özünü koruyamayan bir eşten bana hayır gelmez, benim içim bu yapılanları kaldırmaz, kabul edemem, affetmeyi kendime yediremem" bu da bir düşüncedir ve bir karar aşamasıdır.
Artık bundan sonraki hayat seyrinizi ona göre belirlersiniz. Çocukların durumunu da gelişen şartlar çerçevesinde yeniden gözden geçirebilirsiniz. Kendinize yeni bir hayat düşünürsünüz.
Aldatılmaktan korkarken aldatan oldu
Benim eşim çok kıskanç biriydi. O kadar ki, kendi kız kardeşleri, ağabeyimin eşi, hatta misafirliğe gelen eş dosttan bile kıskanırdı. Her zaman aldatılma korkusu yaşardı. Gel zaman, git zaman 15 sene sonunda aldatılan değil, aldatan oldu. (Rumuz: Denizli)
Çok ibretlik bir tablo, o oranda da çok enteresan bir durum. Demek ki, insan hiçbir konuda aşırıya gitmemeli, "öküzün altında buzağı aramamalı", şüphe ile hayatı bulandırmamalı, kendisine fazla güvenerek şeytanın oyunlarına karşı ayık ve uyanık durmalı.
Evlendikten sonra hayatınızı birleştirdiğiniz insana güvenmeniz lazım, onu sürekli göz hapsinde tutarak huzurunu kaçırmamalısınız, su-i zanda bulunarak her an bir hata yapacak gözüyle bakmamanız gerekiyor.
Bir mecelle kaidesidir: "Beraat-i zimmet asıldır." Yani insanlar suç işlemedikleri sürece masumdurlar, dokunulmazlıkları vardır. Suça karışmadıkça, suç unsurları olmadıkça en yakınlarınız da olsa kişileri töhmet altında tutmayacak, suçlamaya gitmeyeceksiniz, sürekli suç işleyecekmiş gibi görmeyecek, potansiyel bir suçlu muamelesine tabi tutmayacaksınız.
Aksi halde işte böyle, başkasının kuyuya düşmesini bekleyip durursanız, o kuyuya kendiniz düşersiniz.
Şimdi ne olacak, neler yapacak, nasıl bir yol izleyecek, eşinizle nasıl muhatap olacaksınız?
Halen konuşulacak bir ortam/fırsat varsa, bir faydası da olacaksa, bir ümit ışığı görebiliyorsanız, konuşmanın zararı olmaz, bir şey kaybetmezsiniz.
Belki suçunu, kusurunu anlar da, yaptığına, yapacağına pişmanlık duyar, hatasında ısrar etmez, burnunun doğrultusunda gitmez, "Ben ettim, sen etme" kabilinden "fazilet gösterisinde" bulunursa, her halinden üzüntüsü akıyor, girdiği bunalımdan çıkma niyetini taşıyorsa, artık size kalmış.
İsterseniz bir kapı aralar barış yolunu denersiniz, dilerseniz "buraya kadarmış" diyerek geleceğinizi sağlama alırsınız.
Son olarak diyorum ki, bu şüpheci tutumundan, bu vesvese ve takıntılarından kurtulmak için bir tedavi sürecine de girmeye çalışsın.