Cilvegözü saldırısı üzerine birkaç not
Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliği'ne yönelik intihar saldırısı da, Cilvegözü sınır kapısına yönelik bombalı araç saldırısı da Suriye'deki gelişmelerle bağlantılı.
Suriye yaptı, el Muhaberat yaptı, Suriyeli örgütler yaptı, Suriye rejimi ile ideolojik bağı olan gruplar yaptı gibi kesin bilgilerimiz elbette mevcut değil.
PKK meselesinde adım atıldıkça, ilerleme kaydedildikçe, Başbakan Erdoğan'ın; 'Siyasi hayatımın biteceğini de bilsem, öleceğimi de bilsem bu zehri içerim. Yeter ki terör bitsin' kararlılığı devam ettikçe, ikame güçler, PKK'nın bıraktığı boşluğu dolduracak güçler ya da örgütler ciddi roller üslenecektir.
Ne yazık ki dünya sistemi, ülkelerin güç arayışları terör örgütlerine çok geniş bir yaşam alanı sağlıyor ve onları besliyor. Örgütlerin büyük çoğunluğu, sosyal ya da ideolojik taleplerden değil bu güçlerin dağıttığı görevlerden besleniyor, öyle ortaya çıkıyor, öyle ayakta kalıyor.
Ortaya çıkan her bölgesel mesele, iç mesele yeni örgütlerin belirmesine, eskilerin güç kazanmasına yol açıyor, böyle olmaya da devam edecektir. Terör sorununu devletler besler. Bu yüzden örgütleri suçlamadan önce, devletlerin, güçlerin kendilerini sorgulamaları gerekmektedir. Bunu yapmadıkları müddetçe terörle mücadele uluslararası sorun olmaya devam edecektir.
Suriye, bu dönemde Ortadoğu merkezli en büyük, çözümü en zor ve karmaşık sorundur. Irak iç savaşında olduğu gibi, bu kriz de onlarca örgütü besleyebilecek, onlara 'piyasa' sağlayacak geniş bir 'Pazar' oluşturuyor.
Bazıları ideolojik, bazıları ihale peşinde küçüklü büyüklü örgütler ortaya çıkacak, çatışma büyüdükçe, kriz derinleştikçe, hele çözümsüz bir hal alınca örgütler müthiş bir hareket alanı kazanacaktır. Böyle bir zamanda örgütlerin ilgi alanı Suriye dışına taşacak, mesele Suriye sınırını ötesine taşınacak, terör ya da bu örgütler bölgeselleşecektir.
Böyle dönemlerde örgütler sadece iç çatışmanın tarafı olmaz. Barışın, pazarlıkların, o soruna müdahil güçlerin birer uzantısı olur ve tahminlerden çok daha belirleyici hale gelir.
Cilvegözü sınır kapısında bombalı araçla yapılan saldırı, böyle bir saldırıdır. Belli kişi ya da grupları ortadan kaldırmaktan ziyade belli bir süreci boşa çıkarma, yolundan saptırma, yönlendirme amacı taşır. Arkasında sadece bunu yapan örgüt yoktur, o süreci yönetmek isteyen ülke ya da güç vardır.
Saldırı yapılır yapılmaz gözler Suriye rejimine yöneldi. Çünkü hedef muhalif gruplardı. Öyleyse El Muhaberat, onun kontrolündeki bir örgüt, Suriye rejimiyle ideolojik bağı olan Türkiye kökenli bir örgüt saldırıyı yapmış olabilir. Bu mümkündür. İlk göstergeler de böyledir.
Muhalefeti temsil eden heyetlerin Türkiye'den Suriye topraklarına geçeceği hesaplanmış, güzergah üstünde saldırı noktası belirlenmiş ama muhalif isimler saldırıdan kurtulmuş.
Ancak bugün Yeni Şafak'taki haberde de göreceğiniz gibi, farklı senaryolar da var. Bu senaryolar üzerinden bakınca işler daha da karmaşık hale geliyor.
Bir süredir Suriye muhalefeti ile rejim arasında görüşme yapılmasına ilişkin bir diyalog çabası var. Muhalefet gruplarından bazıları bu görüşmeye karşı, bazıları 'evet' diyor. Siyasi ve askeri temsilciler arasında Şam yönetimi ile hangi ön şartlara göre konuşulacağı konusundaki farklılık, görüşmeler konusunda Suriye meselesine yakın duran ülkelerin tutumu gibi zor bir süreç var ortada.
İddialara göre muhalif gruplar rejimle görüşülmesi konusunda kendi aralarında anlaşmış. Türkiye'den bir heyet, konuyu kendi aralarında konuşmak için Suriye'ye geçmek üzereyken saldırı yapılmış. Belki Suriye tarafındaki görüşmelerden sonra rejimle masaya oturacaklardı. Ulusal Konsey Üyesi George Sabra da, saldırının kendilerini hedef aldığını söylüyor.
Olay böyle olunca, muhalif grupları ya da Şam yönetimiyle masaya oturacakları ortadan kaldırmak isteyenlerin sayısı artabilir. Sadece Şam'a bağlı unsurlar ya da Suriye yönetimine yakın örgütler değil, bu görüşmeyi istemeyenler de saldırının arkasında olabilir.
Elbette, bir çok şey aydınlatılamadı henüz. Böyle bir ortamda net analizlerin güçlüğü ortada. Ancak bir ülke harabeye dönerken, çok kanlı bir hesaplaşma var yanı başımızda. Gerçekten korkunç acılar yaşanıyor. Bir şekilde diyalog ya da çözüme kapı aralayan girişimlerin hala şansı olabilir mi? Olabilir, olmalı da.
Mesele kilitlendi ve bir kör döğüşü halini aldı. Uluslararası camia Suriye'de olup bitenlerle pek de ilgilenmiyor. Böyle giderse, bir umut kapısı aralanamazsa, bu savaş uzun yıllar devam edebilir. Sadece Suriye'yi bitirmekle kalmaz, bölgesel cepheler açabilir.
Her geçen gün tarafların, aktörlerin sayısı artacak. Ve her geçen gün çözüm daha da güç hale gelecek. Suriye kaybedecek, bu kesin. Kimler, ne kazanacak işte orası pek belli değil