Derebeylik dönemi bitti Aydın Doğan..
Aydın Doğan'ın dün Hürriyet gazetesi üzerinden yayınladığı biraz ağlak ama aynı zamanda okuyanı saf yerine koyan, toplumsal hafızayı yok sayan, bütün günahlardan arınmış vatansever imajı çizen, mazlum söyleminin öne çıkarıldığı, çaresizlik görüntüsü altında gizli bir “ben hala güç odağıyım” iması bulunan açıklamasını okudunuz.
Hürriyet gazetesi benzer yazılara, Cumhurbaşkanı ya da Başbakan'a ayar vermelere alışkındır. Daha önce de Turgut Özal'a böyle ayar verilmek istenmişti. Bu sefer kullanılan dil her ne kadar “diz çöktük, etme eyleme, acı bize” şeklinde ise de, yazı aynı zamanda “biz iktidar kurup iktidar yıkan gücüz. Siyasi iktidarın, devlet iktidarının muhatabıyız. Biz bir güç odağıyız” iddiasının devamıdır.
Oligarklar Türkiye'si
Aydın Doğan ve benzerleri, Cumhuriyet tarihinin iktidar aygıtlarındandır, doğru. Bu “oligarklar”, devletin parçalanmış iktidarının temsilcileridir. Halkın iktidarı, ülkenin kaderi bunlar arasında bölüştürülmüştür. Bu güç odakları üzerinden bir sistem oturtulmuştur. Cumhuriyet'in siyasi tarihi, askeri ve sivil bürokrasi ile seçilmiş aydın ve sermaye çevrelerinin biçimlendirdiği bir demokrasi komedisidir.
Bu demokraside kitlelere lütfedilen tek “ayrıcalık” sandığa gitmek ve oy vermektir. Bunun ötesinde ne varsa, seçilmiş oligarşik yapınındır. Siyasi iktidar da, ekonomik iktidar da, sosyal projeler de, kültürel kimlik de, ülkenin çıkarlarının belirlenmesi de, dostluk ve düşmanlık ilişkileri de onlarındır.
Bu on yıllar içinde, onların biçimlendirdiği ve yönettiği Türkiye'de demokrasi sadece sandıktır. Gerisi otoriterlik, bu ülkenin kaynaklarının talan edilmesi, oy veren kitlelerin tehdit olarak görülmesi, milleti devlet iktidarına asla yaklaştırmama konusundaki teyakkuz halidir.
Aydın Doğan bir “Derebeyi”dir
Aydın Doğan işte böyle bir ülkenin bir derebeyidir. Derebeylerinden sadece bir tanesidir. Çünkü ülke bu derebeyleri arasında bölüştürülmüştür. Bu derebeyleri, milli olan ne varsa, dini olan ne varsa, tarihi olan ne varsa, kardeşlik ve ortaklık adına ne varsa, coğrafya adına ne varsa hepsine düşmandır.
Kendilerine tahsis edilen iktidar gücü, bu düşmanlıklar için verilmiştir. Bu küçümseme, bu kibir, bu halkı aşağılama işte bu pazarlığın göstergesidir, sonucudur. Onlara göre İslam düşmandır, Kürt düşmandır, Arap düşmandır, kötüdür. Türkiye'nin çıkarları Almanya'nın çıkarlarından, İngiltere ve ABD'nin çıkarlarından üstün değildir.
Bu derebeyleri güçlerini hiçbir zaman bu topraklardan almadılar. Türkiye'de kurulan vesayet yönetimlerinden aldılar. Onlar adına emanetçilik yaptılar. Türkiye ile, bu ülkenin insanlarıyla çatışmaya bu yüzden girdiler ve her çatışmada vesayeti tayin eden o güçlerle, ülkelerle ortak oldular. Onlar hiçbir zaman yerli olmadılar. Yerli görünüp, milliyetçi görünüp dışarıdan oldular, kendi çıkarlarını dışarının o güç tayin edenlerin çıkarlarıyla örtüştürdüler.
Aydın Doğan bir kişi değil, bir zihniyettir.
O izler toplumsal hafızadan silinmez
Türkiye'nin otuz yıldır bir Aydın Doğan sendromu yaşamasının nedeni budur. Bu derebeylik düzeni, bu oligark zulmüdür. Kendilerine tahsis edilen ekonomik gücü, medya gücünü, ilişki gücünü her zaman, hiç tereddüt etmeden milletin aleyhine kullanmışlardır.
O küçümseyip hor gördükleri insanlar, bu ülkenin insanları sesini yükseltmeye, devlete yakınlaşmaya, devletle bir olmaya çalıştığı her fırsatta darbeci olmuşlar, ekonomik krizci olmuşlar, krizleri zenginleşme fırsatına çevirmişlerdir. Başörtüsü yasağını protesto etmek için Beyazıt meydanında toplananları terörist ilan ettikleri yetmiyormuş gibi, “Kara Cuma” manşetleri atmışlardır. Halkın tercihlerine karşı “411 el kaosa kalktı” başlıkları hep bu yüzdendir. Bu ülkenin toplumsal hafızasında Doğan Grubu ve onun gibi bazı güç odaklarının yapıp ettikleri çok aşikardır, belirgindir ve o izler silinecek gibi değildir.
28 Şubat darbesinin baş mimarlarındandır Aydın Doğan. Oysa o darbe bizzat ABD'deki neoconlar ve İsrail aşırı sağı tarafından planlanıp Türkiye'deki emir erleri üzerinden uygulanmıştı. Dışarıdan servis edilmiş, Doğan'ın medyası üzerinden pazarlanmıştı. Hükümet yıkıyorlar, hükümet kuruyorlar, kabine şekillendiriyorlar, ihale taksim ediyorlardı. Bu ülkenin zenginliği ve iç politikası üzerinde mutlak hakimlerdi ve gerisi teferruattı.
“Evet, hükümeti ben yıktım”
Geçmişten, 2 Kasım 2001'den bir haber hatırlatayım size: “ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ile kader birliği yapan Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, bir süre önce gazetemizin sahipleri olan Albayrak A.Ş yöneticileri ile görüştü. Görüşmede 54. Hükümet'i kendisinin yıktığını söyleyen Doğan, “Refah-Yol Hükümeti döneminde Maliye, Hazine, Dış Ticaret Müsteşarlığı üzerime gelmeye başladı. Hesaplarımı incelemeye aldılar. İki ayım kalmıştı. Ya ben dedim, ya da 54. Hükümet. Düğmeye bastım ve yıktım. Hükümeti yıkmasaydım, ben yıkılacaktım” şeklinde konuştu.
Şimdi soralım: bugün de mi maliye, vergi müfettişleri üzerinize geliyor? Bu yazılarla aynı uyarıyı mı yapıyorsunuz? “Ben yok olacaksam hükümet yok olsun” demek mi bu? 2003'ten beri sayısız darbe girişimi oldu. Refah-Yol hükümetine yapıldığı gibi Ak Parti iktidarını devirmek için senaryolar yazıldı ve uygulandı. Hiç birisi başarılı olamadı. Hepsinde amaç aynıydı. Darbe veya her ne olursa bu iktidardan kurtulmaktı. Gezi ve 17 Aralık'a verilen desteğin sebebi de buydu. Halkın ezici çoğunluğunun tercihi sizin için yine sadece sandıktı, oy vermekti. Demokrasi sandıktan ibaretti. Ondan sonrası iktidar sizdiniz nasılsa.
Derebeylik dönemi bitmiştir!
Yine mi? Onlarca yıllık “alışkanlık” neden değişmez, neden Türkiye'de bazı şeyler kökten değişir de Aydın Doğan zihniyeti hep aynı yöntemlerle öne çıkar? Daha dün terörist dediğiniz HDP ile Türkiye'ye ayar veriyorsunuz. HDP üzerinden sistem restorasyonuna, rejim revizyonuna girişiyorsunuz. Bu anlamda, eski Türkiye'nin oligarklarının HDP'nin arkasında sıraya girmeleri, buraya yaptıkları yatırımlarla AK Parti'yi geriletme çalışmaları, Erdoğan'ın burnunu sürtme çabaları, Türkiye'nin dönüşümünü sabote etme girişimleri bu millet tarafından anlaşılmıyor mu sandınız?
Türkiye'nin en uzun süre iktidar olan partisi Aydın Doğan ve arkasındaki oligarklar olmuştur. “Sayın cumhurbaşkanı” diye başlayan o cümleler, aslında “ayağını denk al” cümleleridir. Çok açık ve yıkıcı bir savaşa girdiler.
Ama artık “Derebeylik Dönemi” bitmiştir. Türkiye'nin yaşadığı en büyük devrim budur.