Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisinde oyun terapisi
Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğu özellikle ilkokul dönemi çocukları arasında okul rehberlik servislerine ve çocuk psikiyatri kliniklerine en yaygın yönlendirilen sorunlar arasındadır. DEHB eğitim hayatının başından itibaren öğrencilerin akademik becerilerini, öğretmen ilişkilerini, arkadaş ilişkilerini ve günlük hayatını olumsuz yönde etkilenmektedir.
DEHB tedavisinde kullanılan, yönlendirici olmayan terapi de terapist danışanın kendi olmasına izin veren, kabul edici olan, yargılayıcı olmayan bir ortam sağlamalıdır. Yönlendirici olmayan oyun terapisinde çocuğun uygun bir ortamda birikmiş olan korkularını, engellenmişliklerini, kızgınlıklarını, korkularını, güvensizliğini, şaşkınlıklarını, karışıklıklarını oynayabilmesine izin verilir. Oyun odasında çocuk bu duygularını oynayarak onlarla yüzleşebilir, onları kontrol etmeyi öğrenebilir ya da terk eder. Duygusal rahatlamaya ulaştığı zaman da kendi içindeki gücün farkına vararak kendi başına birey olmaya, kendisi karar vermeye, psikolojik açıdan daha olgun olmaya başlar ve bunun sonucunda da kendini gerçekleştirir.
Çocukluk döneminde en sık rastlanan sorunlardan birisi olan “Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğu” dikkat, konsantrasyon, dürtü kontrolü ve hareketlilik sorunları ile ortaya çıkan, bir dizi bilişsel ve davranışsal anormallikleri içeren bir bozukluktur. Çocuğun aşırı hareketli olması, yerinde duramaması, sürekli hareket halinde olması sorunlarına eşlik eden dikkatini uzun zaman sürdürememe, dikkatinin kolayca dağılması ile ortaya çıkan dikkat eksikliğine dürtüsellik de eşlik edebilmektedir.
Dilek 7 yaşındaydı ve ilkokul ikinci sınıfa gidiyordu. Kendinden 2 yaş küçük erkek kardeşi vardı. Sınıf öğretmeni tarafından psikolojik danışmanlık merkezine yönlendirilmişti. Öğretmeni; Dilek’in öğrenme kapasitesinin iyi olduğunu, ancak sınıfta ders dinlerken daldığını, sınavlarda kolay sorularda bile basit hatalar yüzünden soru kaçırdığını, derste bildiği konularda bile parmak kaldıramadığını, arkadaşlarıyla iletişim kurmakta zorlandığını aileye anlatmıştı.
Öğrenciye yapılması gerekli zekâ (Wisc-r zeka testi) ve dikkat (Moxo dikkat testi) testleri uygulanmıştı. Çıkan sonuçlara göre Dilek’in zamanlama ve dikkatini sürdürme becerileri orta düzeyde sorun teşkil ediyordu.
Dilek’in ebeveynleriyle çocuklarının gelişim ve travma öyküsünün anlatıldığı bir değerlendirme görüşmesi yapıldı. Uygulanacak olan oyun terapisiyle ilgili bilgi verildi. Aileye kızlarının zekâ ve dikkat gelişimi için yaşına uygun “Dikkat geliştirme seti” önerildi.
Dilek’in ilk oyun seansında, birçok oyuncakla oynadığı gözlendi. Hemen hiçbir oyuncakla uzun zaman oynamadı. Kendine yönelik olumsuz ifadeler dikkat çekti. Oyuncakların sınıflamasına bakıldığında ifade oyuncakları, agresif oyuncaklar, korku oyuncakları ve taklit fantezi oyuncakları ile oynadığı ancak aile bakım oyuncakları ile oynamadığı gözlendi. Oyun temaları olarak bakıldığında ise keşif temaları ağırlıklı olarak gözlendi. Ayrıca başarısızlık teması ile yorumlanabilecek cümleler de kullandığı gözlendi.
Dilek ile yapılan ikinci oyun seansında, önceki seansta kendisi ile ilgili söylediği olumsuz cümlelerin bu seansta azaldığı görüldü. Oyun teması olarak agresyon teması ve ustalık oyunu teması gözlendi. Diğer seanslarda, öğrencinin oynadığı oyuncakların sayısı azaldı, oyuncaklarla oynama süresi arttı, daha az oyuncakla daha uzun süre oynadı.
Ayrıca bu seanstan birkaç gün sonra ebeveynler terapist ile görüşmek istediklerini söylediler.. Veli, görüşmede hafta sonu kızları ile birlikte sağlık sorunu nedeniyle İstanbul dışında yaşayan ailesinin yanına gittiklerini, bu nedenle hafta sonu seansına katılamadıklarını söyledi. Daha önceleri de İstanbul dışında yaşayan ailesini ziyarete gittiklerini, kızlarının sürekli uyarıldığını (bir şeylere dokunmaması ya da bazı davranışları yapmaması için vs.), fakat oyun terapi seansından sonra ilk defa ailesinin yanına gittiklerini ve öğrencinin kendi kendisine sakince vakit geçirdiğini, bu durumun ailesinin de dikkatini çektiğini ifade etmiştir. Ayrıca kızlarının sık sık şarkı söylediği, bunun da yine ailesinin dikkatinin çektiğini anne belirtmiştir. Bu durumun öğrencinin kendisini ifade etmeye başlamasıyla ilgili olduğu, öğrencinin terapi seanslarından önce kendisini ifade etmek yerine ağladığı hatırlatılarak, şarkı söylemesinin bir gelişme olduğu; bu durumun ağlamak yerine öğrencinin sorunlarını sözel olarak ifade etmeye başlaması ile ilgili olduğu veliye anlatıldı.
Oyun terapisinin sonlarına doğru Dilek parmak boyalarla resim yapmak istedi. Öğrencinin etkinliklerde geçirdiği zamanın arttığı gözlendi. Parmak boya ile resim çalışmasını uzun süre (15 dakika) oynadı. Bu ilk seanslarda etkinlikle geçirdiği zamanın oldukça üzerinde bir süreydi.
Bir sonraki oyun seansında oyun hamuru ile uzun süre oynadı (yaklaşık 15 dakika), sonrasında diğer oyuncaklarla oynadı, önce ifade oyuncakları sonra agresyon oyuncakları ile oynadı. İlk seanslarla karşılaştırıldığında ifade oyuncakları ile daha uzun süre oynadığı, oyun hamuru, boncuk gibi oyuncaklardan bir şeyler imal edip bunları annesine hediye ettiği gözlendi.
Değerli okuyucular, DEHB’li çocuklar, sergiledikleri davranışlar ve akademik güçlükler nedeniyle sıklıkla dışlanır, tembel, yaramaz gibi olumsuz nitelemelerle karşı karşıya kalırlar; anne-baba, öğretmen ve arkadaşlarıyla olumlu ilişki geliştiremez, arkadaş gruplarından çıkarılırlar. Ayrıca sorunlarla başa çıkmak için kullanılan ikaz etme, bağırma, dayak, okuldan uzaklaştırma gibi yöntemler DEHB’li çocuğu, aile ve öğretmeni ile kurmaya ihtiyaç duyduğu sıcak ve sempatik ilişkiden de gittikçe uzaklaştırır. Bu nedenle oyun terapisti, oyun terapi seansının başında çocuklara oyun odasını tanıtmış, oyun odasında özgürce oynayabileceğini anlatmış, sözleri ve davranışlarıyla da buna izin verdiğini hissettirmeye dikkat etmiştir. Böylece oyun ve oyuncaklar üzerinden çocukla, onu yargılamayan, etiketlemeyen, çocuğu kabul eden bir tutum gösterilmiştir.
Dikkat Eksikliği- Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuklar sıklıkla yetişkinler tarafından reddedici bir tutumla karşılaşırlar. Bu nedenle terapist uygulamalar sırasından yönlendirici olmayan oyun terapisinin “çocuğu olduğu gibi kabul edici” özelliğini çocuklara yansıtmaya dikkat etmiştir.
Yapılan araştırmalara göre “Yönlendirici olmayan oyun terapisi”nin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu belirtili çocuklar üzerinde oldukça etkili olduğu ortaya konulmuştur.
Çocuklarınızın dikkatli ve huzurlu olması duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.
Not: Bu yazıda Dr. Aziz Zorlu’nun yazısından alıntı yapılmıştır.