Ergenlerde kendine zarar verme davranışı
Değerli okuyucularım, kendine zarar verme davranışının en önemli özellikleri arasında vücudun belirli bölümlerine zarar verildiğini tekrarlayıcı ve bilinçli olduğunu, ölümcül olmayıp yaşamı tehdit etmediğini, ortama uyamamanın tahammülsüzlüğüne karşı kendine yardım çabasının bir parçası olduğunu görüyoruz. (Favazzo ve Rosentbal, 1997)
Kendine zarar verme davranışı iki şekilde görülüyor; Doğrudan kendine zarar verme davranışına örnekler; kendini kesmek, kendini yakmak, kendine vurmak iken dolaylı kendine zarar verme ise sigara içmek, alkol veya madde kullanmak, aşırı yemek yemek ve hastalık tanısı almış olmasına rağmen ilaçlarını kullanmamak olarak belirtebiliriz.
Kendine zarar verme davranışı bulunan ergenlerde yapılan psikiyatrik değerlendirme sonucuna göre en sık konulan tanı öncelikle depresyon daha sonra kişilik bozuklukları, sınır kişilik, histerik kişilik, antisosyal kişilik örgütlenmesi de sık konulan teşhislerden…
Kendine zarar veren gençlerin aile özellikleri ile ilgili yapılan çalışmalarda, kendine zarar verme davranışında bulunan kişilerin, erken dönemde dışlanma duygusu yaşadıkları ya da ayrılığa anksiyete ile yanıt verdikleri görülmüş, fiziksel ya da cinsel istismara uğramış olan çocukların kendine zarar verme davranışında bulundukları ifade edilmiştir. Fiziksel istismara uğrayan çocuklar kendilerini cezalandırmak ve yoğun olarak yaşadıkları bu sıkıntıları kontrol etmek için kendilerine zarar vermektedirler. (Royi 1978)
Çocuklar ailenin sıkıntılarla baş etme şekli ve öfkenin dışa vurumunu içselleştirmekte ve sıkıntılarla karşılaştıkları zaman bu yöntemleri kullanmaktadırlar. (Podvol, 1969)
Bu tip sorunu olan ergenler çok zor ikna olurlar ve yaşadıklarından tatmin olmakta çok zorluk çekerler. Hayatın anlamsız olduğu ve yaşanmaya değmez olduğu düşüncesini güçlü bir şekilde hissederler. Özellikle ergenlik öncesi istediği pek çok şeyi elde etmiş ya da aksine istediklerinden neredeyse hiçbirine ulaşamamış çocuklarda ergenlik döneminde anlamsızlık değersizlik ve boşluk duyguları daha fazla görülebilir. Onları uyarmak için oldukça kuvvetli uyaranlara ihtiyaç vardır. Ancak yoğun duygular onları harekete geçirebilir. Bazen depresif duygulardan boşluk hislerinden uzaklaşabilmek içim kriz ortamı oluşturabilirler. Acı veren duyguların yerine acı veren bir bedeni tercih edebilirler. Örneğin, koluna bir çizik attığında yaşadığı acı ona var olduğunu hissettiriyor, duygusal acısını hafifletiyordur.
Duygusal yoğunluğun arttığı dönemlerde yaşanan acı verici duyguları bastırmak için çalışan beyin bazen ergende unutkanlık, dalgınlık sanki kendinde değilmiş gibi olma ve benzeri belirtilerin gelişmesine yol açabilir. Çözünme (disosiasyon) yaşantısı denilen bu dönemin önemli bir bölümü kişi tarafından daha sonra hatırlamaz.
Erikson, kendine zarar veren ergenlerin kimlik sorunu yaşadıklarını vurgulamıştır. Bu ergenlerin kendilik değerinin düşük olduğunu, değersizlik duygularının yoğun olduğunu belirtmiştir. Bu ergenlerde “ancak sadece” diye tanımlanan bir sendromdan bahsedilir. Örneğin bu ergenler “ancak sadece biraz daha zeki ve zengin olsaydım..” “Ancak sadece annem babam boşanmamış olsaydı…” benzeri sözleri sık sık dile getirirler. Fakat hayatlarındaki sorunların ve eksikliklerin üstesinden gelmek için yeterli çabayı sarf etmezler. Çünkü kaybetmekten korkarlar ve aynı zamanda hedefleri gerçekten ulaşılması zor hedeflerdir. Bu durum da özgüvenlerinin daha fazla zarar görmesine yol açar ve değersizlik, suçluluk duyguları daha da pekişir.
Kendine zarar veren ergenleri tedavi ederken birinci amaç, ergenin kendine zarar verme davranış riskini en aza indirgemektir. Bu nedenler ergenin güvenliğini sağlama adına yaşadığı çevre düzenlenmelidir. Ayrıca hastanın intihar ya da kendine zarar verme davranışı ile ilgili düşünceleri öğrenilmeli, olası bir kriz durumunda destek alınacak kişisel kaynaklar tanımlanmalıdır. Hastanın ihtiyacı ve davranışının onun için anlamı iyi kavranmalıdır. Örneğin ergen, kendisiyle ilgilenmeyen babasının ilgisini mi çekmek istemiştir, bu yüzden mi kendine zarar vermektedir? Ayrıca ergenin, madde kullanımı öyküsü sorgulanmalı, en önemlisi de hastanın psikiyatrik bozukluğu olup olmadığı iyi bir şekilde değerlendirilip, tedavi ona göre planlanmalıdır. Tedavide ilaç tedavisi ile birlikte “Aile terapisi” de uygulanmalıdır.
Kendine zarar verme davranışı olan bir ergen bu zarar verici davranışını tetikleyen kolaylaştıran etkenlerin (ör. evde yalnız kalma, aile içi tartışma yaşama, gibi) farkına varmalıdır. Zarar verme isteği geldiğinde aklından geçen duygu ve düşünceleri not almalı ve bir süre beklemeli. Bir süre sonra okuduğunda bu düşüncelerin bir kısmı anlamsız ve önemsiz gelebilir. Bu davranışı yerine kendini rahatlatabilecek farklı seçenekler üretmeye çalışmalıdır. Örneğin koşmak, duş almak, kum torbasını dövmek, yumuşak bir topu sıkmak, güvendiği bir arkadaşıyla bu dürtülerini paylaşmak vb.
Ergenlik çağındaki gençlerle iyi bir iletişim kurabilmeniz ve onları anlayabilmeniz duasıyla Allah’a emanet olun.