Her şey mükemmel olmalı
Beril hanım 36 yaşında, üniversite mezunu bekâr bir danışanımdı. Ayrıca açık öğretim fakültesinde başka bir bölümde de okumaktaydı. Danışmanlık almaya geldiğinde annesi iki sene önce vefat etmişti. Kendisi 5 yaşındayken anne ve babası boşanmışlar. Babası eşinden boşandıktan kısa bir süre sonra başka bir kadınla evlenmiş. Bu evlilikten danışanımın bir kız kardeşi olmuş. Beril hanım annesiyle beraber yaşamış, babasıyla da çok nadiren görüşmüştü. Annesi depresyon tedavisi için psikiyatrik yardım almıştı. Danışan annesini “Alıngan karamsar, mükemmeliyetçi ve kendisinden çok başarı bekleyen biri” olarak tanımladı. Babasını ise “mesafeli, duygularını çok belli etmeyen işkolik, anlayışsız” biri olarak tanımladı. Danışanım ilk defa on iki yaşında, bir psikiyatri kliniğine götürülmüş ve “Dikkat eksikliği hiperaktivite” tanısı ile ilaç tedavisi görmüştür. Dikkat eksikliği yaşamasından dolayı ortaokul ve lise döneminin zor geçtiğini, kendini diğer çalışkan öğrencilerle kıyasladığını, ailesinin de kendisinden hep yüksek beklenti içinde olduğunu söylemiştir. Üniversiteyi de çok çalışarak, birçok özel ders alarak, ancak ikinci senesinde kazanabilmiştir. Üniversiteyi bitirdikten sonra kendi mesleği ile ilgili bir iş bulamamış, başka bir iş yapmak zorunda kalmıştır. Bu da kendisinde büyük bir sıkıntı, üzüntü oluşturmuştur.
Beril hanımın kendisiyle ilgili şikayetleri şöyleydi; iş yerinde bir hata yaptığında kendini aşırı düzeyde yetersiz başarısız hissediyor, kendisine verilen görevi hatasız yapmak için aşırı derecede kontrol ediyor, bunun için gereksiz zaman harcıyordu. Patronu kendisini bir şey için çağırdığında gereksiz heyecana kaygıya kapılıyor, yargılanacağını, yetersiz bulunacağını düşünüyordu. Ayrıca zihin karışıklığı, yaptığı işe kendini verememe, yorgunluk, aşırı öfkeli olma, eleştirilmeye aşırı hassaslık gösterme, uykuya dalmada güçlük, unutkanlık gibi sorunları da vardı.
Beril hanım seansta onu halen rahatsız eden bir travmatik anısından bahsetti. Danışanım ilkokul birinci sınıftayken öğretmeni, annesini okula çağırmış. Öğretmen, kızının dersi dinlemediğini, okuma yazma öğrenmekte zorlandığını, ders sırasında hayal kurduğundan, dalıp gittiğinden bahsetmiştir. Bunun üzerine Beril hanımın annesi, kızını okul saati bitmeden okuldan almış. Eve gittikleri zaman kızına bağırmış ve onu odasına göndermiş, danışanım iki saat boyunca odasında ağlamış ve yalnız bırakılmış. Beril hanımın annesi kızını koşulsuz kabul edemiyordu, kızı başarılı olduğunda onun istediği gibi bir evlat olduğunda ilgisini gösteriyordu. Onun beklentilerini karşılayamadığında ve başarısız olduğunda kızına ceza veriyor, adeta ondan bütün yatırımını çekiyordu.
Danışanımın seanslarda beraber keşfettiğimiz bilişsel çarpıtmaları şöyleydi; kabul görmek için başarılı olmalıyım. Başarısızlık; “yetersiz ve aptal olmak demektir”, “utanılacak bir şeydir”. Yaptığım işi, görevi çok iyi şekilde eksiksiz yapmalıyım. İşverenim bende hiçbir hata bulmamalı ve beni bunun için uyarmamalı.
Beril hanımla seanslarımız on iki seans sürdü. Seanslarımızda hipnoterapi, duygu odaklı terapi ve bilişsel davranışçı terapi yaklaşımları dönüşümlü olarak uygulandı. Beril hanım ölen annesiyle ilgili bitirilmemiş yarım kalan meselelerini halletti, annesine babasına olan öfkesini açığa çıkardı, olumsuz çocukluk anılarını güvenilir bir ortamda çalıştı, geçmişin yüklerinden kurtuldu, iş yerindeki sorunlarını çözümledi, kendine şefkat gösterebilmeyi öğrendi.
Değerli okuyucular, mükemmeliyetçi kişiler kendi değerlerini kazandıkları başarıları ile ölçerler, başarma dürtüsü ile kendilerine yaptıkları aşırı baskı ise performanslarında düşüşe neden olur. Mükemmeliyetçi kişiler, diğer kişilere göre hatalarını abartırlar, ancak başarılı olduklarında kendilerinin sevilmeye değer biri olduğunu düşünürler, diğer kişilerin onayına beğenisine çok fazla ihtiyaç duyarlar, kendilerini acımasızca eleştirirler, en küçük bir aksaklıkta kendilerini suçlarlar. Bu şemaya sahip kişilerin çocukluk yaşantıları değerlendirildiğinde, koşullu/başarı odaklı, mükemmeliyetçi, kontrolcü ve duygusal bakımdan yoksun bırakıcı ebeveyn kökenine sahip oldukları görülmektedir.
Mükemmeliyetçilik ile beraber görülen ruhsal hastalıkları; yeme bozukluğu, depresyon, kaygı bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk ve kişilik bozuklukları olarak söyleyebiliriz.
Kendinizi olduğumuz gibi kabul edip şefkat gösterebilmeniz duasıyla Allah (c.c)’a emanet olunuz.