Sağlık çalışanları için özel düzenleme şart!
* Tamam; sağlık çalışanlarının pandemi sürecinde istifa veya görevden çekilme talepleri kabul edilmesin...
* Tamam, sağlık personeli, amirinin izni dışında görev mahallinden ayrılmasın ve hizmetine ihtiyaç duyulanlar çağrıldıkları anda görevlerine dönsün…
* Tamam, Sağlık Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında görev yapan bütün personel, tam zamanlı olarak mesailerine devam etsin...
* Tamam, gerektiğinde illerde valilerce farklı mesai saatleri belirlenmesi halinde mesai konusunda bu saatlere de riayet edilsin...
* Tamam, sağlık hizmetinin sunumunda artan acil bir ihtiyaç olması halinde, idari izinli sayılan personelin, mezkûr izinlerinin sonlandırıp görevlerine dönmelerinin sağlanmasına ilişkin olarak kurum amirlerine yetki verilsin...
* Tamam, bu kapsamda izin kullanan personel, mücbir sebepler dışında ikamet ettikleri il dışına çıkmasın…
* Tamam, kamu sağlık hizmetinde ihtiyaç duyulan durumlarda bakanlıkça zorunlu olarak iller arası geçici görevlendirilen (resen) personel, derhal ayrılışının yapılarak görevlendirildiği yere gitmesi sağlansın...
* Tamam, kısacası doktor, hemşire, hasta bakıcı, memur, laborant, teknisyen vb. sağlık çalışanları pandemi sürecinde ellerinden geldiğince fedakârlık yapsınlar, elbette…
İyi... Güzel... Hoş da...
* Tamam da, sağlık personeline bunun karşılığında ne vaat ediyorsunuz? Mesela şunu diyor musunuz; pandemi sürecinde görev alan sağlık çalışanlarının özlük hakları iyileştirilecek.
* Tamam da, pandemi çalışmalarına katılan çok sayıda yeni mezun olmuş ve atanmış doktor var. Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) hazırlanıyor bu doktorlar. Bu doktorlara istifayı yasaklıyorsunuz. Sınava hazırlanmaları için fırsat vermiyorsunuz. Mesela şunu diyor musunuz; pandemide görev alan ve TUS’a girecek bu doktorlara şu kadar ek puan verilecektir... Ya da benzer bir ödüllendirme...
* Bugüne kadar sağlık çalışmaları esnasında, görevdeyken Kovid-19’dan dolayı rahatsızlanan, hayatını kaybeden çok sayıda sağlık çalışanı oldu. Tamam da, pandemi çalışmalarına iştirak etmiş ve üstelik bu virüsü kapmış doktorlar için farklı bir düzenleme yapacak mısınız? Zira bu virüs tam net olmasa bile kalıcı etkiler bırakabiliyor. Ayrıca, Kovid-19’dan vefat edenler için de bir düzenleme yapılması gerekmez mi?
* Tamam, sağlık çalışanları elbette pandemi sürecinde fedakârlık yapsınlar. Ama yetkililerin kulaklarını çınlatayım; sağlık çalışanlarının ek ücretleri kaç aydır yatırılmıyor!
SAĞLIK ÇALIŞANLARI İÇİN ÖRNEK UYGULAMA!
Devlet, fedakârlık yapan kamu çalışanlarını gerektiğinde ödüllendirmeli…
Tam da yeri gelmişken...
1939 Depremi’nde Erzincan cezaevi binası da ağır hasar gördü. Sabıkasında adam öldürme, gasp, hırsızlık, kaçakçılık gibi suçlar olan mahkûmlar açıkta kaldı…
Dönemin Erzincan Cumhuriyet Savcısı İzzet Akçal, böyle bir ortamda mahkûmları topladı ve onlara şu tarihi konuşmayı yaptı:
“Sizi şimdi kurtarma çalışmalarında görev almak üzere serbest bırakacağım. Aranızda civar köylerden olanlar varsa iki günlüğüne köylerine gidip ailelerini görebilirler. Ancak bir şartım var; hiçbiriniz kaçmayacaksınız. Canla başla çalışacaksınız. İşiniz bitince cezaevine döneceksiniz!”
Ne oldu, biliyor musunuz; Erzincan Cezaevi’ndeki mahkûmlar, her sabah depremin yaralarını sarmak için dışarı çıktı ve akşam da yeniden cezaevine döndü.
Cumhuriyet Savcısı İzzet Akçal tarafından her akşam cezaevinde sayım yapıldı.
Dördüncü Umumi Müfettişlik çektiği telgrafta, mahkûmların Erzincan Depremi’nde bin kişiyi kurtardığını yazdı.
***
Peki, sonrasında neler yaşandı? Mahkûmların bu iyi niyeti ve fedakârlığı dolayısıyla TBMM’ye bir kanun teklifi verildi. Bu, özel bir af kanununu içeriyordu.
Görüşmeler sırasında Erzincan Milletvekili Abdülhak Fırat’ın şu cümlelerine dikkatinizi çekmek istiyorum; “Biliyorsunuz ki, bu insanlar hakikaten hayatlarında bazı günahlar işlemiş, hatta can acıtmışlardır, fakat buna mukabil yüzlerce can kurtarmak suretiyle yararlıklar ve fedakârlıklar, ahlâkî birçok vasıflar da göstermişlerdir.”
26 Nisan 1940’ta Özel Af Kanunu Resmî Gazete’de yayımlandı ve yürürlüğe girdi. Af kanununa göre aralarında adam öldürme, hırsızlık, gasp, kız kaçırmaya teşebbüs, tütün kaçakçılığı gibi suçları bulunan 241 mahkûmun, mahkûmiyet sürelerinin beşte dördü affedildi.
***
Hülasa; devletin eli bu gibi durumlarda devreye girmiştir. Girmelidir de...
Devlet nasıl ki Erzincan Depremi’nde kaçmadan, firar etmeden depremzedelere yardım eden mahkûmlar için özel bir kanun çıkardıysa; pandemi sürecine katılan sağlık çalışanları için de kısa, orta ve uzun vadeli bir düzenleme yapmalıdır...
Zira haklıya hakkını teslim etmek adaletin olmazsa olmazlarındandır.
#BURADAKALACAĞIZ.
KUDÜS’TEKİ EVİM KAMPANYASI!
* Mirasımız Derneği’nin düzenlediği Kudüs ziyaretimizde canlı canlı dinlemiştik; terör devleti İsrail, Kudüslü Müslümanların ellerinden mallarını almak için olmadık fiyatlar öneriyorlar… Filistinliler bu önerilere direnmeye devam ediyor.
* Terör devleti İsrail, Kudüs’teki Müslümanların evlerini yıkıyor. İsrail’in uyguladığı işgal politikaları çerçevesinde, Filistinlilerin inşaat ruhsat başvuruları reddedilerek, kendi vatanlarında barınmalarını ve iskân alanlarını genişletmeleri engelleniyor. Kudüs’ün asıl sahiplerine acımasız uygulamalar düzenlenirken, Siyonist yerleşimcilerin bu topraklar üzerinde ikamet etmeleri için binlerce oturum planı hazırlanmakta.
* Kudüs’te 2020 yılında 197 ev yıkıldı. 2021 yılında ise 25 evi yıkarak Kudüs işgalciler tarafından Yahudileştirilerek, Müslümanlardan arındırılmaya çalışılıyor.
* Evleri ellerinden haksız bir şekilde alınan Kudüslülerin işgal yönetiminin adaletsiz uygulamaları sonucunda aileleri ve yuvaları dağılmakta, sokaklarda kalmaya mahkûm bırakılmaktadır.
* Uluslararası Hepimiz Meryem’iz Platformu ve Nisaulaksa Derneği, Kudüs’te Siyonist uygulamalar neticesinde evinin bir kısmı veya tamamı yıkılan Kudüslülere destek olmak amacıyla uluslararası alanda Kudüs’teki Evim kampanyasını başlattı.