İçim Acıyor, Sizlerin Beyler?
Cacığı cacık yapan içindeki hıyardır…
Futbol takımına futbol oynatan da çimendeki futbolcuların klâsıdır.
Haftalardır bunu zaten teknik adam ve Başkan dile getiriyor..
Bir taraf elimde olan “malzeme” bu diyor, diğer taraf ise lig sonuncusuna kendi sahanda yenildikten sonra “Kalite” kazandı diyor..
Şimdi bir kez daha soralım iki tarafa birden..
Hoca kaliteli malzeme istiyor, neden almıyorsun?
Madem istediğin olmuyor, bunu sezon başıda yazmıştım sevgili hocam neden habire rüzgarı yandan yiyip içine atıyorsun, Rizeliye sonsuz kredin var, bu taraftar her zaman yanında, sorun şu ki sen eski Rıza Çalımbay değilsin hocam…
Şimdi ben buradan Çalımbay beş büyük günahı diye sıralasam elim varmıyor, takım zaten kötü günler geçiriyor, dolayısıyla “Baltaları” çıkarmanın kimseye faydası dokunmaz, bende sabır çekiyorum, elimde 33’lük tesbihle…
Gelelim Fener maçına..
Önce şunu yazayım.. Azrail’in can dağıttığı görülmemiştir..
Dolayısıyla maçın hakemi Yunus Yıldırım’ın bize en ufak kıyak geçtiğini de ben bugüne kadar görmemişim..
Lider Fener’in sahada sana ihtiyacı mı var? Yoksa emir büyük yerden mi?
Tüpçü böyle dedi tamam onu anladık da, protokol tribünde yer alan onun “Yardımcısı’nın hiçbir hatırı yok..
Ligin ilk haftalarında estirdiği sert poyraz rüzgârının yerine son sekiz haftada meltem rüzgarı gibi İmdat’a bırakan Ç.Rizespor, maçın ilk devresinde o poyraz geri dönüyor, buna birde Kwekue’nin golü eklendiğinde bu fırtına bu akşam dinmez hesabını içimizden geçiriyorduk.
Golden sonra aynı oyuncunun kaleci Volkan ile karşı karşıya kaldığı bir pozisyon var ki.. Aslında bizim adımıza kırılma anı işte oydu.
İlk 45’de enerjisi, hırsı, savunma anlayışı ve bana göre en önemlisi santrafor Kwekue’nin kazanma arzusu takımın taktik oyun anlayışına sadık kalması ile birlikte oyuna ortak hatta iyi olan taraf bizi kılarken, uzatmanın içinde her maçta bize karşı olduğu gibi hakemin uydurma bir faulü ve Baroni eski takım arkadaşı Serkan Kırıntılının koruduğu kalenin 90’a yakın bir yere o topu “Mıhlaması”.. 1-1
Maçın ikinci 45’ini iki bölüme ayırabiliriz. Kwekue’den önce, Kwekue’den sonra diye..
Bu oyuncunun çıkması ile Ersun Yanal kulübeden Webo’yu oyuna alması, dolayısıyla 4 merkezi forvete dönmesi ile bizim ceza sahamız içinde rakip Fener takımı pozisyon denizi içinde yüzmesine neden olurken, maalesef bizim takım çaresiz boşa kürek çekiyordu..
83’de yine bir duran topta Webo’nun çok rahat kafa vurması tamamen Kwekue’nin yokluğuna bağlıyorum.
İki kanat Tevfik ve Sercan buna sonradan oyuna giren C.Ahmet’ide ekleyebilirim. Bu oyuncular haftalardır kendilerinden beklenen oyunu ortaya koyamıyorlar. Bir diğer dökülen oyuncumuz ise Ludovic. Nerede ilk haftalarda ki Barcelona patentli oyuncu. Resmen her topu eziyor, tek yaptığı iş topuk pası atmak, onu da becerse bari..
Sonuç olarak haftalardır dibe vuran bir takım kötü bir gününde olan lidere basit bir gol ve hakemin üst düzey katkısı ile mağlubiyet zincirlerine bir yenisini daha ekliyoruz.
Toparlanmak lazım, son üç maça çıkacağız ve kimle oynuyorsun, nerede oynayacaksın hiç önemli değil. Yeter ki uyanalım, uyumayı bırakalım.
İçim Acıyor. Sizlerin beyler? İçi acıyor mu? Ha siz profesyonelsiniz dimi, paranıza bakarsınız, birde her maç sonrası önünüzdeki maça bakarsınız dimi!..
Son uyarı yönetime. Devre arası transferini şimdiden bitirin. Sizde uyumayın, uyandığınızda çok geç olabilir; “Tuzlu fıstığın kabuğunu aynı tabağa soyup, sonra da o tabağın içine fıstık arayanlardan” olmayın… Uyanık olun, batıyor