İngilizlerin rolünü anlayamazsak, hiçbir sorunu çözemeyiz!
İngilizleri anlamadan özelde Türkiye'nin niçin ve nasıl kuşatıldığını da, genelde bölgemizde yaşanan kaosun gerisinde hangi aktörlerin yattığını da anlayamayız.
Şunu iyi bileceksiniz: Neredeyse Tanzimat'tan bu yana İngilizler bizimle uğraşıyor!
Başka bir ifadeyle, İngilizler, küresel sistemin önündeki en büyük engel olarak bizi gördüler ve o yüzden bütün hesaplarını bizi önce Tanzimat'la başlayan süreçte etkisiz hâlâ getirmek, sonra da tarihten uzaklaştırmak üzerine kurdular.
Hedeflerini gerçekleştirme konusunda da çok büyük mesafe aldılar.
Ama biz, gerek şu an bölgemizde yaşanan kaosun gerçek nedenlerini gerekse bunun yaklaşık iki asırlık tarihî arkaplanını anlamakta zorlanıyoruz.
Ve İngilizlerin iki asırdır önce Osmanlı'nın tarihten silinmesinde, dolayısıyla İslâm dünyasının felâket üstüne felâkete sürüklenmesinde ve bölgemizin cehenneme çevrilmesinde oynadıkları ve hâlen de oynamakta oldukları rolü ıskalıyoruz.
İngilizleri çözmeden, Türkiye'nin temel tarihî sorunlarını da, bölgemizin temel sorunlarını da aslâ çözemeyeceğimizi bilemiyoruz bile!
Oysa Sultan Abdülhamid, ne demişti: “Hangi taşı kaldırdıysam, altından İngiliz parmağı çıktı.”
AKADEMİZMİN SEFALETİ VE MEDENİYET PERSPEKTİFİ
Şimdi bu söylediklerimden ötürü birileri, “yaptığın şey, suçu başkalarına atmak, her şeyi dış güçlerle açıklamak” diye itiraz edecekler, biliyorum.
Bu itiraza karşı yalnızca şunu söylemekle yetiniyorum: İslâm dünyası, iki asırdır ikinci büyük medeniyet krizini yaşıyor. İki asırdır köle yani! Bağımsız değil.
Yaşadığımız medeniyet krizinin bizim hatalarımızdan kaynaklanan felsefî, siyasî boyutlarını konuşabiliriz.
Ama iki asırdır İslâm dünyasının bağımsız olmadığını, emperyalistlerin kölesi olduğunu gözardı edersek, yaşadığımız sorunları hem teşhis edemeyiz hem de çözemeyiz aslâ!
Bizi onyıllardır, “dış güçler paranoyası geliştirmeyin”, diye uyuttular!
İslâm'sız dünyasının bağımsız olmadığı iki asırlık zaman diliminde yaşanan bütün büyük hâdiselerin gerisinde, emperyalistlerin parmağı olduğu gerçeğini unutturdular!
Akademizmin sığlığının ve ayartıcılığının faturası bu: Akademizmin zihni, konjonktürel işliyor ve yaşanan hâdiseleri, çok yönlü tarihî arkaplanlarını gözardı ederek anlamaya çalışıyor!
Akademizmin sefaleti bu!
Yaşanan hâdiseleri, bütün boyutlarıyla ve arkaplanlarıyla ele almadığımız sürece, hiç bir köklü sorunu anlayamayacağımızı aslâ gözardı edemeyiz.
Çok büyük, köklü ve tarihî sorunlarla karşı karşıya Türkiye de, bölgemiz de.
Köklü bir medeniyet perspektifine sahip olamazsak, yaşadığımız büyük sorunları anlamayız ve kalıcı olarak aşma konusunda hiç bir mesafe alamayız.
Çağımızın en parlak tarihçilerinden ve tarih felsefecilerinden Braudel de, ondan yüzyıllarca önce Braudel'i ve Annales Tarih Okulu'nun derinden etkileyen büyük tarih felsefecimiz İbn Haldun da, köklü tarihî sorunlara uzun ölçekli perspektiflerle nasıl bakılacağını gösterdiler bize.
Burada Braudel'in bir sözüyle yetiniyorum sadece: Bugünü anlayabilmek için tarihi seferber etmek gerekir, der parlak tarihçi.
KÜRESEL SİSTEMİ İNGİLİZLER KURDULAR!
Buradan geleceğim nokta önemli: Küresel sistemi İngilizler kurdular: Kapitalizmin temellerini atanlar, iki sanayi devrimini yapanlar, bölgemizin sorunlarını ve sınırlarını belirleyenler İngilizler!
Osmanlı'yı, önce içerden zihnen elitlerimizi esir alarak, sonra da fiilen -Yahudilerin desteğiyle- çökertenler İngilizler.
Müslüman Hindistan'ı parçalayanlar İngilizler!
Ortadoğu'nun haritalarını cetvellerle çizenler -Bakınız Suriye haritası!- İngilizler!
“Parçala, böl, yönet” stratejisiyle İslâm dünyasını paramparça edenler, yapay devletler ve sorunlar icat edenler de İngilizler!
O yüzden son çeyrek asırdır, DAEŞ, PKK-PYD gibi örgütleri icat edenler ve bu örgütleri kullanarak vekâlet savaşları verenler ve Şia'nın önünü açarak yapay bir mezhep savaşı çıkartmak için inanılmaz şeytanlıklar yapanlar da yine İngilizler!
İngilizler iki asırdır İslâm'la savaşıyorlar.
O yüzden Şark Meselesi stratejisini uyguluyorlar iki asırdır -hem de bizim üzerimizde/n!
Önce tarih yapan bir aktör olarak islâm'ı tarihten uzaklaştırmaya çalıştılar: Osmanlı'yı durdurarak bunu başardılar.
Sonra da Müslümanları İslâm'dan uzaklaştırmak için Hindistan'da Kadiyanilik, Arap Yarımadası'nda Vehhabilik, Türkiye'de FETÖ'yü icat ettiler: Amaç paralel dinler ihdas ederek İslâm'ı tanınamaz hâlâ getirmek ve tıpkı Budizm, Hinduizm, Taoizm gibi fosilleştirmek.
Şunu iyi bileceksiniz: İngilizlerin birincil hedefi petrol ve doğal gaz yataklarını kontrol etmek değil, İslâm'ı dönüştürmek, fosilleştirmek ve tarihten uzaklaştırmak.
O yüzden çeyrek asırdır, burayı yeniden karıştırıyorlar, mezhep savaşları icat ederek bizim bin yıldır kurduğumuz, İslâm dünyasını dimdik ayakta tutan Ehl-i Sünnet Omurgayı çökertmek için inanılmaz bir savaş veriyorlar!
IRAK'I, GERÇEKTEN IRAKLILAR MI YÖNETİYOR, İNGİLİZLER Mİ?
İngilizlerin sadece Irak'ta ne kadar etkin olduklarını görmek bile teorik olarak söylediklerimizi doğrulamaya yeter.
Sevgili Nevzat Çiçek, Irak'ı yöneten kadroların İngilizlerin bağlarını ve bağlantılarını çok iyi çözen bir işe imza attı.
Ortaya çıkan manzara ürpertici. Aşağıdaki listeyi okurken, Şiî İran'ın önünün İngilizler tarafından nasıl açıldığını da düşünün, derim
Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum, hiç de masum birine benzemiyor: 2014 yılına kadar İngiliz vatandaşıymış, şimdi Kanada vatandaşı!
Cumhurbaşkanı eski Yardımcısı ve şimdiki danışmayı Ayada Allavi, “kallavi!” bir adammış: Hâlen İngiliz vatandaşı!
Türkiye'ye esip gürleyen Irak Başbakanı İbadi, Kraliçe'den 10 yıl “maaş almış; hâlihazırda İngiliz vatandaşı!
Şimdi anladınımız mı İbadi'nin niçin ve daha önemlisi de kim adına Türkiye'ye esip gürlediğini?
Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi: İngiliz vatandaşı!
Irak eski Petrol Bakanı: İngiliz vatandaşı!
Irak Ticaret Bakanı Milas Abdülkerim Kesnezani: İngiliz vatandaşı!
Irak eski Maliye Bakanı, Başbakan Yardımcısı ve şimdilerde İbadi'nin danışmanı Hoşyar Zebari: İngiliz vatandaşı!
Irak Başbakanı İbadi'nin bir diğer danışmanı Baha el-Araji: İngiliz vatandaşı!
Nevzat Çiçek, bu bilgileri aktardıktan sonra 35 bakandan oluşan Irak kabinesinin 18 bakanının İngiliz vatandaşı olduğunu söylüyor ve şu can alıcı cümleyi kuruyor: “Kiminle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için başka söze gerek yok sanırım.”
Sözün özü: İngilizlerin iki asırdır ülkemizde ve bölgemizde çevirdikleri tezgâhları derinlemesine kavrayamazsak, hiç bir köklü meseleyi kalıcı olarak çözemeyiz. Vesselâm.