İslam Aleminin Durumu! (2)
İslam Âleminin durumunu, kendi penceremizden tahlil etmeye devam ediyoruz.
İbrahim Hakkı Hazretleri’nin şu satırları ile başlamak istiyorum:
Hak şerleri hayreyler,
Zannetme ki gayreyler,
Arif anı seyreyler,
Mevla görelim neyler,
NEYLERSE GÜZEL EYLER.
Deme niçin şu şöyle,
Yerindedir o öyle,
Bak sonunu seyreyle,
Mevla görelim neyler,
NEYLERSE GÜZEL EYLER.
Bu satırların biraz içine girmeliyiz diye düşünüyorum.
Demek ki, bize şer görünen birçok şey, aslında hayırdır. Veya şöyle diyelim, mesele, o şerrin içindeki hayırları görme meselesidir. Fakat resme komple bakmak gerekiyor.
Şeytanın kendisi şer’dir, fakat neticesi hayırdır. Çünkü şeytan olmazsa biz insanlar Cenneti kazanamıyoruz. Meleklere şeytanlar musallat olmadıkları için, meleklerin cennete girme diye bir durumları yoktur. Nitekim Cenab-ı Hakk Kur’an-ı Azimüşşan’da: “Umulur ki şer gördüğünüz şeyler, sizin için hayırdır” Buyuruyor.
Bu tespitlerden sonra artık hem özel hem genel ve hem de sosyal meselelere bu dürbünle bakmalıyız. Allah’ın bizlere verdiği maddi ve manevi cihazları, O’nun gösterdiği yerlerde ve kararı kadar kullanmalıyız.
Bu cihazlardan biri de MERAK DUYGUSU’dur. Önce şu tespiti yapalım, her şeyi merak edeceğiz, fakat kararı kadar. İslam âlemindeki kargaşalıkları da merak edeceğiz, Amerika’daki her hangi bir olayı da, memleketimizdeki bir olayı da, ailemizdeki bir olayı da, şahsımızla ilgili bir olayı da yine merak edeceğiz.
İlgi sahamıza giren bu daireleri çok çoğaltabiliriz. Dikkat etmemiz gereken şey, dış dünya ile ilgili bir olay merak duygumuzu tabiri caizse işgal ediyorsa, bu merak duygusunu doğru kullanmak değildir.
O işlerle direk ilgilenmek, devlet büyüklerinin işi! Bize de, hissemize düştüğü kadarıyla ilgilenmemiz lazım!
Kaldı ki, o devlet büyüğünün TEK işi de o değil! İşlerinden biri!
Çünkü onun da ailesi var, akrabaları var, kendi özel işleri ve Allah’a karşı yapması gereken farzlar var!
O halde bize ne oluyor ki, adeta küçük dairedeki çok önemli işlerimizi bırakıp, zamanımızın çoğunu o tür işlerle meşgul ediyoruz! Böyle bir durum, merak duygusunu kötüye kullanmaktır.
“Ne yapayım merak ediyorum” demenin de bir mantığı yoktur! Çünkü o merak duygusunu nerelerde ve ne kadar kullanacağımızın ölçüsünü, o duyguyu bize veren söylüyor!
Yok, eğer aklımızı öne çıkarmayıp ve o ölçüleri nazara almadan duygularımıza göre hareket edersek, hem emanete ihanet etmiş oluruz, hem de rahatsız oluruz, strese ve depresyona gireriz!
Dünyada da rahat yaşamak varken, kendi ellerimizle kendimizi sıkıntıya sokabiliyoruz!
Bu yazımızı da, başta söylediğimiz İbrahim Hakkı Hazretleri’nin satırlarını bir daha okumamızı tavsiye ederek bitirelim!
Allah hepimize, duygularımızla değil de, Yaradan’ımızın gönderdiği ve gösterdiği prensiplere uyarak hareket etmeyi nasip etsin!