İstanbul Sözleşmesi’yle İstanbul’un fethinin intikamını almak istiyorlar!
Yeni bir toplum tipi icat etmeye çalışıyorlar!
Eşcinsel sapkınlık biçimlerini eksene alan, aile kavramıyla dalga geçilen sapkın bir “aile” uydurmak, bunu gerçeğe dönüştürmek, yaygınlaştırmak ve bütün dünyaya dayatmak istiyorlar!
Böyle bir sapkınlığa tarih pek tanık olmadı.
SAPKIN GREK TOPLUMU TUZLA BUZ OLDU!
Tarihte özellikle dikkat çeken böyle bir uygulama antik Yunan toplumunda var: Sapkın eşcinsel ilişki biçimleri oldukça yaygın pagan Yunan toplumunda.
Bu toplum tipi, dünyaya toplum açısından aslâ model olamaz. Düşünsenize, felsefe tavan yapmış, sanat tavan yapmış; sanat da, spor da bir tür ibadet biçimi olarak işlev görmüş, o yüzden kutsanmış... Adına Büyük İskender denen Makedon kökenli eşcinsel kralın hükümranlığı döneminde Mısır’dan Hindistan’a kadar yayılmış bu imparatorluk!
Ama İskender’den sonra paldır kültür çökmüş, yerle bir olmuş.
Felsefe de bitmiş, sanat da. Sokrat’lar, Eflatun’lar, Aristo’lar çıkmamış bir daha!
Antik Yunan toplumunun ve kurumlarının bir anda tuzla buz olmasını, sapkın cinsel ilişkilere bağlıyor önemli düşünürler, araştırmacı insanlar. Lewis Mumford, bu konu üzerinde çokça kafa yoran, çağımızın cins kafalarından biri meselâ!
Greklerin topyekûn tarihten çekilişi Lût kavminin kaderini andırıyor!
Koskoca uygarlık, düşünce ve sanat geleneği bitiyor; devlet de, toplum da tarihten siliniyor!
SAPKIN BİR EŞCİNSEL TOPLUM TİPİ İCAT ETMEYE ÇALIŞIYORLAR!
Günümüzde sapkın eşcinsel ilişki biçimlerine dayalı bir toplum icat edilmeye çalışılıyor!
Bunun en önemli enstrümanlarından ya da hazırlayıcılarından biri lanet olası İstanbul Sözleşmesi.
Sapkın bir toplum modeli inşa etmeye çalışıyorlar ve bu konuda kilometre taşlarından biri olacak anlaşmanın adını İstanbul Sözleşmesi koyuyorlar!
Bu adamlar bizden İstanbul’un intikamını almak istiyorlar! Gelecekte kurmak istedikleri sapkın toplum modelini hayata geçirecek sürecin taşıyıcı aktörlerinden biri olan böyle bir sözleşmeye İstanbul Sözleşmesi diyerek, hem İstanbul’un savaşmadan ele geçirilmesi için hem de inşa edilecek sapkın toplum tipinin İstanbul üzerinden inşa edilmesini sağlamak için çırpınıp duruyor, bize inanılmaz bir şekilde meydan okuyor ve hakaret ediyorlar!
İSTANBUL‘UN FETHİNİN İNTİKAMINI ALMAK İSTİYORLAR!
Abartıyor muyum? Aslâ!
Halil İnalcık’ın İstanbul’un fethiyle ilgili bir sözünü hatırlıyorum: “Batılılar, İstanbul’un fethini aslâ unutamıyorlar!”
İstanbul Sözleşmesi’nin anlamına ilişkin yaptığım bu okumaları ve çıkardığım sonuçları hafife almamanızı öneririm.
Adamlar, hiçbir şeyi “laf olsun” diye yapmıyorlar! İstanbul’un fethini unutamayanların, bizden nasıl intikam alacaklarını ve bize nasıl meydan okuyacaklarını biz de unutmayalım. İstanbul Sözleşmesi’yle İstanbul’un fethinin intikamını almak istediklerini söyledim diye bana itiraz edecekler olabilir.
Bu kişilere şu kadarını söylemek kâfidir, sanırım: Velev ki, bu sözleşme böyle bir amaçla hazırlanmamış olsun diyelim; sonuçta, ailenin çökertilmesinde oynadığı kilit rolle bu işlevi, toplumu çökertme, Türkiye’yi durdurma işlevini yerine getirmiş oluyor, böylelikle bu kez dolaylı bir yolla toplumu çökerterek bizden intikam almış oluyorlar zaten!
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN FATURASI ÇOK AĞIR!
Şiddete, tecavüze maruz kalan, hunharca katledilen kadınların haklarını, İstanbul Sözleşmesi’nden başka bir sözleşmeyle garanti altına almak imkânsız mı? Böyle şey olur mu?
Oysa bu sözleşmenin faturası çok ağır oldu.
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu son iki buçuk yılda tam 746 bin 336 erkeğin evden atıldığını açıkladı. Kanun kapmasında 2017’de 295 bin 618, 2018’de 358 bin 499, 2019’da Nisan ayına kadar ise 92 bin 219 erkek evinden atıldı.
Bu rakamlar şaka değil, gerçek! Ailenin nasıl çökmekte olduğunun ürpertici işaret fişekleri!
Ailenin çöktüğü bir toplum ayakta duramaz. Ailenin çöktüğü bir ülke, sağlam adımlarla geleceğe yürüyemez!
Toplum yapısı, dokusu, manevî değerleri, rinliğin yeşerttiği medeniyet birikimi güçlü olan toplumları hiç bir güç yıkamaz, hiç bir güç dize getiremez.
İstanbul Sözleşmesi hem toplumun altını oyan bir belâ hem de dünyada ailenin en güçlü olduğu bir toplumun dünyaya aile konusunda öncülük yapmasını imkânsızlaştıracak bir takoz işlevi görüyor!
Artık bu takozdan kurtulmanın zamanı çoktan geldi de, geçiyor bile!
Vesselâm.