İşte yol haritası: İlâhî Şiâr, Nebevî Şuur, Beşerî Şiir
“Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı”, diyordu usta şâir Turgut Uyar.
Bizim diriltici Umut Kaynağımız, Vahiy'dir. Ufuk sunan Irmağımızsa, Hz. Peygamber (sav).
Umut: İnsana, hayata ve bütün varlığa diriltici ruh üfleyen, Yaratıcı Ruh.
Ufuk: Bu ruhu, hayat hâline getiren, insanı mâsivâ'dan / mülk âlemi'nden uzaklaştıran, mâverâ'ya / melekût âlemi'ne yaklaştıran, insanın kalp gözünü açan, insanı insan yapan, Kurucu Nebevî İrade.
Umut, İlâhî Şiar'dır. Ufuk, Nebevî Şuur. Hayatsa, İlâhî Şiar'ların diriltici aydınlığını Nebevî Şuur'la insana hediye eden, insanı engin yolculuklara çıkaran ve karanlığı aydınlığa dönüştüren Beşerî Şiir...
UMUT, DOĞURGAN KAYNAK'TIR; UFUK, ARINDIRAN IRMAK...
Umut, derinlerde kök salan, ötelere uzanan, ötelerden süt emen, ötelerden gelen diriliş haberlerine gebe, Yegâne Doğurgan Kaynak.
Ufuksa, bu kutlu haberi, süt gibi ak ve pâk doğum haberini coşkuyla yerine ulaştırmak için koşan, bütün kirleri, kirlenmiş ruhları yıkayarak gürül gürül akan, aktıkça aklaşan ve Arındıran Tertemiz Irmak...
UMUT, AŞK'TIR; UFUK, MEŞK...
Umut, Aşk'tır: Işık sunan, bitmeyen, ışığı sönmeyen, ateşi söndürülemeyen bir sonsuzluk aşkı.
Ufuk'sa meşk: Kendinden geçerek kendine gelen, kendine gelerek hayat bahşeden, her şeye ve herkese ruh üfleyen bir umut şarkısı.
KARANLIĞI AYDINLATACAK IŞIK...
Umut, güneştir. Ufuk'sa ay. Umut, “aydınlık”tır. Nur'dur. Ufuk, Mahcub'dur: Gizlenmiştir. Terra incognita'dır: Keşfedilmeyi bekleyen kıta.
Karanlığı aydınlatacak ışık, umutla, aşkla, çileyle yapılacak yolculuktur.
Umutsuz hayat, ufuksuzdur. Ufuksuz hayatsa, umutsuz. Umutsuz hayat, karanlıktır. Ufuksuz hayatsa, boz-bulanık.
KEDER'DE ZAFERİN KADER TOHUMLARI GİZLİDİR
Acısız doğum olmaz, diyordu üstad Bediüzzaman; “kadere karşı konulmaz. Kader, her şeyi takdir eder, en ince ayrıntısına kadar...”
Ve, Ayrıntılara takılma. Ama ayrıntıların gizlediği, beslediği, besleyip büyüttüğü kader izi taşıyan keder'den de nasibini almayı unutma, diye ilâve ediyordu.
Keder'de, içten içe büyüyen zaferin kader tohumları gizlidir: Keder'dir kaderi anlamlı kılan. İnsanı, kötülüğü emreden nefsinin ayartı'larından kurtaran.
KADER UMUT'TUR, KEDERSE UFUK...
Kader, umuttur. Keder'se, bütün umutların tohumunu eken ufuk.
İşte Hayat, umut'la ufuk arasındaki, kader'le keder arasındaki medcezirle filizlenir: İnsan, kader'ini kendisinin “yarattığını” zanneder. Ama keder'le yüzleşince kader'in üzerinde bir kader olduğunu farkeder.
Keder'le yeşerir insanın kader ağacı: Yaprak kımıldar, rüzgâr eser; ve hayata ruh üfler: İnsan da, tabiat da canlanır; dirilir, kendine gelir... ve aşkla, şevkle Rabbine yönelir...
Ya bir de yaprak kılmıldamasa, rüzgâr esmese, ağaç yeşermese, yağmur yağmasa, nice olurdu hâlimiz, düşünsene!
Donardık. Meyvesiz kalırdık. Aç kalırdık. Su'sardık: Susuzluk kaplardı her bir yanımızı. Tabiat ölür, hayat biterdi. Umut söner, ufuk karanlığa gömülür, tükenirdi.
KARANLIĞIN EN ZİFİRİ ANINDA BEDİÜZZAMAN, ŞAFAK VE HAKİKAT ÇOCUĞU
Şu an karanlığın en zifiri ânındayız. Dondurucu kış mevsiminin tam ortasında: Şafağın atacağı ândır bu ân. Ne demişti Bediüzzaman; bak, gör ve ders al üstaddan:
“Hayat, musibetlerle, hastalıklarla tasaffî eder (saflaşır, kirlerden arınır), kemâl bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak, istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz (tam bir hayır) olan vücûddan (varlık'tan, varoluş'tan) ziyade, şerr-i mahz olan ademe (yokluğa, yokoluşa) yakındır ve ona gider.”
Çileni dolduruyorsun sen: Hakikat çileni: Fikir, oluş ve hiçlik / varoluş çileni...
ACISIZ DOĞUM, ÇİLESİZ HAKİKAT OLMAZ
Çilesiz hakikat olmaz çünkü.
Çilesiz, hakikat ne hayat bulur, ne hayat olur, ne de hayat sunar. Çilen zorlu. Yükün ağır. Yükümlülüğünse daha da ağır!
Sabret ve hakkı tavsiye et, öyleyse... Doğum sancısı, üneşin ilk ışıklarıyla doğacak hakikatin hakikatli çocuğunu armağan edecek...
Unutma: Acısız doğum olmaz. Acıya ne kadar sabredersen ve Rabbine ne kadar çok yönelirsen, Rabbin acına yeni bir hayatla, diriliş şarkısıyla doğacak hakikat çocuğuyla karşılık verecek...
Acı, meyvesini verecek: Umut güneşi, bütün cömertliğiyle ışığını sunacak; ufuk aydınlanacak; ufku karartan bütün engeller, bir bir aşılacak, ortadan kalkacak.
İlâhî şiar'la donanan, nebevî şuur'la kuşanan hakikatin hakikatli çocuğu, insanlığa beşerî şiirin ulvî şarkısını sunacak...
Ümitsizliğe kapılma... Kaynağa yönel... İlâhî şiar aşısı yap... Ufka bak... Nebevî şuur'la donan ve Irmağı akıt... Ki, hayat, beşerî şiir'e doysun... ağaç meyveye dursun... bahar, fetih ve keşif şarkıları söylemeye koyulsun...
Öyleyse: Hakk'a râm ol... Rahmet Elçisi'nin yoluna baş koy... “Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”