Kapitalizmi devre dışı bırakacak, insanlığı diriltip kendine getirecek bir ruh var edilemeyecek mi?
Dünya, yeni bir dünya savaşının eşiğine doğru sürükleniyor adım adım… Yeni dünya savaşı demek, yeni cehennem demek aslında. Eğer bir dünya savaşı patlak verecek olursa, bu savaşa karışmayan ülke kalmaz.
ABD İLE İNGİLTERE ATEŞLE DANS EDİYOR, ATEŞ ÜZERİNDE VALS YAPIYOR…
Dünya senkronize oldu, ekonomiler, ülkelerin ekonomik kodları birbirine sımsıkı bağımlı hâle getirildi: The Economist dergisi, pandemi sürecindeki bir kapağında bu durumu ürpertici bir şekilde resmetmişti: Bir el, bir “gizli el” (ya da siz buna “üst akıl” da diyebilirsiniz) bütün dünyayı istediği yere, belli bir yöne doğru sürüklüyordu.
Şu an dünya ürpertici bir belirsizliğe doğru sürükleniyor…
ABD, ateşle oynuyor hatta ateş üstünde dans ediyor… ABD tek başına dans etmiyor, İngiltere’yle birlikte vals yapıyor: En sakin dansı katiller yaparmış çünkü!
ABD ile İngiltere, sürekli olarak dünya savaşı çıkarmak için çırpınıp duruyorlar. ABD ile İngiltere, küresel sistemin iki kurucu aktörü. ABD deyince her zaman Yahudi gücünü anlamak gerektiğini bir kez daha hatırlatmış olayım burada: Küresel kapitalist sistemin kurucusu Yahudiler ve İngilizler, hegemonyalarını, küresel sistemi uzun vadede çökertecek, kısa ve orta vadede sarsacak küresel gelişmeleri önlemeye çalışıyorlar özellikle Rusya'yı, Çin'i ve İslâm dünyasını kuşatma altına alarak…
Yaşanan şey, küresel kapitalist sistemde gözle görülür bir çatlağın ortaya çıkmış olmasıdır: Çatlak ne kelime: Küresel sistemin paldır küldür çökmesini sağlayacak büyük bir çatırdama emaresi göstermeye başlaması.
Özetle… Küresel sistemin hem içinden hem de dışından iki tehditle karşı karşıya kalması.
KAPİTALİST SİSTEMDE GÖZLENEN İKİ BÜYÜK ÇATLAK!
Küresel sistemin içinde/n gözlenen çatlak, vahşî kapitalizmin sürdürülemez olduğu gerçeğinin kapitalizmin lordları tarafından da farkedilmiş olması gerçeğidir.
İki yakıcı sorunla boğuşuyor küresel sistemin lordları: Birincisi, kapitalist küresel sistemin kurduğu soğuk savaş düzeni çöktü. Dünyada bir düzen ve istikrar kalmadı.
İkincisi de, kapitalizmin dışındaki bütün seçeneklerin yok edilmesi, farklı kültürlerin ya da medeniyetlerin kapitalizme eklemlenerek dümdüz edilmesi, fosilleştirilmesi, tanınamaz hâle getirilecek kadar metamorfoza uğratılması, insanlığın kapitalist dünyanın dışında geliştireceği seçeneklerin yok edilmesi, artık tektipleşen, tektipleşmeyi de gücün kutsanması olarak algılayan ve uygulayan, gücüne güç katan dünyanın çeşitli aktörlerinin birbirlerinin boğazına çökmeye hazırlanmaları…
Başka bir ifadeyle, iki dünya savaşı sonrasında kurulan küresel kapitalist sistem, dünyaya düzen ve istikrar sunamayacak kadar varlık nedenini ve -zaten gayr-ı meşrû olan- “meşrûiyetini” yitirdi, dünyayı güçlü olanın hem hâkim hem de haklı olduğu orman kanunlarının yön verdiği bir cehennemin eşiğine getirip bıraktı.
Bütün dünyanın medeniyetlerinin düzleştirilmesi, Batı uygarlığının karşısında yeni bir medeniyet imkânı ve atılımı sunma potansiyeline sahip Çin ve Hint tecrübelerinin kapitalistleştirilerek alternatif olma imkânlarının iptal edilmesi, insanlığın seçeneksizleştirilmesi, kapitalizm hapishanesine hapsedilmesi, çatışmanın da, alternatif arayışının da kapitalizm içinden gerçekleştirilmesi, her hâl ve şartta, iplerin küresel sistemin lordlarının ellerinde olmasını sağlıyor.
Küresel kapitalist sistemin lordları, Japonya, Çin, Hindistan ve Uzak Asya kaplanlarını kapitalistleştirerek Batı dışında bir medeniyet sıçramasının önünü tıkadılar.
İkincisi de, çatışmayı, Avrupa ve Amerika geriliminden Batı ve Doğu gerilimine taşıdılar. Amerika ile İngiltere’nin, dümen suyunun başında olduğu bu operasyondan Avrupa pek hoşnut olmasa da, küresel çatışma denkleminin ABD-İngiltere ile Avrupa arasındaki bir çatışma yerine Batı ve Doğu arasındaki bir çatışmaya, üstelik de kapitalistleştirilen, böylelikle ruhu yok edilerek kapitalizmin kölesine dönüştürülen Doğu aktörleri arasında yaşanan bir çatışmaya dönüştürülmesi, dünya, bir dünya savaşının eşiğine sürüklense bile küresel kapitalist sistemin kendini yenilemesi ve ömrümü uzatması anlamına gelecektir.
KAPİTALİST SİSTEMİN KORKULU RÜYASI, BİZİZ!
Küresel kapitalist sistemin korkulu rüyası bizleriz; henüz tam anlamıyla kapitalist sistemin içinde eritilemeyen, ruhu yok edilemeyen tek dünya, İslâm dünyası.
O yüzden küresel kapitalist sistemin lordları, Çin, Rusya ve Uzak Asya ülkelerini de yanlarına alarak İslâm’ın yeniden ayağa kalkışını durduracak bir konuma ulaşmış görünüyorlar.
Böylelikle İslâm’ı insanlığın insanca bir dünyaya kavuşabilmesini sağlayacak alternatifsiz tek seçeneği, geleceği katına yükseltmiş oluyorlar mecburen, farkında olmadan veya olarak!
Şu an İslâm dünyasının ayağa kalkışı bir ân meselesi değildir; böyle bir şey gözükmüyor ufukta. Ama şimdilik.
Gerçek olan şu: Kapitalizm, Çin’in ruhunu yok etti, Hint’in ruhunu yok etti. Ama İslâm’ın ruhunu yok edemedi henüz. Edemeyecek de.
Çünkü kapitalizmi dönüştürerek Batılılar gibi herkesi tektipleştirmek ve kapitalizme eklemleyip eritmek yerine bütün farklılıklara hayat hakkı tanıyacak medeniyet fikrine ve tecrübesine sahip dünya, sadece İslâm dünyasıdır, bu ruh henüz farkedilemedi veya keşfedilemedi bizzat İslâm dünyasının kendisi tarafından da; ama Çin ruhu, Hint ruhu gibi de öldürülmüş değil bu ruh.
Bu ruh, dirilecek ve bütün insanlığı silkeleyip kendine getirecek kendimizi bilir, kendimizi bulur ve kendimiz
olursak inşallah.
Vesselâm.