KUTSAL İNEK(BİLİM) VE BESMELESİZ EĞİTİM!
Öğretmen ile öğrenci arasındaki mesafe gittikçe genişliyor...
Çocuklar bireyselleşme hastalığına yakalanıp aile, okul ve çevresiyle yabancılaşıyor…
Okul idarecileri ahlaki yozlaşmadan yakınıyor…
Ebeveynler çocuklarına cep telefonu ile ödüllendiriyor, öğretmenler de okulda cep telefonunu yasaklıyor…
Ebeveynler çocuklarına özgüven aşılayacağına mütemadiyen istikbal telkin ediyor…
"Karma eğitimin fıtrata aykırı” olduğunu, erkeklerin ve bayanların yaratılışları farklı programlandığını, bu konuda Türkiye gibi Avrupa ve Amerika’da karma eğitimin pedagojik açıdan ciddi zararları olduğu tartışılıyor…
Revaçta olan eğitim sistemi çocuklarımızı “duygusal bilgiden” yoksun bırakıp mekanikleştiriyor…
Eğitimciler; varlık âlemini, hayatı yorumlarken eşyayı üç boyuttan öteye taşıyamıyor, eşyanın künhüne yani özüne dokunamıyor, yüzeysel anlatıyor…
“Her varlığın başı da sonu da Allah’tır” demekten imtina eden eğitimcilerimiz var! Allah diyemiyor, çünkü düşünme melekelerine hükmeden psikolojik bariyerler var!
Bu konuyu biraz açalım;
Düşünün bir kere; bu topraklarda “öğretmen öğrencilerini toplu olarak Cuma namazına götürmesi” medyamızda olumsuz manada haber konusu olabilmektedir. Buna şahit olduk…
Avrupa’nın “gâvur” diye nitelediğimiz okullarında ve işyerlerinde Müslümanlar bu topraklardan daha özgür hissedebilmektedir. Bunu söylemekten dahi hicap duyuyorum ama gerçek bu! Mesela Avrupa’da sayısız “İslami kreşler” vardır. Türkiye’de “İslami kreş” tabirini kullanmak bile tedirginlik sebebidir. Tuhaf…
“Ruhban okulu açılsın” diye ter dökenler, İslami eğitimin her türlüsüne de kapı aralamak zorundalar, bu bir lütuf değil mecburiyettir…
İlköğretimlere dini içerikli seçmeli derslerin konulması çok önemli; ancak bu dersleri de anlamlı kılacak “eğitimde dini referanslı metodolojik yaklaşıma” ihtiyaç vardır. “Besmele çektirmeyen yasakçı bir eğitim” anlayışı var. Bu bağlamda muhafazakâr kesimin “İslam referanslı metodolojik eğitim” talepleri var…
Osmanlı’da bir cami inşa edildiğinde yanlarına okul eklenirdi. Cami ile okul birbirini tamamlayan kompleks yapılardı. Burada ilk öğrendikleri şey ise “besmele” olurdu. Sıbyan Okulları…
Geçişimize bakalım, tarihimizi inceleyelim. Biz, niçin kendimize bu kadar yabancılaşalım, niçin geçmişimizi araştırmayalım ve niçin yeni bir eğitim sistemini ortaya koymayalım?
“Besmele” deyip geçmeyin, bu çok önemli!
“Besmele” derken asla “ruhban” anlayışıyla değil, “hayatı, madde ile mana boyutunda yorumlama” kastedilmektedir…
“Besmele” emeğin ve emekçinin alın terini bereketlendirir…
“Besmele”, eşyayı(maddeyi) insanlığın hizmetine sunmada “anahtar” sözcüktür. İnsan, kötülüğe Allah’ın adıyla başla(ya)maz!
Hâsılı; aklı özgür kılalım derken aklı maddenin esiri yapan, bilimi takdis ederek bilimi “kutsal ineğe” dönüştüren, bilimsellik adına “Tanrıyı devre dışı bırakan” bir yaklaşım var!
“Besmele” ile yani “Allah’ın adıyla” başlayan; birey, aile, okul, cami ve çevre bütünlüğünü koruyacak yeni bir eğitim sistemi geliştirilmelidir. Eğitim ve öğretimde geçmişten geleceğe köprü kuracak inovasyona ihtiyaç vardır.
Kalın sağlıcakla.