İbrahim KARAGÜL

İbrahim KARAGÜL

Paralel El Kaide. Peki patron kim?

Paralel El Kaide. Peki patron kim?

Türkiye-Suriye sınırı bu sefer gerçekten mayınlı bir alana dönüştü. Bölgenin hatta dünyanın en hassas, tedirgin, patlamaya hazır bölgelerinden biri haline geldi.

Türkiye karşıtlarının tamamı bu bölgede toplandı. Sadece Şam yönetimi değil, El Kaide, İŞİD, bölgeye müdahil olan uluslararası güçler ya da çevreler ve tabii ki içerideki paralel yapı, Suriye sınırı üzerinden Türkiye'yi kurşun yağmuruna tutuyor.

Nasıl bir koalisyonsa, nasıl bir ittifaksa, onları Türkiye düşmanlığında birleştiren güç neyse veya kimse, hükümeti de, devleti de hatta ülkeyi de mahvetmeye kararlı.

Siyaseti vuruyor, milletin hassasiyetlerini ve merhamet duygularını vuruyor, dış politikayı vuruyor, ülkenin en mahrem sırlarını deşifre edip bir yerlere jurnalliyor, kurumlar arası çatışma çıkarmaya çalışıyor, adı Türkiye olan her şeye savaş açıyor.

Bu koalisyon tehlikeli, çok tehlikeli. Türkiye'yi diz çöktürmeye ayarlı. Oyun kurulmuş, roller/ihaleler dağıtılmış herkes bulunduğu yerden rolünü büyük bir kararlılıkla oynuyor. Kararlılığın karşısında millet var, ülke var, biz varız, hassasiyetlerimiz ve hayallerimiz var, bu ülkenin gururu ve onuru var, gelecek planları var.

Suriye'deki savaşta muhalefetin nefes borusu olan bölge, bir süredir El Kaide bağlantılı örgütlerin sınıra yönelmesiyle çok daha büyük tehlike arzetmeye başladı. El Kaide kökenli örgütlerin bu bölgeye yönelmesinde nasıl bir uluslararası kurgu olduğunu yeni yeni anlıyoruz. Buraya özellikle dikkat çekmek istiyorum.

El Kaide üzerinden Türkiye'ye yönelik olumsuz kampanya bu bölgeden ve söz konusu yönelişten beslenir oldu. Hem dışarıdan bölgeye, Suriye olayına müdahil olanların hem de onlarla paralel çalışan içerideki malum yapının bu bölge üzerinden ortaklaşa bir proje yürüttüğünü artık rahatlıkla söyleyebiliriz.

İki tarafın yani 'ortakların' söz konusu projesinin hedefinde Suriye ya da El Kaide olduğu sanılmasın. Hedefin Türkiye olduğu artık yadırganamaz ve gizlenemez bir gerçek olarak önümüzde.

El Kaide ne kadar bu oyunun parçasıysa içeride ihale alanlar da o kadar parçası. İşin merkezinde olanlar, oyunu kuranlar, projeyi hazırlayanlar el Kaide'ye de içerideki ortaklara da benzer görevler yüklemiş. Bu nasıl bir ittifak, bu iki çevre nasıl aynı bütünün parçaları olabiliyor? Silahlı olanla silahsız olan hem Türkiye'de hem de Türkiye'nin ilgi alanı olan her toprak parçasında aynı yıkım için omuz omuza nasıl mücadele verebiliyor?

Kim el Kaide'den yana, kim onu destekliyor, sorularını bir kez daha sorma, doğru cevapları bulma vaktidir bugün.

İHH TIR'ları diye yaygara koparılan, MİT'e ait olduğu ortaya çıkan, arama izni verilmeyen, devlet sırrını ifşa eden skandaldan sonra dün üç TIR daha durduruldu. Silah yüklü olduğu söylenen araçların yanına kimse yaklaştırılmadı. Gazetecilerin çektiği görüntülere el konuldu.

Önceki aramada önce jandarma sonra polis kullanıldı, savcı büyük bir isteklilikle olayın üzerine gitti. Kanunsuz, kumpas izlenimi veren aramayı yönetenler görevden alındı. Bu sefer aramayı yapan jandarma. Herkes savcı üzerinde duruyor, benzer bir paralellik söz konusu mu, onu sorguluyor?

Neden araçların jandarma bölgesine gelmesi beklendi? Bu TIR'ların hareket ettiği yer neresiydi, madem yasadışı bir şey var orada niye müdahale edilmedi? Yasadışı bir şey varsa yüklendiği yerde, sessiz sedasız müdahale edilip bu sevkıyat önlenemez miydi?

Yığınlarca soru var ortada.

Ama mesele o değil. Mesele gürültü çıkarmak. Türkiye'ye suçüstü yapmak. Dünyaya ifşa etmek. Ülkeyi mahkum etmek, devleti terörle eşleştirmek. Suriye'deki suçlara ortak etmek. Türkiye-El Kaide bağlantısı imajı vermek. MİT'in örtülü operasyonlarını deşifre etmek. Dünyaya; 'bakın Türkiye ne haltlar karıştırıyor müdahale edin. Önüne geçin, cezalandırın' demek.

Devletin kurumları devlete ve diğer kurumlara savaş açmış. Devletin birimleri devleti zora sokacak işler yapıyor. Hiçbir ülkede bu işler böyle aleni yapılmaz. ABD'de, Almanya'da, Rusya'da veya devlet olan her hangi bir yerde, kendi ülkesini zora sokanlar affedilmez. Böyle bir ihanet cezasız kalmaz. Adamı kurşuna dizerler..

Hükümete savaş açan içerideki yapılar ile dışarıdaki akıl hocaları, hükümete vurma adına devlete ve ülkeye vuruyor. Çıkarları, hesapları o kadar büyük ve bencilce ki, millet mahvolsun, ülke mahvolsun umurlarında bile değil. 'PKK biterse AK Parti güçlenir' diyerek terörün azmasına zemin hazırlayanlarla şu an uygulanan yöntem arasında hiçbir zihniyet farkı yok.

Neocon'cu, Esad'çı, İsrail'ci bir zihniyet, Suriye muhalefetini boğmak, Türkiye'nin özelde Suriye genelde dış politikasını kırmak, 2. Cenevre Zirvesi öncesi masayı Türkiye'nin 'günahları'yla doldurup elini boşaltmak, eskiden İran'a yaptıkları gibi Türkiye'yi terör destekçisi ilan ettirmek daha sonra içeride bunun acısını çıkarmak, birilerini suçlayıp mahkum etmek istiyor.

7 TIR dolusu sır kargoyu ifşa edenler, MİT'e değil Türkiye'ye savaş açmıştır. Bu ülkenin kurumları, güvenlik birimleri kendi istihbarat teşkilatına saldırıyor. Kim adına, ne adına? Kim istiyor bunu? Talimatı kim veriyor? Bu ülkeden mi, sınırların ötesinden mi? Kim? Mossad mı? Bu mahrem sırları ihbar eden köstebekler nasıl bir ihanet içinde, kime çalışıyor?

Ankara'dan gelen talimatlara direnen, emir dinlemeyen yargı mensupları, güvenlik birimleri Ankara'dan emir almıyorlarsa kimlerden alıyor, kimi dinliyor? Patron kim?

Uyan Türkiye! Çok büyük bir ihanetle karşı karşıyasın. Yüz yıldır, yüz elli yıldır böyle ihanetleri çok gördük. Hepsi tarihin çöplüğüne nasıl atıldı, tarihi hafızalarımızda nasıl mahkum edildi, biliyoruz.

Vatana ihanet nedir? Gelin hep birlikte bir kez daha düşünelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
1 Yorum
İbrahim KARAGÜL Arşivi