Şampiyonluk garanti değil
Fenerbahçe son üç haftada kağıt üzerinde çok zor görünen Eskişehirspor, Ankaragücü ve Trabzonspor ile oynayacak. Bunları aşacak güce sahip ama garanti mi derseniz; değil tabii...
Kasımpaşa rakip kim olursa olsun önce oynamayı düşünen, izleyenler keyif alsın isteyen bir takım.
Teknik direktörleri de gittiği her takıma ayağa pas yaptıran, sürekli gol arayan bir oyun felsefesini yerleştirmeye çalışıyor. Zaten averajından da belli. Çok atıp, çok yiyor.
Yılmaz hoca, Kasımpaşa’ya geldiğinde Ankaraspor’dan sonra düşecek ilk takım olarak gösteriliyordu. Ama uyguladığı bu pozitif felsefe tehlikeli bölgeden onları uzaklaştırdı. Küme düşmeleri bence uzak bir ihtimal.
Fenerbahçe, karşılaşma öncesi avantajlıydı. Çünkü önce oynatmamayı düşünen takımlara karşı hep zorlanıyorlardı. Bu kez karşılarında tam tersi bir ekip vardı. Oynamaya çalışan takımlara hep üstünlük sağlamışlardı. Derbilerde de o yüzden çok puan topluyorlardı. Kasımpaşa da, Beşiktaş ve Galatasaray gibi önce kazanmak için mücadele ediyor. Fenerbahçe maçın ilk yarısında bu ligde en iyi yaptığı şeyi yaptı. Ayağa paslarla sabırlı oynadı. Üç tane de pozisyon buldu. Gol olmadı ama bu sabırlı pas trafiği rakibin fizik gücünü düşürdü.
50. dakikadan sonra gole kadar direncini kaybeden rakibine karşı 6-7 pozisyon yakaladılar. Ve ceza alanı içinde halı saha maçı gibi topu sürekli birbirlerine ikram ettiler. Sonunda beklenildiği gibi değil, beklenmedik şekilde golü attılar.
Fenerbahçe çok ilginç bir takım. Şimdi yazacağım istatistik kimsede olmaz. İlk sekiz haftada 24 puan, Kasımpaşa dahil son sekiz maçta 22 puan aldı. Yani 16 maçta 46 puan. Sadece iki puan kaybetti. Arada oynadığı 15 maçta aldığı puan sayısı ise 21. Siyah ile beyaz kadar farklı. Hangisi doğru. O da soru işareti. 16 maçta alınan puanlar da rekor, 15 maçta gidenler de.
Profesyonelliği hatırlattılar
Bekir açısından önemli maçtı. Bu maçta; “benimle sağ bekte fazla uğraşmayın. Lugano ve Bilica’nın stoperdeki ilk alternatifiyim” dedi. Sadece attığı golden dolayı değil. Attığı gol dokuz puanlık gol oldu ya... O da başka bir gerçek.
Şimdi kalan üç haftada üç dirençli takımla oynayacaklar. Bir tanesi 50 puanlı Eskişehir. Sahasında Fenerbahçe ve Galatasaray’ı yendi, Beşiktaş’a karşı kazanacak kadar oynadı.
Ama bu hafta 150 bin kişilik olsa dolacak bir stata gelecekler. Yani müthiş bir atmosfer onları bekliyor. Ankaragücü iyi bir seyirci gücüne sahip, zor gol yiyen bir takım. Beşiktaş ile berabere kaldılar, Galatasaray’ı yendiler. Yani o da kolay olmayacak. Trabzonspor, Şenol hocadan sonra çok farkı bir takım hüviyetinde. Kağıt üzerinde çok zor. Ama 16 maçta 46 puan alan bir takım bunları aşabilecek güce sahip tabii. Ancak garanti mi? Değil.
Son sekiz haftalık başarıda Aziz Yıldırım, yönetim, Aykut Kocaman ve Daum’un oyunculara profesyonelliği hatırlatması toparlanmanın en büyük nedeniydi. Ayrıca sürekli takımı destekleyen taraftar da başarıda pay sahibi...
Şanslar eşit!
Ali Sami Yen’de sezonun en güzel maçını izledik. Aslında beklediğimiz gibi bir oyun oldu. En iyi iki oyuncu; kaleciler Aykut ve Ivankov’du. Hakikaten çok pozisyon yaşandı ama maç 0-0 tamamlandı. Sonuç iki takımı da üzdü.
Bursaspor boşuna puanlar almadığını gösterdi. Kazanırsa şampiyonluğa ortak olabilecek Galatasaray’a karşı bugüne kadar hiçbir maçta bulmadıkları pozisyonları buldular. Bunun karşılığında pozisyon da verdiler. Ama akıl almaz goller kaçırdıkları için uzun süredir götürdükleri liderliği kaptırırken, Galatasaray’a da havlu attırdılar.
Bu kez şartlar farklı
Galatasaray önümüzdeki yılın planlamasını bu kez doğru yapmak zorunda. Şimdiden çalışmaları lazım. Bursa’nın şansı Fenerbahçe ile eşit. İki tane maçı var. Kayseri ve Beşiktaş. İki iddiasız takıma karşı oynayacaklar. Kazanıp Fenerbahçe’nin puan kaybetmesini bekleyecekler. Ama Kayseri maçı daha önce oynadıkları Gaziantep, Manisa ve Denizli gibi olmayacaktır. Çünkü bu kez geride olan Bursa. O maçlarda kontrollü oynayıp baskı kurmaya çalıştılar. Bu kez oyun içinde kontrol dışına çıkabilirler.