Siber savaş..
Biz biyolojik savaşı konuşuyoruz ama, eşzamanlı bir başka savaş daha yaşanıyor: Siber savaş!
Şaka değil siber ordular, uzayda ve yeraltında, açık denizlerde mevzilerine yerleşiyorlar.
Farkında mısınız bilmiyorum ama, Türkiye dakikada 1000’e yakın saldırı alıyor. Dünyada şu anda en fazla saldırı alan ülkeyiz. Bizden sonra Almanya geliyor, Almanya’dan sonra Fransa. Almanya bizim yarımız kadar saldırı alıyor, Fransa da Almanya’nın yarısı kadar. En fazla saldırı alan ülkelerin 4’üncüsü Azerbaycan ve Rusya.. Rusya ile ABD aynı seviyede saldırıya uğruyor.
En fazla saldıran ülkeler: Hollanda 1 Numarada. Dakikada 700 civarında saldırıda bulunuluyor Hollanda’dan. Hemen arkasından Rusya ve Çin geliyor. Onun ardından ABD, Tayland, Almanya, Azerbaycan, Hindistan.. Liste böyle uzayıp gidiyor. Türkiye en fazla saldırıyı Avrupa’dan alıyor. En çok saldırı alan iller İstanbul ve Marmara bölgesi, Ankara, İzmir, Antalya gibi.. ABD, Kuzey ve Güney Amerika’dan da saldırı alıyoruz, Asya’dan da Rusya’dan da.
Bu bilgiler de yanıltıcı olabilir. Çünkü siber saldırılarda, saldırgan taraf kendini gizlemek için, adres olarak başka ülkelerin server’lerini kullanabiliyor. Mesela saldırgan herhangi bir ülkedeki FETÖ yanlısı ya da PKK yanlısı biri Türki dünyadan bir ülkedeki, bir kamu ya da özel şirketin server’inin içine yerleştirdiği bir trojan üzerinden Türkiye’ye saldırabilir. Farz edelim, saldırının asıl merkezi Avrupa’daki A ülkesi. A ülkesindeki hacker, Türki dünyadan B ülkesindeki ele geçirdiği bir server’e yerleştirdiği gizli bir program üzerinden Türkiye’deki bir hedefe saldırabilir.
Bunun anlamı şu: Türkiye’ye yapılan saldırılar gerçek, ama saldırının nereden geldiği gerçek olmayabilir. Bu bulunmaz değil ama orada ince işçilik gerek.
Eskiden siyasi cinayetlerde saldırgan nasıl oluyorsa kimliğini düşürür ya da kimliği ile ilgili bir iz bırakırdı. Aslında bu kendi kimliğini gizlemek için yapılan bir “Kertenkele kurnazlığı” idi. Bilirsiniz, kertenkele de sıkışınca kuyruğunu bırakır, siz kertenkele diye kuyruğu ile uğraşırken o kaçar giderdi.
11 Eylül saldırısında da nasıl olduysa, çarpmayla metalin eridiği o yüksek ısıya rağmen, saldırganın cesedi buharlaşırken, cebindeki pasaport binanın enkazının yanında toz toprak içinde sapasağlam bulunmuştu (!). Bunlar kendilerini akıllı, dünyayı enayi yerine koyuyorlar. Bugün Covid 19’la ilgili de benzer bir oyun oynanıyor. Ve birçok ülke de de kertenkelenin kuyruğu ile oynamaya devam ediyor. Ne zaman akıllanacağız bilmiyorum ki. Bir deli bir kuyuya bir taş atıyor, 40 akıllı, 40 gün bu taşı bulmak için çalışıyor.. Ve tabii elimiz ayağımız boş değil, tuttuğumuz iş de ortada..
Bu siber saldırılarda 3 saldırı biçimi ile karşı karşıyayız. 1- Kişi ve şirketlerin sistemine girip kilitleyip, para koparmak isteyen siber korsanlar, siber dolandırıcılar. 2- Sisteme girip, sisteme zarar vermek ya da sistemden bilgi çalmak isteyenler. Bunlar siber teröristler. 3- Sisteme girip, içeriye trojan yerleştirip, açık kapıları kapatıp, dışarı çıkıp, sürekli bilgi akışı sağlayan, istediği zaman istediği eylemi gerçekleştirmeye hazır tutan ve bu adresi bir tramplen tahtası gibi kullanarak dilediği zaman diğer ülke ya da sistemlere saldırmak için kullananlar. Bunlar siber savaşçılar ve siber istihbaratçılar. En tehlikelisi bunlar ve altın vuruşu yapana kadar verdikleri zarar hissedilmeyen grubturlar. İlk grubtakiler, zaten hemen kendini ele verir. 2. grubtakiler planlı hareket eder, uygun fırsatı kollarlar, ideolojik ve politik davranırlar, 3. grubtakiler stratejik bir planın parçasıdırlar.
Uzaydaki dev scannerler, yeryüzündeki ve yeraltını tarayabiliyorlar. Uzay teleskopları gibi artık uzaydan yeryüzünü tarayan teleskoplar da var. Deniz dibinin altını ve yeraltını 50 m ve hatta daha derinine kadar tarayabiliyorlar. Maden, su, petrol, gaz, sismik hareketler, rüzgar, bulut, arkeolojik eserler hepsi görülüyor. 360 Cam. Ya da uzay fotoğrafçılığı ile artık topografik haritalama yapılıyor. Yeryüzündeki manyetik alan haritalaması çıkarıldı. Partikilasyon, gaz haritaları çıkarıldı. HAARP turistik geziye çıkarken bir de Ege’ye uğrayayım çok özledim diye gelmedi karasularımıza. Siber savaşın digital haritası çıkartılıyor. Starlink, robotların uzaydaki gözleri olacak. Onlar bizim görmediklerimizi görecekler. Biz hâlâ boğazda bir evin cep telefonu ile fotoğrafını çekmeye çalışan bir siyasetçinin amatör girişimini konuşuyoruz. Avatarlar geliyor Avatarlar. Yapay zekalı insanımsı robotlar. Hâlâ bir siber altyapıya sahip değiliz. İyi bir pazarız, iyi bir müşteriyiz. ABD ve İsrail Siber ordu kuruyor İslam dünyası hâlâ meselenin farkına varabilmiş değil. Likit çip var artık. Suya data yükleniyor, nesneler kendi aralarında iletişim kurabiliyor ama biz insanoğlu hâlâ bunu başaramadık. Kavga etmeyi iyi beceriyoruz ama. Starlink, global iletişim ağı için siber kuşatmayı tamamlamak üzere.
Bu yeni tehdit, nükleer tehditten daha büyük. Biyolojik ve kimyasal silahlarla kıyaslanamayacak bir tehditle karşı karşıyayız. Uzay filmlerindeki gibi, ışın ya da elektro manyetik silahlar devrede artık. Saniyede 300.000 km hızla fırlatılan ışın bombaları ile sığınılacak hiçbir yer kalmıyor yer yüzünde yeraltında ve uzayda. 5G bu senaryonun bir parçası. Ve biz eli böğründe bakıyoruz. Starlink geçişleri tekno magazin haberi bizim media için. Korona belasından kurtulursak, sıra bu konulara da gelecek herhalde. Ama, korkarım o zaman çok geç kalmış olacağız. Neyse ki biz Müslümanlardanız. Bizi gören, duyan, bilen bir Allah var. Kaderimizde digital bir kıyamet varsa, zalimler ve onlar karşısında sessiz kalanlar, gözü olup görmeyen kulağı olup duymayan, dünyanın heva ve heveslerine kapılmış yığınlarla orada hesaplaşırız. Bizim savunma bürokrasimize arz-ı hürmet ederim.
Selâm ve dua ile.