SİZE KİM İNANIR?
hmet Hakan Hürriyet’teki yazısında ODTÜ’deki olaylarını değerlendirdi. Bay Ahmet Hakan, muhafazakarlara “biraz empati yapın” diyor. Biz de “karşı mahalleye” uğrayıverelim dedik.
Soruyoruz;
ODTÜ olaylarının kendi içinde bir mantığı var mı?
“ODTÜ Meydan Muharebesi” neyin nesi?
Nitelik açısından, 68 Kuşağı ve ODTÜ’lü gençler arsasında kıyas götürür bir bağ kurulabilir mi?
“Devrimciliğin mi yoksa devrimcilerin mi” adı değişti?
Molotoflar, demir bilyeler havada uçuşuyor, kime ve neye karşı?
Protestolar, ırkçı emperyalizme karşı mı?
Emin olun hala bu soruları cevaplandırabilmiş değilim. Birde protestoya müdahale şekline bakalım!
Müdahalede polisi “orantısız güç” kullanmakla suçladılar. Başbakanı hedef gösterdiler. Doğru; iktidarda “muhafazakâr” bir parti var. Bundan dolayı bol molotoflu protestolara biber gazı, tazyikli su yerine,“gülsuyuyla” mukabele edilmesi gerekirdi. Daha müşfik, daha anaç…
Hâsılı; “gazı” yediklerinde biber gazının “kimyasal silah” olduğunu bizde onlardan öğrendik…
Ha, bir de “İstikbal göklerdedir” hedefinde savunma sanayimizin ürettiği yerli uydu GÖKTÜRK 2’nin “gereksiz” olduğunu söylüyorlar!
Bunlar üniversiteli ya, savunma stratejileri noktasında da söyleyecekleri var elbet! İşin ilginç tarafıİsrail, GÖKTÜRK 2’nin fırlatılmasından endişe duyuyormuş!
Allah’tan uydu fırlatılırken “başörtüsüne” takılmadı, yoksa hükümet bunu nasıl izah ederdi!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, olaylara birazda ironi katarak en güzel değerlendirmesini yaptı. Devlet Bahçeli, “ODTÜ’deki saldırganların neyi ve niçin protesto ettiğini anlayabilmiş değilim” dedi…
Empatiye devam edelim;
Orada öğrencilerden biri ölse “devrim şehidi”, polislerden biri ölse “orantısız güç faili” olacaktı herhalde!
Bir fikrin, bir kıyamın “asaleti” varsa, “asi olmayı” bile göze alırım. Doğrusu ODTÜ’deki protestolarda, milli bir proje hayata geçirilirken “bol molotoflu bir asalet” vardı!
Neticede karşımızda ABD yoktu. Karşımızda 6.Filo’da yoktu. Sadece Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve devlet ricali, uydu fırlatma merasimindeydi. Bunlar var diye, öğrencilerin protesto etmeleri bir “hak” değil mi? Elbette…
Nede olsa toplantı ve gösteri hakkı, demokrasilerde olmazsa olmazlardandır. Protestoların içini doldurmak önemli! Fikri dayanaktan yoksun protestoların içini benzin doldurup molotofa dönüştürürseniz, bu, “hak” olmaktan ziyade “zulüm” olur. Konumunuzun dışına taşarsınız. Demokratik haklar “zıvanadan çıkartılsa bile” çok şükür tutuklananları izini de takip edebiliyoruz. Eskiden olduğu gibi kimse faili meçhule gitmiyor. Bu özgüveni ODTÜ’nün en aykırı öğrencileri bile iliklerine kadar hissediyor. Öyle olmasaydı bu kadar fütursuzca hareket ederler miydi?
Ellerinde bir top tüfek eksikti…
Empatinin bu kadarı yeter…
Empati kura kura bir hal olduk. Birazda siz “bizim mahalleye” gelin ve “empati” kurun. Bakalım 150-200 yıllık mahalle baskısını, kamu baskısını nasıl göreceksiniz.
ODTÜ’lüler neyin ne olduğunu çok iyi bilirler. “Tatlı su devrimciliği” yapabiliyorlar…
Devlet erkânı uzaya füze yollarken, “istikbal göklerdedir” hedefinde milli duruş göstermeleri gerekirken ellerine molotoflar alıp orayı burayı yakıyorlar…
Polise demir bilyelerle insafın ötesinde saldırıyorlar…
Antiemperyalist solcu gençlik; “devlet, halk düşmanı” olup çıkıverdi!
Bunlar artık marjinal kaldı. Fikirleri iflas etti. İnsan kendini azat ederse, kendini özgür kılarsa, fikirleri de o insana kul köle olur. Fikir kalmayınca birilerinin maşası olmaktan kurtulamıyorlar işte…
Sizin inandırıcılığınız kalmadı. Size kala kala Kamer Genç, bir de ne dediğini bilmeyen “sarhoş Levent Kırca” kalmıştır. Size ancak Kadir İnanır’dan başka Ahmet Hakan inanır.