Terör dalgası, o belgeler ve Gezi-Paralel ittifakı..
Seçimden önce Gezi benzeri, daha çok mezhep kimliği üzerinden büyük bir kriz planladıklarını, Gezi ve 17 Aralık darbe girişiminin başarısızlığından sonra son kozlarını oyuna sokacaklarını biliyorduk. Defalarca bu tehlikeye dikkat çektik. Aslında Türkiye’yi tanıyan, cepheleri tanıyan, ittifakları bilen, Türkiye’nin vesayetten kurtulma mücadelesini ve bu mücadeleyi sabote etmeye çalışanları bilen herkes aynı endişeyi taşıyordu. Gezi projesi, Türkiye’de Alevi isyanı çıkarmaya ayarlı bir çokuluslu müdahaleydi. Arkasında kimlerin olduğunu, Avrupa’daki Alevi örgütlerini hangi ülkenin istihbarat teşkilatının yönettiğini, bu ülkenin Türkiye içindeki ortaklarıyla bu sokak terörünü nasıl finanse edip yönettiğini, içerideki sermaye gruplarının ne tür roller üslendiğini artık Türkiye’de herkes biliyor. Erdoğan ve ekibini tasfiye etmek ve bu siyasi harekete yönelik toplumsal desteği cezalandırmak için çok çirkin bir oyun tezgahlandı. Türkiye kamuoyu bu şeytanlığı erken farketti ve o çokuluslu müdahaleyi boşa çıkardı. Gezi ve 17 Aralık sabotajcıları birleşti Bu başarısızlık 17 Aralık darbe girişimini getirdi. Çokuluslu müdahalenin arkasındaki oyun kurucular bu sefer Fethullah Gülen grubunu devreye soktu. Sistemin sinir uçlarına kadar yerleşen bu yapıya bir ihale verildi. O da Erdoğan ve ekibini tasfiye etmek, Türkiye’nin vesayetten kurtulma mücadelesini boşa çıkarmaktı. Muhafazakar bir hükümete karşı cemaat görüntüsü altındaki muhafazakar bir yapı, bir tür istihbarat teşkilatı gibi kullanıldı. Arkasındaki güçler yine aynıydı ve bugün devam eden davalar ve soruşturmalar bu güçlerin, yapılan organizasyonun, şebekenin ne olduğuna dair toplumsal kanaati netleştirdi. Üçüncü deneme yeni başlıyor. Bu sefer ittifak daha geniş. Gezi ve 17 Aralık sabotajcıları birleşti, tek bir hareket noktası oluşturdu. Geleneksel muhalefet yapılarının tükendiği, yeni bir siyasi söylem ve toplumsal proje üretemediği bir dönemde marjinal muhalefeti tek çatı altında birleştirenler, bu sefer çatının içine 17 Aralık darbecilerini de yerleştirdi. Daha büyük bir çatı oluşturuldu. Hem sokaklar üzerinden hem de sistem içinde aynı anda düğmeye basılabiliyor, senkronize eylemler, saldırılar yapılabiliyor artık. Doğan Grubu’nun trajedisi ve yeni medya savaşları Artık bu yeni çatının silahlı kolu görevini DHKP-C yapıyor. Tetikçilik, terör saldırıları bu örgüt üzerinden yürütülüyor. Türkiye’nin otuz yılını çalan etnik çatışmalardan sonra DHKP-C üzerinden bu sefer mezhep kimliği üzerinden bir iç çatışma projesi uyguluyorlar. Yeni çatının medya ve toplumsal mobilizasyon ayağını Doğan grubu yürütüyor. Çağlayan Adliyesi’ni basıp bir savcımızı şehit eden teröristlere “terörist” bile diyememelerinin, bunun yerine yayınlarıyla örgüt sempatisi işlemelerinin sebebi budur. Doğan grubuna bağlı yayın organları, durum daha da vahim hale gelince çok daha tehlikeli bir yayın stratejisi yürütecektir. Doğan grubu, Türkiye’nin ortak iyiliğinin dışında bir pozisyon belirlemiş, AK Parti karşıtlığını Türkiye karşıtlığı noktasına getirmiştir. Türkiye’den ziyade bir örgütü destekler görünümü almıştır, yayınlarıyla talihsiz, çok trajik bir görüntü vermiştir. Önümüzdeki günlerde, seçime ayarlı gibi görünen ama aslında bir Türkiye projesi olarak öne sürülen gerilim dalgasında bu anlamda müthiş bir medya savaşının da çıkacağını şimdiden söylemek gerekiyor. Doğan grubu dışında, finansal olarak bu yeni kalkışma ve terör dalgasının arkasındaki kişi ve gruplar da yine önümüzdeki günlerde çok ciddi tartışma konusu olacaktır. Öyle sanıyorum ki, artık kartlar açık oynanacak, oluşturulan yeni cephenin aktörleri, kişi ve kuruluş olarak açık açık bütün bağlantılarıyla ortaya serilecektir. Gülen dosyası ve son saldırılar Gezi ve 17 Aralık darbe girişiminin aktörlerini tek çatı altında toplayan irade, bu savaşın son savaş olacağını, kendileri için son umut olacağını pekala bilmektedir. Bu yüzden, bulabildikleri bütün argümanlarıyla, malzemeleriyle, ortaklarıyla saldıracaklardır. Su seçimlerin bir genel seçim olmadığını, Türkiye için kader oylaması olacağını, bir daha geri dönüş olmayacağını pekala bilmektedirler. Bu arada; Yeni Şafak olarak geçtiğimiz pazartesi günü bazı belgeler üzerinden yayınlara başladık. İlk dosya Fethullah Gülen’le ilgiliydi. Üç gün yayınladık, gündem çok hızlı ve dramatik bir şekilde değişti. Ardı ardına terör saldırıları geldi. Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı alçakça şehit ettiler. Bu cinayet, Türkiye’yi karşı kurulan yeni çatının mensuplarını da aslında deşifre etti. Herkesin durduğu yer, aldığı pozisyon net bir şekilde ortaya çıktı. Türkiye’nin ortak mücadelesi, bundan sonra işte bu yeni konsorsiyuma karşı olacaktır. “Belgeler sahte” iddiası Birileri düğmeye bastı ve bir kriz dalgası servise konuldu. Oysa yayınlayacaklarımız sadece üç günlük değildi. Elbette biz bunları yayınlamaya devam edeceğiz, dosyayı tamamlayacağız. Çok mahrem konular ve isimler dışında, bazı ilişkileri açığa çıkaran, karanlık noktaları aydınlatan yayınlarımız devam edecek. Gülen dosyası bunlardan ilkiydi. Önümüzdeki haftadan itibaren o dosya dışında bir başka çarpıcı, ürkütücü bir tartışmayı, yine belgelerle ortaya koyacağız. Yayınlarımıza karşı “belgeler sahte” kampanyası dışında hiçbir argüman üretemeyenler, belgelerin sahte olmadığını, orijinal, tarihi belgeler olduğunu en az bizim kadar iyi biliyorlar. Ama yakalandıkları paniğe karşı olayı sulandırmaktan başka yapabilecekleri bir şey yoktu. Bakalım yeni belgeler yayınlanınca, tartışma konuları açılınca ne diyecekler.. Şer ittifakının temeline indik Anlatmak istediğim şu: Yayınladığımız ve yayınlayacağımız ilişkiler ağına, gizli, karanlık dosyalara baktığınızda aslında Türkiye’nin bugün karşı karşıya bulunduğu ihanetin temellerinin onlarca yıl önce atıldığını göreceksiniz. Bu ilişkilerin, dayanışmanın, ortaklığın yeni olmadığını, tarafların hiç değişmediğini, Türkiye’nin bir gün vesayetten kurtulma mücadelesi vereceğini çok iyi bildikleri için hazırlıkları o zamanlardan başlattıklarını anlayacaksınız. O zaman bugünkü ittifakın aktörlerini apaçık orada göreceksiniz. İşte o zaman kurulan cephe bugün harekete geçti ve Türkiye’ye karşı ortak bir savaş veriyor. Bugün o cephede yer alan çevrelerin hepsi o günlerde de ittifak halindeymiş. Amacımız Masonluk tartışması açmak ya da bazı kişileri linç etmek değil. Amacımız bugünkü şer ittifakının temellerine inerek bunları Türkiye kamuoyunun bilmesini sağlamaktır. Vesayetin Türkiye ayağı bunlar İnsanlarımız, bu karanlık ilişkileri, bu şer ittifakının temellerini, Türkiye’nin karanlık geçmişini bilmeli ve bugünü anlamalı diye bir kaygı güdüyoruz. Çünkü bu ilişkiler ve bağlantıları Türkiye’nin bugün savaş verdiği vesayetin resmini, Türkiye ayağını ortaya koyuyor. Bu yüzden telaşlanıyorlar, bu yüzden öfkeye ve paniğe kapılıyorlar. Gezi ve 17 Aralık darbe girişiminin arkasındaki isimleri, finans çevrelerini, medya gruplarını, siyasi çevreleri, uluslararası bağlantıları, paralel örgütü, hepsini bu ilişkilerden, belgelerden çıkarabileceksiniz. Yeni Şafak’ı izlemeye devam edin sadece…