TRT’de “sessiz devrim”e doğru...
Dünya, bize bakıyor: Ne söyleyecek bunlar, gelecekler mi yeniden, diye soruyor kendi kendine. Bu beklenti, sadece İslâm dünyasının beklentisi değil; Batı dünyası da biraz da endişeyle bizim gerçekten gelip-gelemeyeceğimizi, nasıl geleceğimizi, neler söyleyeceğimizi merak ediyor.
DÜNYAYA SÖYLENECEK “SÖZ”
Türkiye, geliyor mu gerçekten, diye sormuyorum bile. Gelmek zorunda, diyorum. Hem yaşananlara bakarak hem de tarihî tecrübemizin derinliğine, ortaya koyduğumuz medeniyet tecrübemizin enginliğine ve tazeliğine dayanarak.
Ortaya koyduğumuz medeniyet tecrübesi, bu tecrübenin dayandığı hakikatten süt emen ve herkese hayat hakkı tanıyan diriltici ilkeler, bu yüzden de aşılamamış ülküler, bizim yeniden gelmekten ya da tarihten silinip gitmekten başka seçeneğimiz olmadığı gerçeğini dayatıyor bize.
Ortada büyük bir yük ve tarihî yükümlülük var: Tam binyıl İslâm dünyasını ayakta tutan, diri tutan, yaşatan, dünya tarihinin yapılmasında kilit rol oynayan muazzam ve muazzez bir tecrübe bu.
Tarihte İslâm dünyasını ilk kez küresel ölçekte birleştirmiş ve üç kıtanın kesiştiği ana coğrafyada yüzyıllarca sulhü, selameti ve kardeşliği tesis ve temin edebilmiş yegâne insanlık tecrübesinden söz ediyoruz.
Ya bu tecrübeyi mümkün kılan ruhu ve misyonu yeniden üreteceğiz ve tarihe gireceğiz; ya da bu tecrübeye kayıtsız kalmayı seçecek ve tarihten büsbütün çekileceğiz.
Yaşadığımız tarihî ve zorlu süreç bize bu birikimin ruhunu ve misyonunu üstlenme yükümlülüğünü dayatıyor.
İşte tarihin yapıldığı bir süreçte bu yükümlülük bize dünyaya söylenecek sözü söyleme yükünü yüklüyor. Yeniden köklü ve herkese hayat hakkı tanıyacak asil bir medeniyet fikriyle donanmak ve bu fikri dünyaya sunmak boynumuzun borcu.
TRT'DE ALTIN VURUŞ HAZIRLIĞI...
Bunun için medyayı küresel ölçekte ses getirecek şekilde sil baştan yapılandırmak zorundayız. En fazla ihmal ettiğimiz alanlardan biri medya.
Tam bu noktada TRT'nin yıkılıp bizim medeniyet dinamiklerimizi dünyaya ulaştıracak çapta yeniden kurulması gerekiyor. Bu meseleye daha önce de dikkat çekmiştim.
TRT, şu an sessiz bir devrimin eşiğinde: Şenol Göka'nın kaptanlığında, İbrahim Eren'in vizyonu, enerjisi ve entelektüel utkuyla, dünyaya bizim hikâyelerimizi anlatmaya hazırlanıyor: Diriliş Ertuğrul ve Filinta dizileri, medeniyet fikri ve ruhunu bütün dünyaya ulaştıracak bir dünya kuruyor televizyonda.
Henüz işin başındayız ama bu diziler neyi, nasıl yapmamız gerektiğini gösteren öncü girişimler. Elinden tuttuğum, önünü açtığım Mehmet Bozdağ kardeşim, kafasına koyduğu işi yapacak azme ve cehde sahip parlak bir arkadaşımız. Yönetmen arkadaşımız Metin Günay, sinemamızda da düzeyli ve estetik işlere imza atmış ama önü kesilmiş; bu dizilerle çapını, atmosfer oluşturma, karakter çizme ve dil kurma yeteneğini herkese göstermiş biri.
Özelde bu tür dizilerde, genelde televizyonun bütün program türlerinde altın vuruş'u yapacak, küresel ölçekte ses getirecek büyük projelere imza atacak uzun soluklu atılımlar bekliyoruz.
Öte yandan yeni yayına başlayan İngilizce TRT-World de, TRT'nin sessiz devrimlerinden biri.
İbrahim Eren'in desteklenmesi, yüreklendirilmesi, önünün açılması hâlinde sözünü ettiğim altın vuruş'u yapmamızı sağlayacak küresel projelere imza atacağından kuşku bile duymuyorum.
TRT-DİYANET'İN YÜKSELİŞE GEÇİŞİ
Sözü TRT-Diyanet'e getirmek istiyorum. Sedat Sağırkaya kardeşim, TRT-Diyanet'e çağ atlatacak heyecanla, vizyonla ve birikimle büyük işlere imza atmaya hazırlanıyor.
Bir Muhacir programı var örneğin. Bu program, Batı'da olsa bütün büyük ödülleri toplar, hakettiği ilgiyi görürdü. Ama burası Türkiye! Sedat Bey, derviş biri; “mahluk bilmezse, Hâlık bilir”, demekle yetiniyor sadece.
Yine Saraçoğlu Hoca'nın programı, ekranı delip geçiyor.
Sözü, Sözün Özü'ne getireceğim. Sözün Özü, TRT'nin parlak bir gelişim trendi yakalayan ve umut vadeden TRT-Diyanet'in en özgün programlarından biri. Türk televizyonlarının tek düşünce programı.
Türkiye'nin kültür, sanat, ahlâk ve siyaset alanlarındaki derin ve köklü entelektüel birikimini eksene alarak çağı ve çağın sorunlarını ülkemizin en parlak yazar, akademisyen ve düşünürleriyle yorumlayan, ülkemizin yetkililerinin ve izleyici kitlesinin dikkatlerine ve gündemine sunan tarafsız ve nitelikli bir program.
Programın sunucusu, profesör Sadık Türker Hoca, birikimi ve etkili ekran yüzüyle programın hem düzeyine hem de izlenirliğine önemli katkılarda bulunuyor. Program ekibi, özellikle de rejisi (bir okul olarak TRT'nin deneyimli yönetmenlerinden Jülide Yavan'ın estetik, özgün ve hareketli kamerasıyla) Sözün Özü'nün Türk televizyonlarında ayrıksı bir yer edinmesine imkân tanıyor.
Sözün Özü, öz'ün özlü ve özgün sözünün izleyici kitlesine nasıl söylenebileceğini, iletilebileceğini gösteren bir program olması bakımından önaçacak, başka televizyonlarda benzerlerini tetikleyecek öncü bir program olarak televizyon yayıncılığı tarihimizdeki yerini şimdiden almayı başardı bile.
Katkıda bulunan herkesi yürekten kutluyorum.